Taceddin Kutay
TT

Ne diyorsun sen Greta?

Giderek sekülerleşen Türk toplumunu kâffeten kendisine duacı kılan bir kız ile tanıştık. Güzel yüzlü, zeki, güzel konuşan, dimdik bir kız. Oklava yutmuş gibi derler ya öyle dik. Neslican Tay, biz kendisini tanıdıktan sonra öylece yaşadı ve göçtü gitti. Rahmeten vâsia. 
Biz kendisini hastalığı karşısında durması gerektiği gibi duran bir kardeşimiz olarak yad edeceğiz. Öyle iki otuzluk nine de değildi. Hepi topu yirmi yaşında göçtü gitti. Hepimiz takip ettik, tekrar olacak; ancak ettekraru ahsen velev kâne yüz seksen hiçbir darb-ı mesele bu kadar uymamıştı, o sebeple tekrar edelim: Hastalığı sebebiyle Neslican önce bacağından ayrılmıştı. Basit ama çok etkili bir formülle bu durumu da aşmış “ben bir bacaktan fazlasıyım” demişti. Rahmet olsun.
İsveçli okul kaçkını Greta Thunberg, histerik gösterisi ile gündemimizin tam ortasına bomba gibi düştüğünde yurdum anaları Neslican’ın yedisi için helva hazırlığı yapmaktaydı. Abartıyorum sanmayın, bizzat tanıdığm anneler var. “Bu kıza o kadar dua ettim, yedisinde de hayrına helva dağıtıp dua istiycem” diyen bir komşuya sahibim ben Beykoz’da. Daha niceleri vardır. “Giderek sekülerleşiyor” derken dini bir don gibi üzerinden çıkardı demiyoruz. Neslican dualarla anılmaya devam edecek. 
İşte bu teyzeler tam aşure tencerelerini çıkarmış, “şu kadar irmiğe bu kadar şeker” hesabı yaparken denk geldik Greta’ya. Ne olduğunu hiçbirimizin anlamadığı bir konuşma yaptı. Eline tutuşturulan metni kendince gösteriye döktü. Siz nasıl buldunuz bilmem. Ben müstekreh buldum. Yaptığı şovun olanca basitliği, verdiği mesajların sipariş olduğu gerçeği ve bunun gibi bir dizi çirkinlik, Greta’nın Asperger sendromuna sahip olduğu iddiası ile örtülmek istendi. Greta Asperger sendromuna sahipti, dolayısıyla bir sendromluyu eleştirmek ayıptı, binaenaleyh söyledikleri doğruydu. Böyle bir önerme. Tut kelin perçeminden derler ya, aynen öyle.
Greta konuşmasına “Boş sözlerinizle benim hayallerimi ve çocukluğumu çaldınız” diyerek başladı. Donald Trump’ın tüm dünyayı kendisinden soğutan o sakil espirilerine bir yenisini eklemesini sağlayan bir başka sakillikti Greta’nınki. Histerik bir şeydi her şeyden önce. Trump “sevimli bir kıza benziyor” diye tweet attı. Eh o ortaya o kafa vurulurdu, suçlayamam adamı. Titreyerek “Hayallerimi ve çocukluğumu çaldınız” diyen bir İsveçli şımarık çocuk karşısında başka ne söylenir ki? Ancak beni asıl alakadar ve hoşnutsuz eden şey meselenin bir diğer veçhesi. 
Greta, kendisinden üç yaş büyük olduğu halde dünyanın en ciddi hakikatleri ile yüzleşen Neslican’dan rol çaldı ve gündemimizin baş köşesine oturdu. Hani ne olduğunu bilmesek “Günlerdir bir tiyatro seyrediyoruz, yaşananların hepsi bir piyesin bölümleri. Neslican kızımızın tiradını yanlışlıkla Greta okudu. O sözler aslında Neslican’a aitti” diyeceğiz. 
Greta’nın ağzından duyduğumuz ve hiçbirimizin anlam veremediği o sözleri etmeye şu günlerde yegane hak sahibi Neslican kardeşimizdi. Çocukluğa en içkin şey koşup oynamaksa, Neslican henüz yirmi yaşını görmeden bu imkanı yitirmişti. Sonu gelmez tedavi silsileleri sebebiyle en güzel yaşlarını istikbale matuf hayal kuramadan yaşamıştı. Mümkün olsaydı da Neslican kızımızı BM’de sahneye çıkartabilseydik ve kendisi de şunları söyleyebilseydi: 
“İçinizdeki hırs ve aranızdaki rekabet sizleri öyle utanmaz insanlar haline getirdi ki, yapmadığınız şey kalmadı. Dünyanın çeşitli milletlerini köleleştirdiniz, zenginliklerini çaldınız, doğayı hoyratça istimal ettiniz. Bugün utanmadan çıkıp da gelişmekte olan ülkelere fatura ettiğiniz şeyler ile dünyayı yaşanması daha zor bir yer haline getirdiniz. Şimdi çıkmış, aziz taklidi yapıyorsunuz. Sizin yüzünüz hiç kızarmaz mı?”
Bu sözleri kanser illetine müptela olmuş bir yarı Rizeli söylese öyle anlamlı olurdu ki. Çernobil’i konuşurduk. Çernobil üzerinden Temelin’i konuşurduk. Bize temiz enerji havariliği yapan Almanya’nın enerjide nasıl da nükleer bağımlısı olduğunu konuşurduk. Çernobil üzerinden Karadeniz insanının kanser ile imtihanını konuşurduk. En çok da Karadeniz’in hayalleri çalınan, çocukluğu çalınan evlatlarını konuşurduk. Daha neler konuşurduk neler. 
Neslican’ın ağzına en çok da “Hırslarınız ve rekabetiniz sebebi ile çocukluğumu ve hayallerimi çaldınız. Şimdi çıkmış boş boş konuşuyorsunuz” sözleri yakışırdı. Utanmak nedir bilmeyen için elbette hiçbir şey ifade etmezdi bu sözler, ancak bugünden yarına bir mesaj olarak kalırdı. Buna mukabil, bu sözleri onun bunun teknesinde verdiği pozlar internete düşmüş, protestlik ile şımarıklık arasındaki farkı ayırt etmeyi beceremeyen bir okul kaçkını söyleyince haliyle bir kıymeti olmuyor. 
Hangi çalınmış çocukluk? Hangi yıkılmış hayal? Zarf ile mazrufun bu kadar uyumsuz olduğu bir cümle ne kadar ciddiye alınabilir? Alınmıyor.
Küresel Isınma Ayrı Küresel Isınmacılık Ayrı
Greta’nın yarattığı antipatiye itiraz ile yaklaşanlara karşı Gretacılık yapanların temel bir söylemi var; “Küresel ısınma diye bir sorun var ve siz bu soruna dikkat çeken bir kıza saldırıyorsunuz.” Bir hakkı teslim ile başlayalım, bu kızcağıza ölçüsüz tepkiler veren nicelerine sosyal medyada rastladık. Ancak o niceleri kimlere kimlere etmediler ki o ölçüsüz hakaretleri? Müesses bir sosyal medya etiğimiz vardı da Greta tartışmaları ile mi yıkıldı? Merhametsiz adamlar, bu kız reşittir-değildir demeden ağızlarına geleni söyledi. Bu hakarete uğramışlık üzerinden Greta’nın söylemlerini haklı çıkarmaya çalışmak ise en hafif tabir ile bir çeşit acizlik.
Evet, küresel ısınma diye bir gündemimiz var. Bu, gezegenimizi ve onun imkânlarını hoyratça kullanışımız başlığı altında bir alt başlık. Sadece kendimize, çevremizdekilere, mahlukata değil; yaşadığımız dünyaya karşı da gayet merhametsiz ve özensiz davranıyoruz. Küresel ısınmanın ve sair çevre sorunlarının komplikasyonları ile her geçen gün daha sık ve yoğun şekilde yüz yüze geliyoruz. Bu gerçeği yok sayamayız. 
Buna mukabil her şeyi metalaştıran, şeyleştiren; yani alınıp satılabilen bir meta haline getiren kapitalizm diye de bir şey var. Kültürü, sanatı, dini ve insani değer olarak aklınıza ne geliyorsa bunları metalaştırarak piyasaya süren bir ahlaksızlık bu. Çarşı-pazara düşürmediği ne kaldı ki, çevre duyarlılığını düşürmesin? 
Küresel ısınma hakkında uluslararası arenada gündem edilen hemen her şey bu sebeple başka ve irreel bir dünyanın gündemi. Küresel ısınma ne kadar gerçekse ve büyük bir sorunsa, küresel ısınma gündemi de o oranda gerçek dışı ve asırlık rekabet ve hırs kültürünün ürettiği bir argümandan başka bir şey değil. 
2000 yılında yapılan Amerikan Başkanlık seçimini kaybeden Al Gore kendisine en uygun uğraş olarak küresel ısınma mevzuunu seçmişti. Amerikan siyasetine uygun bir süper emeklilik uğraşı olmuştu Al Gore için. Meselenin genel karakterine o kadar uygun bir örnek ki bu; küresel ısınma hakkında öne sürülen bütün argümanlar yalnız bu örnek göz önünde bulundurulsa dahi şeyleştirilen ve alınıp satılan şeyler haline geliyor. 
Meselenin diğer veçheleri pek çok yazar tarafından tartışıldı. Kürüsel ısınma başlığının neo kolonyalizm tarafından kullanılan bir argümana dönüşmesi durumu vb. çok defalar anlatıldı. Bu sebeple onlara girmiyorum. Bu yazı küresel ısınma gündeminin şeyleştirilmesine matuftu. 
Maalesef ahlaksızlıkları bununla sınırlı kalmadı. Asperger sendromunu da şeyleştirdiler. Rezaletlerini masumların sendromu olan otizm perdesi ardına sakladılar. Alet ettikleri kızı Asperger sendromlu ilan ederek, otizmlilerin doğal masuniyetine zarar verdiler. Masumiyetimizi haleldar ettiler. Ne diyorsun sen Greta?