İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Tahran ve iliklerine kadar sahte diplomasisi

Aramco petrol tesislerinde olan bitenlerin arkasındaki temel sebebin İran’ın uğursuz elleri olduğu neredeyse kesin olarak söylenebilir. İster asrın vebası haline gelen ve Husilerin kullanmayı alışkanlık edindiği insansız hava araçları yoluyla isterse de Irak üzerinden olsun, fark etmez. Bazı kaynakların basında da söylediği gibi yaşananlar, Haşdi Şabi ve Kasım Süleymani’nin kalan hücreleri gibi, kör ideolojinin boyunduruğu altında bulunan unsurlar eliyle meydana geldi.
Son Aramco hadisesi bölgedeki manzarayı kısmen yansıtan birkaç noktaya işaret etmeyi gerektiriyor. Bu noktaların başında İran’ın gerçek niyetleri geliyor. Son günlerde yaşanan olaylar ispat etti ki bu niyetler son derece kötü. Bunların hakkında olumlu düşünmek bir fayda sağlamaz. Son hadise genelde dünyaya, özelde de ABD’ye İran’ın doğasının ayak uydurma tavrına baskın geldiğini gösterdi. Bu doğa, ulusal ve ideolojiktir. Kendisini dinî bir mezhep kılığına sokmaya çalışır. Komşularına şimdi veya gelecekte herhangi bir hayır getirmeyen, öldürücü ve emperyalist bir üstünlük kuruntusuna kapılmış bir doğa...
Aramco’ya düzenlenen saldırı Krallık petrol üretimini kalbinden hedef alıyor. Hem de dünya çapındaki en büyük şirketlerden birine katılma sürecinde ve 2030 Krallık Gelişim Vizyonu’nun merkezinde yer alan özel planların yaklaştığı bir zamanda. Bu olay gösteriyor ki bunu hedefleyen kişi Krallık için kapsamlı bir kalkınmanın ve gerçek bir uyanışın yolunu kapatmaya çalışıyor. Mesele silahlı çatışmaları aşarak ekonomiye, topluma ve hayatın her alanına uzanıyor.
Öte yandan bu gerçek, dünyanın geri kalanı ile de bağlantılı. Zira Krallık petrolünün bir zarara maruz kalması durumunda tüm dünya ekonomileri bundan olumsuz bir şekilde etkilenecek. Herkes kışa hazırlanıyor. İklim uzmanları, bu yaz nasıl yakıcı bir sıcakla kavurduysa kışın da benzer şekilde dondurucu bir soğukla geçeceğini öngörüyor. Soru, İran’ın aşikâr olan yayılmacılığı karşısında dünyanın eli kolu bağlı durup durmayacağıdır.
İran’ın yeniden kötü eylemlerinin tuzağına düştüğü ve komşuları ile arasındaki çekişmenin artık varlığı medeniyet sıvısı olan petrol ve Krallığın petrol üretimini kısmen engelleyen saldırının sonuçları ile bağlantılı başkentler ve dünyalarla sınırlı olmadığı söylenebilir.
Resmî bir şekilde dile getirilmemiş olsa da Aramco’ya yönelik saldırı Amerikan tarafına, Başkan Trump’ın geçen hafta İran ile ima ettiği uzlaşma politikasının bir faydası olmadığını ispat etti. Bu düşmanca eylem, sınırda yer alan İranlı kötü vekillerin, merkezde yer alan Mollalardan daha nefret dolu ve kinli olabileceğini doğruladı. Bu durum, Başkan Trump’ın Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile yaptığı görüşmede de açıkça belirtildi. Trump, Krallık ile bir güvenlik iş birliği yapmaya tam anlamıyla hazır olduğunu gösterdi.
Bu manzaraya dair temel sorulardan biri şudur: Krallık, kendisini korumaktan aciz mi?
Krallık, Kendisine zarar vermeye çalışan her kim olursa onunla o anda yüzleşebilir. Pozitif yasalar kadar edebi kanunlar da ona bu hakkı veriyor: Göze göz, dişe diş. Bunu başlatan daha zalimdir. Kıyamete kadar da olsa, iltihaplı bölgenin lojistik sıkıntılarının büyük bir kısmından ve İran’ın nefret nöbetlerinden kurtulması için kaderini dişleri, koru da elleri ile tutar. Topraklarının egemenliğini ve vatandaşlarının hayatını ele geçirmesi halinde de kimse onu bundan dolayı suçlayamaz.
Son saldırıdan sonra İran’ın gerçek yüzünü en iyi ifade eden açıklama Başkan Trump yönetiminin etkin isimlerinden olan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından Twitter’da şu tespitlerle dile getirildi:
“Aramco’yu hedef alan saldırının arkasında yer alan İran, Amerikalılara ve tüm dünyaya şunu söylemek istiyor: İran, Suudi Arabistan’ın maruz kaldığı yaklaşık 100 saldırının arkasında. Ruhani ve Cevad Zarif de sahte bir diplomaside rol alıyor.”
Bir istihbarat adamı olan Pompeo, Mollaların vakit kazanmak için yaptığı manevralar ve gerilimi durdurma konuşmalarına aldanmaz. Hele Amerika ve Avrupa saldırıları küresel enerji arzının hiç olmadık şekilde durdurulacağına dair bir İran uyarısı olarak algılarken. Bu, 1973’ten günümüze dek izin verilmeyen bir durumdur.
Darağacının ipi Mollaların boynuna yaklaşıyor. Buna şüphe yok. Son derece faydacı olması ile tanınan ABD’de artık İran rejimine hayat öpücüğü vermeye istekli ve muktedir hiç kimse yok. Bazıları bunun az zaman kalan BM Genel Kurul etkinlikleri kapsamında gerçekleşmesini bekliyor. Ancak bu beklentilerin tersine çığlıklar, mümkün olan en kısa zamanda İranlılardan şiddetli bir intikam alınması için yükseliyor.
Sert bir savaşçı olan etkin Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Amerikan yönetimine, terör eylemlerinde ileri gittiği takdirde İran’ın petrol tesislerine yönelik saldırı planlarının masaya konmasını talep ediyor. İran ise kendisine yönelen felâket yaklaşmadan önceki son saatte fedakârlık yapıyor. Hem de Amerikan uçak gemilerini İran füzeleri ile bombalamakla tehdit edecek kadar gururlandıktan sonra.
Özetle; İran’ın derin sahtekârlığı gerek Yemen’de gerekse de Irak’ta Mollalara fayda getirmeyecek.