Özrü kabahatinden büyük. Özür dilerken daha büyük bir kabahat işleyenler için kullandığımız bu söz; İran’ın Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi’nin bu ayın ortalarında DAEŞ terör örgütünün Irak’tan kovulması ve kazanılan zaferin yıldönümü nedeniyle düzenlenen resmi kutlama sırasında salonu terk etmesinin ardından dilediği özre tamı tamamına uymaktadır. Doğrusu büyükelçinin davranışının Irak halkının geniş bir kesiminde yarattığı öfke dalgası ve dilediği özrün ardından yapılan alaylı yorumlara rağmen büyükelçinin özrüne bağlı kalması ve şiddetle savunması gerçekten de ender görülen bir durumdur. Bu tutum; davranışının bir yanlış anlamadan değil de belirli bir politikadan kaynaklandığını doğrulamaktadır. Bununla kastettiğimiz İran’ın Irak’a yönelik politikasıdır.
Irak’ın başkenti Bağdat’ın en gösterişli ve lüks otellerinden birinin salonlarında düzenlenen ve Irak’ın üst düzey yöneticilerinin ve yabancı diplomatların katıldığı bu kutlama canlı olarak yayınlandı. Dolayısıyla İran Büyükelçisi’nin töreni terk ettiği bölüm daha sonra sosyal medya araçlarında da yayınlandı ve canlı yayını takip etmeyen milyonlarca kişi bu kareyi belki de birçok kez izleme imkanı buldu.
Tören her zamanki gibi bilindik bir şekilde başladı. Törenin sunucusunun açılış konuşmasının ardından Kur’an-ı Kerim okundu. Irak ulusal marşından sonra ise sunucu; fasih bir Arapça ile, yüksek bir sesle, saf ve duru bir ses tonu ile ricacı ve sevgi dolu bir üslupla katılımcılardan şehitlerin ruhu için bir dakikalık saygı duruşunda bulunmalarını talep etti. İşte konukların bunun için ayağa kalktığı tam o anda üst düzey yöneticiler ile önemli konuklara ayrılan birinci sırada oturan İran Büyükelçisi herkesin şaşkın bakışları altında salonu terk etti. İran Büyükelçisi’ne ayrılan yer, ilk sıranın tam ortasında yer alıyordu ve büyükelçinin sağında ve solunda 20’den fazla konuk bulunuyordu.
Herkesin saygı duruşu için ayağa kalktığı o anda sadece İran Büyükelçisi Mescidi ayağa kalkmak yerine salonun büyük kapısına yönelerek töreni terk etti.
Bu hareketin Iraklılar arasında yarattığı öfke ve kınama duyguları; bazılarını İran Büyükelçisi Mescidi’nin ülkeden kovulmasını talep etmeye itti. Bağdat’taki İran Büyükelçliği’nden bu eleştirilere yönelik yapılan açıklama ise kabahatin kendisinden de büyüktü. İranlılar Büyükelçi Mescidi’nin töreni terk etmesini kınadıkları için Iraklıları eleştirdiler. Elbette Iraklıların hiçbir suçu yok. Konuklardan dünyanın en güçlü ve radikal terör örgütlerinden biri ile yapılan maliyetli ve şiddetli bir savaşta şehit düşenlerin ruhları için saygı duruşunda bulunmaları istendiğinde, Irak’ta yaşanan trajik olayların en büyük sorumlusu olan bir ülkenin büyükelçisinin nasıl salonu terk ettiğine Iraklılar bizzat şahit olmuşlardır.
İran’ın özrü hiçbir şekilde kabul edilir değildir. Çünkü İran Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamaya göre Büyükelçi Mescidi, sözde törenin sona erdiğini ve sunucunun da bunu duyurduğunu zanettmiş. Halbuki Büyükelçi Mescidi Arapçayı çok iyi bilmektedir. Zira İran’ın güneyindeki Arap bölgesinde (Arabistan ya da Huzistan) yer alan Abadan şehrindendir. Basra’nın El-Siba beldesinin karşısında Şattül Arap’ın doğu kıyısında yaşayan Arap Kaab kabilesinin bir vatandaşıdır. Ayrıca Kasım Süleymani gibi kendisi de Iraklılarla aralarında doğrudan ve güçlü bir bağın olduğu İran Devrim Muhafızları’nın bir generalidir. Buna ek olarak Farsçanın yarısı Arapça kelimelerden oluşmaktadır. Dolayısıyla Büyükelçi Mescidi’nin herkesi şehitlerin ruhlarına saygı duruşunda bulunmaya çağıran sunucunun sözlerini yanlış anladığı gerekçesi hiç de inandırıcı değildir.
Tüm bunlara rağmen ve büyükelçinin gerçekten de sunucunun sözlerini anlamadığını farzetsek bile Mescidi çıkışa yöneldiğinde ondan başka hiç kimsenin yerini terk etmediğini ve olduğu yerde kaldığını fark etmedi mi? Aynı şekilde eğer gerçekten de törenin sona erdiğini düşündüyse sağında ve solunda yer alan ve ayakta duran konuklarla nezakaten vedalaşması gerekmiyor muydu? Ama İran Büyükelçisi Mescidi bunların hiçbirisini yapmadı.
Doğrusu İran Büyükelçisi’nin bu davranışını; Iraklıların ulusal onurlarını ve egemenliklerini hiçe saymayı adet haline getiren İranlı birçok yöneticinin davranışından ayırmak mümkün değildir. Öyle ki İranlılar açıkça Irak’ın iç işlerine karışmaktan, ülke içerisinde Irak güçlerinin hareketlerini sınırlandırmaktan, cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı başta olmak üzere devletin üst düzey yöneticilerini seçimlerine müdahale etmekten kaçınmamaktadır.
Bu yılın mayıs ayında yapılan parlamento seçimlerinin akşamında; İran dini liderinin başdanışmanı Ali Ekber Velayeti Bağdat’ta düzenlenen dini bir konferans sırasında komünist, liberal ve laiklerin Irak’ı yönetmelerine izin vermeyeceklerini ifade etmişti. Seçimlerin ve devletin üç üst düzey yöneticisinin seçilmesinin ardından ise İran Devrim Muhafızları Genel Komutanı Muhamme Ali Caferi; İran’ın doğrudan müdahalesinin ardından seçilen bu üç üst düzey yöneticiyi kastederek İran’ın Irak’ta ABD’yi 3-0 yendiği şeklinde övünmüştü.
Elbette İranlı yöneticilerin bu şekilde davrandıkları için suçlamıyoruz. Çünkü İran rejimi gibi bir rejime sahip hiçbir ülkenin bilhassa komşuları onu bunun için teşvik ediyorlarsa onların içişlerine karışmak gibi bir fırsatı kaçırması mümkün değildir. Dolayısıyla asıl suçlu olan; ne zaman İran böyle bir davranışta bulunsa formalite gereği bile olsa hiçbir karşılıkta bulunmayan Iraklı yöneticilerdir. Mevcut Iraklı üst düzey yöneticileri arasında İran’ın bu tür müdahalelerini eleştirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan tek istisna belki de eski Cumhurbaşkanı danışmanı, eski başbakan ve Ulusal Blok lideri İyad Allavi’dir.
En kötüsü de bazı Iraklı yöneticilerin İran’a olan bağlılıkları ile övünmeleridir. İran Büyükelçisi Mescidi’nin törenden ayrılmasının tartışıldığı ile aynı dönemde sosyal medyada tartışma yaratan bir başka fotoğraf yayıldı. Bu fotoğraf; İran’ın eski dini lideri Humeyni ve mevcut dini lideri Hamaney’in büyük boy fotoğraflarının yer aldığı resmi ofisindeki masasında oturan Bağdat İl Meclis üyesine aitti. Birçok aktivist ve kişi tarafından yapılan yorumlar arasında en öne çıkanı şu soruydu: “Bu kişi Bağdat İl Meclis üyesi mi yoksa İran’ın başkenti Tahran’ın belediye başkanı mı?” Bilindiği gibi Bağdat ve diğer Irak şehirlerinin sokaklarında bu iki İranlı dini liderin posterlerine herhangi bir Iraklı liderin posterinden daha çok rastlanıyor. Hal böyleyken Büyükelçi Mescidi ve onun gibi İranlı yöneticiler neden Iraklılara: “Irak benim arka bahçemdir. Burada istediğim gibi davranırım” demesinler ki?
TT
Arka bahçe Irak’ta bir İranlı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة