Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

NATO'nun tereddüdü, Rusya'nın Avrupa hava sahasını ihlal etmesine olanak sağlıyor

Batı başkentleri, Rus insansız hava araçlarının Ukrayna'yı hedef alan bir gece saldırısında Polonya hava sahasını ihlal etmesinin ardından, NATO sınırlarında gergin bir durumla karşı karşıya. Hava sahasının ihlali ittifak içinde hızlı tepkilere yol açtı. Polonya Başbakanı Donald Tusk, ülkesinin müttefiklerinden topraklarında asker konuşlandırmalarını talep ettiğini duyurdu. Bu durum, Moskova'nın NATO'nun ciddiyetini ve karşılık verme gücünü test ettiği yönündeki hissin giderek arttığını gösteriyor. Bilhassa Romanya ve Baltık ülkeleri (Estonya) gibi diğer ülkelerin de 2022'de Ukrayna'da savaşın patlak vermesinden bu yana benzer ihlallerden şikayetçi olması nedeniyle, gözlemciler olayı tek seferlik bir hata olarak değil, ittifakın tekrarlanan provokasyonlar karşısındaki dayanışmasını ve beraberliğini test etmeyi amaçlayan hesaplı bir mesaj olarak değerlendirdi.

Batılı kurumlar tarafından yayınlanan veriler, Moskova'nın hava operasyonlarını benzeri görülmemiş bir ölçüde artırdığını ve geçen yıl boyunca sadece birkaç yüz insansız hava aracı fırlatırken, şimdi sadece bir ayda 6 binden fazla insansız hava aracı fırlattığını gösterdi. Bu tansiyonu yükseltme hamlesi, Polonya ve Hollanda savaş uçaklarının bazı insansız hava araçlarını engellemek ve düşürmek için harekete geçmesiyle eş zamanlı geldi. Buna karşılık Batı başkentleri, Varşova'ya NATO topraklarının her karışını savunmanın geri dönülmez bir taahhüt olduğu konusunda güvence vermeye önem verdi. Ne var ki diplomatlar, daha net caydırıcı önlemlerle desteklenmedikçe bu güvencelerin yetersiz olduğunu, çünkü yalnızca “hava polisliği” çerçevesinde hava denetleme operasyonları yürütmenin artık Moskova'yı caydırmadığını belirttiler.

Güvenlik çevreleri, ittifakın hâlâ 11 Eylül sonrası döneme dayanan ve savaş uçaklarının rolünün, meşru müdafaa durumları dışında fiili bir müdahale yetkisi olmadan, ihlalde bulunan araca refakat ve uyarı ile sınırlı, barışçıl angajman kurallarına dayandığını düşünüyor. Uzmanlara göre bu durum, Moskova'ya kesin ve kararlı bir karşılık korkusu olmadan ihlallerine devam etme olanağı sağlıyor. Doğu sınırının Rus manevraları için açık bir arena haline gelmemesi amacıyla kuvvetlere doğrudan müdahale etme konusunda daha fazla özgürlük tanıyacak tam bir “hava savunma pozisyonu” benimsenmesi yönünde birçok çağrı var.

Askeri tartışmalara paralel olarak, ekonomik yaptırımlar konusunda da geniş çaplı bir tartışma sürüyor. Yıllardır uygulanan yaptırımlar Rus ekonomisine kan kaybettirmiş olsa da Kremlin'in sahadaki hesaplarını değiştirmedi. Uzmanlar, yalnızca tehditlere güvenmenin artık etkili olmadığına ve yaptırımların pazarlıklara bağlı olmak yerine, derhal uygulanması gerektiğine inanıyor. Dondurulan Rus varlıklarının Ukrayna'nın silahlandırılmasını finanse etmek için kullanılması fikri de ortaya atıldı. Böylelikle Moskova'da iktidara yakın olanların, servetlerinin savaş alanındaki rakiplerini finanse ettiğini hissedecekleri ve bunun da Rus liderliğine içeride baskı yapabileceği düşünülüyor.

Ancak gözlemcilere göre, yaptırımlar tek başına Kremlin'i caydırmayacaktır; çünkü deneyimler, Moskova'nın ekonomik olarak yaptırımlara uyum sağladığını ve Batı'nın tereddütlerinden faydalandığını gösteriyor. Güvenli hava sahası bölgelerinin oluşturulması veya aşılmaması gereken kırmızı çizgilerin deklare edilmesi gibi daha net askeri ve siyasi önlemlere ihtiyaç var. Zira tarih, Soğuk Savaş krizlerinde olduğu gibi, mesajlardaki kesinliğin ve kararlılığın Moskova'nın davranışlarını değiştirdiğini, belirsizlik ve tereddütlerin ise gerilimi daha fazla artırmasını teşvik ettiğini gösteriyor. Buna ilave olarak, müttefikler arasında risklerin büyüklüğü ve uygun tepkinin niteliği konusunda yaşanan bölünme, Avrupa güvenliğinin her zamankinden daha fazla karar birliğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Kremlin'e sınırlarını test etmesi için ek bir fırsat sunuyor.

Güvenlik uzmanları ayrıca, Batı'nın Kremlin tarafından uygulanan ve sık sık üçüncü dünya savaşı tehdidinden sanki yakınmış gibi bahseden psikolojik savaş tuzağına düşmesi konusunda uyarıyor. Araştırmacıların Batı düşüncesindeki “refleksif kontrolün” bir parçası olarak tanımladığı bu söylem, Avrupalı ​​ve Amerikalı liderlerin kararlarını felç etmeyi ve kamuoyunu Moskova ile herhangi bir doğrudan çatışmanın felaket getireceğine ikna etmeyi amaçlıyor. Böylece Rusya, gerçek bir caydırıcılıkla karşılaşmadan coğrafi çevresinde daha fazla manevra alanı elde ediyor.

Uzmanlar, ittifakın kara, deniz ve nükleer güçler aracılığıyla konvansiyonel caydırıcılığının hâlâ geçerli olduğunu vurguluyor. Ancak Rusya'nın taktik nükleer silah kullanma yönündeki tekrarlanan tehditleri, bazı başkentleri daha temkinli hale getirdi ve bu durum Ukrayna ve diğer komşu ülkelerle ilgili kararlarını etkiledi. Ancak, NATO'nun yakın etki alanı dışında net bir koruyucu şemsiyenin olmaması göz önüne alındığında, devam eden tereddüt, Gürcistan ve Moldova gibi diğer bölgelerde Rus siyasi ve askeri nüfuzunun genişlemesine kapı açabilir.

Bu nedenle, mesele sadece şurada burada bir hava sahası ihlalinden ibaret değil. Daha ziyade, Moskova'nın ittifakın prestijini zayıflatma ve acizliğini gösterme çabalarını da hesaba katan yeni bir caydırıcılık stratejisinin nasıl formüle edileceğiyle ilgili. Sınırlı müdahalelerden gerçek caydırıcı önlemlere geçiş yapılmazsa, önümüzdeki yıllarda aynı senaryoların daha geniş alanlarda tekrarlanışına tanık olabiliriz. Bu nedenle, ittifak içindeki bölünmelerin üstesinden gelinmesi ve Rus provokasyonlarına karşı daha katı bir politika benimsenmesi yönündeki çağrılar artıyor. Böylece, bu provokasyonlar Avrupa güvenliğini tehdit eden ve ittifakın etkinliğine olan güveni zedeleyen günlük gerçekler haline gelmez.

Sonuç olarak, Batılı çevreler, Moskova'nın yalnızca askeri gücüne değil, aynı zamanda rakiplerinin tereddütlerine de güvendiğine inanıyor. Müdahale için net sınırlar belirlemede herhangi bir gecikme, Kremlin'in Batı'nın iradesini sınama gücünü artırıyor. Bu nedenle, etkili caydırıcılık yalnızca sloganlar veya yaptırımlarla değil, ittifakın topraklarını koruma ve olası saldırıları caydırma yeteneğine olan güveni yeniden tesis eden somut adımlarla sağlanacaktır. Bu dönüşüm olmadan, NATO'nun imajı istikrarsızlığa karşı savunmasız kalacaktır. Avrupalı ​​vatandaşların, kolektif güvenliklerinin sadece vaatlerden ibaret olmadığını, sağlam ve sarsılmaz bir taahhüt olduğunu, Batı dayanışmasının yalnızca açıklamalarla değil, sahadaki somut eylemlerle ölçüldüğünü kesin bir şekilde garanti altına almak istediği bir dönemde, sahne, Moskova'nın keyfine göre dayatabileceği sürprizlerin tehdidi altında kalmaya devam edecektir.