Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Çin’in dili, politik ve ekonomik kilitleri açıyor

Herhangi bir siyaset ya da ekonomi dergisinin veya herhangi bir başkentte yayımlanan günlük bir gazetenin Çin ekonomisiyle ilgili haber yapmadığını, yazı ya da fotoğraf yayımlamadığını göremezsiniz. Aynı durum televizyon kanallarındaki haber bültenleri ve uluslararası sosyal paylaşım ağlarındaki videolar için de geçerlidir.
Çin’in yıllık yaklaşık 300 milyar dolara ulaşan harcamasıyla turist ihracında dünyaya yayılması sürpriz değildir. Artık Çin, kurucu lider Mao Zedong’un, kahverengi renkli safari elbisenin ve Kızıl Kitap’ın Çin’i değildir. Eğer bilmiyorsanız -ki sizin gibi ben de bilmiyordum- şu gerçeği sizlerle paylaşayım. Öyle ki Çin halkı, yılda turizm ve yurt dışı seyahate 26 ülkenin halkının harcamasına denk gelen bir harcama yapıyor. 26 ülke arasında Kuveyt, Lübnan, Mısır gibi Arap ülkeleri, Filipinler, Malezya, İran, Tayland, Endonezya, Türkiye, Siyonist devlet gibi Asya ülkeleri, Avusturya, Danimarka, Polonya, İrlanda, Çekya, Finlandiya, Ukrayna, Portekiz, Lüksemburg gibi Avrupa ülkeleri ile Meksika, Arjantin, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Nijerya ve Kolombiya gibi yer almaktadır. Kahire, Gize sokaklarında ve Han el-Halil kafelerinde, turistik vapurlarda, el-Moski, el-Hüseyin, el-Atebe mahallelerinde, piramitlerde ve İskenderiye sahillerinde karşılaştığımı tüm Asyalıları Japon zannediyordum. Meğerse hepsi de Çinliymiş! Orta sınıf Çinli bir turistin ziyaret ettiği ülkelerde cep telefonu, ışıklandırma, elbise, mücevher, taklit saatler, sahte parfümler ve Ramazan fanusları gibi taşıdığı hafif ürünleri sattığı kadar harcama yaptığı biliniyor. Çinli turist, eğer hoşunuza giderse size giydiği kot pantolonu da satmaya hazırdır.
Alman Turizm Kurulu’nun raporuna göre Almanya, takı, saat, deri aksesuarlar ve ev malzemeleri satın almak için bol bol harcama yapan Çinlilerin cazibe merkezi konumunda. Çinliler, Avrupa’ya seyahat etmeyi toplumsal itibarın bir sembolü olarak kabul ediyor. Çinliler, birçok çanta ve ürün taşımanın ve bu malzemelerle şehirden şehre yolculuk etmenin zor olduğundan seyahat sırasında değil de seyahat sonunda alışveriş yapmaya odaklanıyor. Bunun için onlar, programlarının bitiminde yoğun bir şekilde Frankfurt Havaalanı’ndaki Free Shop’lara yöneliyor. Londra’daki dükkânların ve mağazaların alışveriş işlemlerini kolaylaştırmak için uzun süreden beri “Arapça biliyoruz” şeklinde tabelalar astıklarını gördüğümüz gibi havaalanındaki bu dükkânlar da diğer Alman mağazaları gibi “Çince biliyoruz” yazan tabelalar asmaya başladı. Çinli turistler, dikkat çekici bir şekilde vitrinlerin önünde toplanıyor ve ülkelerinde rastlanmayan Frankfurt restoranlarındaki lezzetli yiyeceklere odaklanıyor. Ardından ellerini sırt çantalarına uzatarak kentin sokaklarındaki Çin restoranlarından satın aldıkları sandviçleri çıkartıyorlar. 
Sinemada ise Hollywood filmlerindeki Çinli oyuncular uzun yıllardır kötü rolleri oynamayı sürdürüyorlar. Komik Çinli karakteri oluşturan aksiyon filmlerinin yıldızı Jackie Chan de dâhil bu oyuncuların hepsi ABD’ye göç eden Çinlilerdir. Söylendiği üzere ilk Çin filminin 1905 yılında çekilmesine rağmen Çin sineması, Çin Halk Cumhuriyeti’yle dostluk ilişkileri kuran ülkelerle organize edilen festivaller ya da sanat ve kültür protokolleri dışında şu ana kadar uluslararası sinema salonlarını işgal etmeyi başaramadı.
14 Temmuz 1958’teki devrimin ardından Tümgeneral Abdülkerim Kasım yönetiminde Iraklı komünistler, Bağdat’ta iktidarı ele geçirdikleri zaman Bağdat’taki Çin Büyükelçiliği’nin kiraladığı küçük sinema salonlarında onlarca Çin filmi gösterildiğine şahit olduk. Ancak bu filmler sadece Amerikan kovboy filmlerinin ve Hollywood’un altın yıllarındaki klasik sinema yıldızlarının karşısında değil, aynı zamanda Mısır filmlerinin karşısında da uzun süre ayakta kalmayı başaramadı. Çin filmlerinin hikâyesi, sade ve kırsal kesim merkezliydi. Hükümetin ve Parti’nin Çin halkının genel kültürünü kontrol etmesi ve genelde Batı ve özelde ise Amerikan filmlerine işaret eden “sömürge ve propaganda” faaliyetlerine izin vermemesi nedeniyle bu hikâyeler, efsaneler, halk mirasları ve kabile savaşları etrafında dönüyordu. İşin tuhaf yanı ise Irak’taki sinema salonlarında tek bir biletle üç Çin filmi izlenebiliyordu. Bu kampanya, halkı söz konusu filmleri izlemeye ve sıcak yaz mevsiminde klimalı ortamda uyumaya teşvik ediyordu.
Çin, Devlet Başkanı Şi Cinping liderliğinde dünyaya açılmasına rağmen bugüne kadar Çin Sansür Kurulu, tarihi derinliğe sahip bu ülkede yaşam tarzını etkileyebilecek bilim-kurgu filmlerini, zamanda yolculuğu ve Batı merkezli hikâyeleri yasaklıyor. ABD sinemasının ejderha ve büyük surlar ülkesini işgal etmesi yerine zengin Çinliler milyarlarını yanlarına alarak en büyük stüdyoları satın almak için Hollywood’a gitti. Sonra da ürettikleri filmleri ekonomik kalkınma çağına açılan Çin piyasasına ihraç ettiler. Çin yatırımları, Paramount ve Universal gibi köklü stüdyoların sermayesine güçlü bir şekilde girdi. Çin merkezli Wanda Grup, 3,5 milyar dolar karşılığında “Legendary” stüdyolarını satın aldı. Bu stüdyolarda Batman, Godzilla ve Jurassic World gibi filmler yapıldı. Çinli zenginler, bununla da yetinmeyip kendi filmlerini piyasaya sürmek için 2,5 milyar dolar karşılığında ABD’de bir dizi sinema salonu satın aldı. Yani Çin nüfuzunun anlamı şudur: Hollywood sinema ürünleri, son iki yılda 8 binden fazla sinema salonu inşaatına şahit olan Çin gösteri salonlarına gidiyor. Şu ana kadar Çinli yetkililer, bir yılda 34’ten fazla yabancı filmin gösterimine izin vermiyor. Bu filmlerde Çinli şahsiyetlerin, şehirlerin ve efsanelerin de yer alması şart koşuluyor. Zira Hollywood, 2012 yılında Çin’le birlikte Nankin Katliamı hakkında “Savaşın Çiçekleri” adlı ortak bir film yaptı.
Pentagon, 5 yıl önce Çinli sanal korsanların göz açıp kapayıncaya kadar 10 gelişmiş ABD silah sistemi tasarımını çaldığını açıkladı. Çinli korsanlar, bir ay içerisinde ABD’nin gizli cihazlarının sınırına ikinci kez saldırıyordu. Çalınanlar arasında silah, uçak, savaş gemi sistemleri ile Avrupa, Asya ve Körfez ülkelerinin füze savunma sistemleri de vardı. Hırsızların aradıklarını gelişmiş füze savunma sistemlerinin (Patriot) tasarımlarında, çok aşamalı AEGIS deniz füze savunma sistemlerinde, Phantom-18, V-12 Osprey, Phantom-35 savaş uçaklarında ve Black Hawk helikopterlerinde bulduğunu okuduk.
Diğer yandan Washington Post gazetesi, bilgisayar casusluğunun Çin’e sıra dışı bilgiler sağlayacağına ve iletişimi bozma ve bilgileri imha etme gibi herhangi bir çatışmada bu bilgilerden yararlanabileceğine, ayrıca bu bilgilerin Çin’in askeri teknolojisini sağlamlaştıracağına dikkat çekti. Pentagon, ABD’nin askeri ve ticari rekabetini tehdit edecek şekilde fikri mülkiyete saldıran ve ticari sırları ifşa eden sanal korsancılığın sonuçlarına yönelik kaygılarını dile getirmeye başladı. ABD’de meydana gelen olayın üzerinden henüz birkaç saat geçmeden Avustralya’da bir taziye meclisi kuruldu. Çünkü Çinli korsanlar, Avustralya istihbarat servisinin yeni karargâhının tasarımlarını ele geçirdi. Çinli korsanlar bununla da yetinmeyerek dışişleri ve ticaret bakanlıklarının ve yurt dışında casusluk faaliyetleri yürüten Avustralya gizli istihbarat servisinin gizli bilgilerini de çaldı.
Çin, hızla gelişen BRICS ekonomi grubu içerisinde en büyük devlet konumunda. BRICS içerisinde Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika var. Yatırım alanında kapsamlı stratejik ortaklık gerçekleştirmek için Mısır, Meksika, Tacikistan ve Tayland gibi ülkeler de BRICS grubuna katılmaya çalışıyor.
Bugün Rusya ve Çin, gümrük ve karşılıklı ticaret dengesini yeniden gözden geçirmek gibi özellikle BRICS ülkelerini tehdit eden ABD’nin bireysel önlemlerine karşı koymak için uluslararası girişimlere öncülük ediyor. Pekin, füze ve nükleer alanlardaki gövde gösterisinin ardından ekonomik ve yatırım alanında da gövde gösterisi yapmaya başladı. Çin son zamanlarda uluslararası ilişkilerde bir iyi niyet göstergesi olarak ABD’nin ticari korumacılığına cevaben ABD üretimi otomotiv ve yedek parçalarına getirilen ek vergiyi 3 aylık süreyle askıya aldı.
Dünya, “Çin’de üretildi” söylemiyle alay etmeye devam etmesine rağmen Çin, 40 yıl önce dış dünyaya açılmaya başladığından bu yana tüm dilleri konuşmaya başladı.