Halid Kıştini
Iraklı gazeteci - yazar
TT

Enteresan bir rüya

Çoğunlukla hayatın paradoksları ölümle bağlantılıdır. Yani genellikle bu, savaşlarla ilintili olduğu için böyle söylüyorum. Bu durum bana onbaşı rütbesindeki İngiliz bir askerle ilgili tuhaf bir rüyayı hatırlattı.
İngiliz asker, İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’ya karşı yürütülen çetin savaşlara katıldı. Bu savaşlardan birinde Burma Cephesi’nde, şiddetli savaşın ortasında kendisini bir hendeğin içinde buldu. Etrafına bakarken hendeğin karşı tarafında bir İngiliz askerinin daha olduğunu fark etti. Toprağın içine saklanmış, zor bir durumda, son nefeslerini veriyordu. Yardım etmek için sürünerek askerin yanına gitti.
Askerin yanına ulaştığında çocuklarının ve eşinin olduğu aile fotoğrafını elinde tuttuğunu gördü. Asker, fotoğrafı eliyle tutup resme baktı. Ardından “Benim için bu resmi eşime ve çocuklarıma ver!” diyerek arkadaşına fotoğrafı teslim etti. Bunları söyledikten sonra yanağında bir damla gözyaşıyla son nefesini verdi. Bundan daha fazlasını söyleyemedi.
Onbaşı fotoğrafı cebine koydu ve cephedeki görevine devam etti. Çatışmaların ve savaşın sona ermesinin ardından fotoğrafla birlikte İngiltere’ye döndü. Ölen arkadaşının söylediklerini hatırladı. Fakat mesajı nasıl ileteceğini bilemedi. Zira ne ölen askerin ve eşinin ismini ne de adresini biliyordu. Onbaşı, asker ve eşi hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi. Fotoğrafı evinde çekmecenin içine koyarak bu konuyu unuttu. Zira askerin eşiyle nasıl irtibata geçip fotoğrafı teslim edecek ve kocasının son sözlerini kendisine nasıl aktaracaktı?
Günler ve yıllar geçti. Onbaşı silahlı kuvvetlerden emekli oldu. Yaşlandı ve hastalandı. Bir hastalık nöbetinde emekli onbaşı bir rüya gördü. Rüyasında savaşta hendekte yere uzanmış o askeri gördü. Onbaşı eğilerek askerin yanına doğru ilerledi. Asker, onbaşıya “Sana verdiğim fotoğrafı hatırlıyor musun? Eşime teslim etmen için bana söz vermiştin. Neden bunu yapmadın?” diye sordu.
Onbaşı ise “Yapmadım, çünkü senin kim ve isminin ne olduğunu bilmiyorum” yanıtını verdi. Bunun üzerine asker, onbaşıyı “Centham. İsmim Centham” diye cevaplayarak son nefesini verdi.
Emekli onbaşı, rüyasından uyanıp kendine geldi. Bu duruma şaşırmıştı. Centham… Gerçekten bu, ölen askerin ismi miydi yoksa karmaşık bir rüya mıydı? Fakat bu defa emekli onbaşı, konuyu araştıramaya karar verdi.
Savunma Bakanlığı’na giderek rüyasını anlattı ve askerin ismini söyledi. Kayıtlara baktılar. Centham adında binlerce asker vardı. Fakat Burma Cephesi’nde kimler savaşmıştı? Centham adında Burma Cephesi’nde savaşan yüzlerce isim bulunuyordu. Ancak bu Centham isimli olanlardan hangisi o gün öldürüldü ve arkasında çocuklarını ve eşini bıraktı? Bu şekilde araştırma çemberini daraltmaya devam ederek tüm vasıfların uyduğu kişiye ulaştılar.
Şimdi de geriye bunca yılın ardından eşinin nereye gittiğini öğrenmek kalmıştı. Askerin eşi halen hayatta mıydı? Adresini bulana kadar araştırma, aralıksız bir şekilde devam etti. Emekli onbaşı, kapıyı çaldı. Yaşlı bir kadın kapıyı açarak emekli onbaşıya ne istediğini sordu. Emekli onbaşı, üzerinden yılların geçtiği resmi yaşlı kadına göstererek “Bu adamı tanıyor musun?” diye sordu. Kadın resme baktı ve “Centham!! O, benim kocam!” diye bağırdı.