İki şey sonsuzdur: Arap savaşları ve ‘uluslararası toplumun’ kısırlığı. Bunun en bariz iki örneği, Birleşmiş Milletler'in (BM) kuruluşunun 80’inci yıldönümüne denk gelen Darfur çatışmaları ve el-Faşir'deki korkunç vahşettir. 21. yüzyıldaki Darfur, Cahiliye döneminde (6. yüzyıl) Dahis ve Gabra arasındaki savaşa benziyor.
Lübnan eski Cumhurbaşkanı Charles Helou (Şarl Helu) şöyle derdi: “Lübnan’da bir sorun çıkmasını önlemek en iyisidir, çünkü bir kez başladığında asla bitmez.” Bu söz, bugün hâlâ süren iç savaşa, altmış yılı aşkın süredir devam eden Sudan savaşlarına ve Kudüs’ün düşüşünden bu yana süregelen ‘Kudüs’e giden yol’ savaşlarına tamamen uymaktadır.
El-Faşir katliamından sonra üç kişi istifa etmeliydi: Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve el-Faşir’e gözyaşı dolu açıklamalardan başka bir şey sunamayan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres.
Cancavidler sahneye ilk çıktıkları andan itibaren, cahiliye döneminin süvarilerini andıran bir görüntü sergilediler: yüzleri örtülü, atlarının dizginlerini tutan maskeli savaşçılar... Ancak cahiliye döneminin asaletinden, şövalyeliğinden yoksundular. Ömer el-Beşir, kaçan kafilelere uygulanan korkunç zulüm sahnelerine sırtını döndü; görevden ayrıldığında ise kanlar içinde bir ülke, açıkta kalmış bir halk ve o zamandan beri halkına, akrabalarına ve ordusuna bir an bile merhamet göstermeyen HDK Komutanı’nı ardında bıraktı.
Tüm dünya Sudan'da olanları görmezden geliyor. İnsanlık için bir başka utanç lekesi daha... Sudanlılar, Rusya ve Ukrayna'da katledilen beyaz adamlardan daha az mı değerli? Yoksa Gazze halkından daha mı az kıymetliler? “Dünya böyle işte” dostum. William Saroyan'ın hümanizm komedisinin başlangıcını sana kaç kez anlatmam gerekiyor? Ebe, yeni doğmuş bebeğin başının arkasına bir tokat atar ve “İşte buradasın. Geldiğin dünya bu. Hadi, ağlamaya başla” der.
İnsanlar uzun süren çatışmalarda ağlamaktan bıkar, usanır. Artık Sudan’daki acıların ayrıntılarını, ya da liderlerinin halklarını bir koyunu mezbahaya sürer gibi cehenneme atan o halkların hikâyelerini okumaz olurlar. BM devreye girer ve bize bunun ‘dünyanın en kötü insani krizi’ olduğunu bildirir. İlginiz için teşekkürler. Ancak Hamideti şu anda, uzmanların ifadesiyle ‘büyük bir stratejik zaferi’ kutluyor. El-Faşir bir felaket değil, cahiliye döneminden kalma bir savaşta dönüm noktasıdır; Dahis ve Gabra Savaşı ya da Basus Savaşı gibi. Fakat ne bir Antarah ne de zerre kadar asil bir yiğitlik vardır ortada!
 
                 
                 
                 
                