İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

​Mısır saldırılara karşı dimdik ayakta!

Bayram sabahı teröristler masum genç Mısırlıların canını aldı.
Bu kör, sistematik ve ideolojik terörün arkasında ise ne şimdi ne de gelecekte amaçları antik Mısır tanrısı Horus’ungözünden kaçmayan bölgesel ve küresel güçler durmakta.
Bu ne ilktir ne de son olacaktır. Ama nefret ve kin dolu olanların gözünden kaçan şey; Mısır’ın dünya çapında tarihsel olarak yenilmeyi reddeden, küçük düşmeyi ve teslim olmayı kabul etmeyen ilk merkezi devlet olduğudur.
Mısır’ın büyük sanatçısı Muhammed Nuh, 1967 haziranında alınan büyük yenilginin ardından şöyle haykırmıştı:
Medet, medet, medet!
Kendine gel ey ülkem!
Bil ki eğer bir şehidini kaybetmişsen,
Onun yerine binlercesi doğmakta!
Mısırkahramanlar ve şehitler konusunda hiçbir zaman kısır olmamış ve olmayacaktır.
Bu nedenle1973 yılının ekim ayında coşan şehitler seli; kanalı geçme, zafer, Sina’yı kurtarma ve vatan toprağını son zerresine kadar geri alma mucizesi ile bütün dünyayı kendisine hayran bırakmıştır.
Terörün yakın bir zamanda Mısır’ı terk edeceğini zannedenler yanılmaktadır. Çünkü o; Mısır gözetleyen ezeli bir kötülükten doğan bir sistem, orada çöl kumlarının arasına saklanmış olan ve Mısır’ın yüksek mertebelere ve gayelere ulaşmaması için elinden geleni yapmaya azmetmiş kötülük tanrısı Seth’tir.
Mısırlılar bunu çok iyi bildikleri için bedeli ülkenin gençlerinin kanı olsa da zayıflık göstermeden kararlılıkla ve bitmeyen bir azimle onunla savaşmaktadırlar. Akan bu kan; Ahmose’nin Hiksoslar ile savaşıp onları Avaris’te yenmesinden Mısır ordusu ve güvenlik güçlerinin ödenen büyük bedele rağmen terörle mücadelesinde başarılı olduğu El-Ariş’e kadar durmamıştır.
Terör neden Mısır’ın yakasını bırakmıyor ve teröristlerin amaçları nelerdir?
Bu soruların yanıtı bu yazıya ayrılan alana sığamayacak kadar geniştir. Ama bir yandan şovenizme kaçmadan diğer yandan da komplo teorilerine başvurmadan şunu söylemek isteriz ki; Mısırlıların önünü kesmek, kalkınma, gelişme, yaşam planlarını bozmak isteyenler vardır. Çünkü Sina; geçmişte olduğu gibi bugün de düşmanların hem Mısır’a girmek hem de başarısız olup hezimete uğrayarak kaçmak için kullandıkları Mısır’ın doğu kapısıdır.
Terör; küresel kaynaklı oldukları şüphe götürmez olan planlar aracılığıyla Mısır’ın büyük projesini yani Sina’yı kalkındırma projesini gerçekleştirmesini önlemek için çabalamaktadır. “30 Haziran Mısır”ının sorumluluğunu üstlendiği bu zorlu proje artık sona yaklaşmaktadır. Buna inanmayanların, Arz-ı Feyruz’da (Sina Yarımadası)  ulaşımı kolaylaştıran mucizevi tünellere, imar için taşların, kalkınma için de insanların nasıl seferber edildiğine bakması yeterlidir. Sina’nın çöllerinin yeşil bahçelere, topraklarının yorulmayan ve yılmayan insanlar üreten bir fabrikaya dönüşmesi, her şeyden önce insanlar ile şenlenmesi, uzun zamandır ve yıllardır düşmanların ele geçirmek için fırsat kolladığı vatanın bu değerli bölgesinde demografik dengelerin düzeltilmesi ve değiştirilmesi için harcanan çabaları görmesi yeterlidir.
Ariş’te gerçekleşen son terör saldırısı ile bağlantılı birkaç görüntü sembolik anlamlar taşımakta ve bunların başında da tarih yani 5 Haziran gelmektedir. Bununla sanki birileri Mısırlılara ve Araplara geçmişi hatırlatmaya çalışmaktadır. Ama bu kişiler; Mısırlıların daha sonra sağlam ve dayanıklı Bar Lev Hattı’nı geçtiklerini, uzmanların aşılması ve yıkılması için aynı anda  hem Rus hem de ABD mühendislik silahına ya da nükleer silaha ihtiyaç olduğunu söyledikleri o toprak ve kum duvarını aştıklarını, Mısır ordusunun güçlü ve azimli erkeklerin ocağı olduğunu unutmuş ya da unutmuş gibi görünmektedirler.
Son hızla ilerleyen Sina Yarımadası’nı kalkındırma projesi yanında Mısır’ı takip edenler, uluslararası ekonomik kuruluşlarının da tanıklık ettiği bir ekonomik iyileşme yaşadığını da göreceklerdir. Bu iyileşme ileekonomiye Mısır para birimi Cuneyh’in değer kazanarak dolar karşısında yükselmesi şeklinde yansımıştır.
Bunun birçok nedeni vardır: Dış yatırımların artması, dışarıda yaşayan Mısırlıların ülkelerine olan güvenlerinin artması nedeniyle birikimlerini yurtiçine yönlendirmeleri, yabancı turist oranlarında kabul edilebilir bir yükselişin görülmesi, Mısır’ın Arap kardeşlerinin uğrak yeri olmasının ardından Arap turistler ile dolmasıdır.
Yukarıda zikredilenler; Mısır’ın siyasi ve güvenlik istikrarının, Mısır vatandaşlarının ve ikamet edenlerin hissettiği can ve mal güvenliğinin -ne yazık ki çevre ülkelerinin birçoğu bundan mahrumdur- yankısından başka bir şey değildir. Bu da Mısır kartalına karşı kötülük tanrısı Set’i bir kez daha öne süren kötülerin kabullenebileceği bir şey değildir.
Mısır’ın Horus gözü son zamanlarda, sesini yükseltmeden ve parlak sloganlara sığınmadan sessizce hedefine doğru ilerleyen yenilmez bir güç olduğunu kanıtladı. O; Mısır ve Mısırlılara komplo kuran herkesin korku duyduğu heybetli Horus’tur.
Mısır kartalı ise hem havada hem dekarada avını avlama gücüne sahiptir. O; herkesin uyuduğunu zannettiği ama uyanıp ayağa kalkıp, dağlara yerlerinden sökülmelerini ve savrulmalarını emrettiği zamandağların karşı gelmeden hemen bu emre uymaktan başka bir çaresi olmadığı Mısır’dır
Birkaç hafta içerisindeMısır, kara kıtanın en önemli turnuvası sayılan Afrika Uluslar Kupası’na evsahipliği yapacak. Bu da güçlü Mısır’ın kırılma ve yıkılma yolunda değil düşmanlarını üzecek şekilde zafer yolunda ilerlediğinin bir başka kanıtıdır.
Uluslararası toplumun ve Mısır’ın Sina’daki terörle mücadelesi ile ilgili yalan haberlerledünyayı boğan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) başta olmak üzere ikiyüzlü insan hakları örgütlerinin, son Ariş saldırısını üstlenen DAEŞ medyası karşısında dillerini yutmaları ve dut yemiş bülbüle dönmeleri gerçekten çok ilginçtir.
Özetle; Mısır kendisini şöyle tanımlamaktadır:
Bana saldıran hiç kimse sağ kalmamıştır,
Çünkü ezelden beridir Allah’ın inayeti üzerimdedir!