Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Suriyelilerin yaşadığı en büyük felaketler

Yaklaşık 50 yıllık Esed ailesinin iktidar döneminde Suriyelilerin yaşadığı iğrenç felaketler konusunda herkes hemfikir. Felaketler, baba Esed’in Suriye’de 1970 yılında iktidarı ele geçirmesiyle birlikte başladı ve oğul Esed’in 2000 yılında iktidara gelmesiyle devam etti. Suriyeliler, 2011 yılında kendi yaşamlarına ve geleceklerine ortak olmak ve özgürlük talep etmek için ayaklandığı zaman felaketler hayal sınırlarının ötesine geçti. Oğul Esed ve rejimi, daha da ileriye giderek milyonlarca insanı öldürdü, tutukladı ve tehcir etti. Suriyelilerin gizli ve açık kaynaklarını ve imkanlarını yok ederek onları felaketin içine sürükledi.
Suriyelilerin yaşadığı felaketler Esed rejiminin, İranlı müttefiklerinin ve milislerin yaptıklarıyla sınırlı değil. Aksine “Suriye halkının dostları” olarak adlandırılanlar, bölgesel ve uluslararası güçler, radikal gruplar ve terör örgütleri de bu felaketlere neden oldu. Bunlar Suriye meselesine müdahale ederek Suriye halkını, rejim ve müttefiklerinin yaptığı şekilde mağdur etti. Aynı şekilde DEAŞ’a karşı savaşan uluslararası koalisyon ve DEAŞ da Suriyelileri mağdur duruma soktu. ABD, Türkiye ve Batı Avrupa’daki ülkeler gibi.. Suriye meselesine müdahil olan bazı “dost” güçler ise İran ve Rusya gibi işgal güçlerine dönüştü.
Aslında Suriyelilerin yaşadığı felaketlerin temelinde Esed rejiminin tutum ve politikaları vardır. Ancak aynı zamanda muhalefet de tutum ve politikalarıyla Suriyelilerin yaşadığı felaketlerden sorumludur. Muhalefet, sadece bazı felaketlerin sebebi değil aynı zamanda Esed rejiminin Suriyelileri felaketlere sürüklediği tarzda bu felaketlere yol açan taraftır.
Suriye meselesiyle ilgili süreç, muhalefetin tutum ve politikalarındaki büyük hataları ortaya çıkartıyor. Muhalefetin en önemli yanlışı, rejimin karşısında duracak ve özgürlüğü, adaleti ve eşitliği sağlayacak bir rejim inşa etmek için Suriyelilerin devrimine önderlik edecek ortak bir siyasi yapı oluşturamamasıdır. Bazı muhalif güçler, özellikle de Müslüman Kardeşler (İhvan), devrimi askeri ve silahlı, ardından da İslami ve mezhep merkezli bir yapıya dönüştürdü. Bu da devrimi zayıflatarak rejimin gücünü sağlamlaştırdı ve rejimin kontrolünden çıkan bölgelerde Nusra ve DEAŞ gibi radikal ve terör gruplarının nüfuzunu artırdı. Bu durum, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) oluşumlarına yönelik açık savaşta grupların rejime katılmaya ve devrimi destekleyen toplumlar üzerinde hakimiyetlerini dikte etmeye sevk etti. Her iki durumda da Suriyelilerin yaşadığı felaketleri derinleştiren öldürme, tutuklama ve tehcir suçları işlendi.
Özellikle silahlı muhalefet, yukarıdaki felaketlere paralel uygulamalar ekleyerek bölgesel ve uluslararası güçlere bağlı gruplara dönüştü. Bu da söz konusu felaketleri artırdı. Şöyle ki muhalefetin kararlarındaki bağımlılık, muhalefet içerisindeki ikili çatışmalara ve bölünmüşlüğe eklenen diğer bir faktördü. Bu da yerel, bölgesel ve uluslararası güçlerin Suriye’de suç işlemesine yardım etti. Ayrıca yerel, bölgesel ve uluslararası güçler, Esed rejiminin ayakta kalmasını sağlayan, politikalarını ve müttefiklerini dolaylı olarak destekleyen ana unsura dönüştü.
Muhalefetin kötü performansına yol açan sebepler ve Suriyelilerin yaşamına getirdiği felaketler, muhalefetin içinde yaşadığı uzun diktatörlük döneminden ve muhalefete karşı suç politikalarından kaynaklanan objektif nedenleri de kapsıyor. Fakat daha da önemlisi, muhalefetin yapısıyla ilgili nedenlerin yanı sıra muhalif yapının gerçekleri analiz edip ders çıkartamaması ve gelişmelerle yüzleşecek yeni bir politika ve plan belirleyememesidir. İster örgüt düzleminde isterse Suriye içinde ve dışındaki bireyler düzleminde olsun, iflasını temsil eden geçmiş uygulamalarının ve düşüncelerinin aksine muhalefetin olumlu şeyler yapabileceği şartlar ve yıllar geride kaldı.
Muhalefet, doğru yol yerine yanlış yoldan gitti ve ikili ilişkilerde olumsuzlukların temelini attı. Hatta müzakere gücünü birleştirmek için bölgesel ve uluslararası politikalarla birlikte hareket etmek zorunda kaldığı durumlarda bile çekişmelerin, çatışmaların ve bölünmüşlüğün esiri olmaya ve temel noktalara yoğunlaşmak yerine uç noktalarda hareket etmeye devam etti. Tüm bunlar, Suriye Ulusal Koalisyonu ve Heyet-i Tensik (Koordinasyon Heyeti) gibi ana muhalif grupların ilişkilerinin bir meyvesidir. Koalisyon ve Heyet-i Tensik gibi oluşumlar da ağırlığı ve değeri olmayan platformlardır. Bu, ortak paydayı Türkiye’yle ilişkilerin oluşturduğu iki hatta bağlı hale gelen silahlı muhalif oluşumlardan geriye kalanların durumuyla eşdeğerdir. İlk hat, siyasi olup Suriyelilerin hedefleriyle çelişen Rusya-Astana hattını temsil etmektedir. Diğeri ise Suriye’nin kuzeyinde Türk kuvvetlerine katılım hattıdır. Öyle ki silahlı muhalefet, Fırat’ın doğusunda Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı her an başlayabilecek bir operasyonun siyasi ve askeri yükünü taşıyacaktır.
Muhalif grupların kötü politikaları ile durumun kötüleşmesini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Siyasi, silahlı, sivil ve yerel muhalefet, Türkiye’nin Suriyeli mülteci uygulamalarına yönelik 3 yoldan birini izledi:
İlk olarak muhalif yapılardan tamamen çıkanlardır. Bu, devrimin başında muhalif yapılara özellikle de Suriye Ulusal Meclisi’ne katılmak için birlikte hareket eden onlarca kişinin durumunu temsil etmektedir. Suriye Ulusal Koalisyonu’na katılan azınlık dışında bunlardan geriye hiç kimse kalmadı.
İkinci olarak da Suriye Ulusal Meclisi başkanları, Ulusal Koalisyon’un bazı liderleri ve ÖSO olarak bilinen silahlı grupların komutanlarının yaptığı şekilde uç noktalarda kalan ancak muhalif yapılardan çıkan kimselerdir. Birçoğu da Suriye meselesiyle ilgili gelişmelerde gelecekte bir rol kapmaya çalışıyor.
Üçüncüsü ise geçici hükümet başkanı, Ulusal Koalisyon’un bazı liderleri ile gruplarının durumları kötüleşmesine rağmen tutumlarını sürdüren silahlı oluşumların komutanlarıdır. Marjinal ve güvensiz şahsiyetler, bu grupların yönetimlerine sızdı. Yukarıdaki durum, Türkiye dahil farklı ülkelerde mevcut durumla sınırlı değil. Aksine bu durum, siyasi çevrelerdeki anlaşmazlığa rağmen Suriye içerisini de kapsamaktadır.
Siyasi, silahlı, sivil ve yerel oluşumlarıyla muhalefetin ve Suriyeli seçkin sınıfın durumu son derece kötüleşti. Öyle ki muhalif oluşumlardan ve şahsiyetlerden kısa vadede faaliyetleri ve varlıklarıyla ilgili pozitif bir yansıma beklememeliyiz. Aynı şekilde bu durum, mevcut krizden kurtulmak amacıyla çaba gösteren bazıları için de geçerlidir. Çünkü geçmiş dönemde muhalefetin Suriyelilere getirdiği felaketler ışığında başarılı olması mümkün olmayan çabalar yürütülüyor.