Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Siyasal İslam’ın yuvarlanışı

Siyasi İslam olgusundan muzdarip Arap-İslami alana ait olan bizlerin derin bir şekilde dikkat vermemizi gerektiren ayrıntı bir konu var. Bu, son yılların tecrübelerinin ortaya konduğu, hareketlilik ve müzakere ile sosyal psikolojideki birkaç konuyu birbirine bağlayan etki kavramı gibi birçok sosyolojik kavramı sınayan bir mesele.
Derhal konuya gireceğiz: Siyasal İslam olarak adlandırılan hareketlerin en önemli güç kaynaklarından biri sol ve modernist hareketlerde olmayan, tabanın önderlere uyumu unsurudur. Siyasal İslamcı hareketlerin bu partizan uyumuyla ilgili okumaların yapıldığı çalışmalar, bunun, siyasi katılım gösterme veya göstermemeyi belirleyerek proje konusunda bir otorite oluşturan dini ideolojinin ayrıcalıklarına dayandığını ortaya koydu. 
Siyasal İslam’ı muhalefetten iktidara taşıyan da bu uyum, Siyasal İslam’ın güç kaynağını oluşturuyor. Ancak Siyasal İslam gücünü kaybetti. Bu, iktidarda iken gücünü tükettiği anlamına geliyor.
Bu sonucu daha da netleştirelim: Siyasal İslam projesinin doğası oldukça katı. Ne derinliği ne de ilkeleri tartışmaya açık değil. Siyasal katılım, pragmatizm ve müzakerelere başlamayı ve siyasi alanın diğer bileşenleriyle uzlaşmayı gerektirir. Bu müzakereler, her zaman Siyasal İslam projesinin değerlerine göredir. Bu durum proje ve otoriteye zarar vermeyi reddeden Siyasal İslamcı partilerin tabanını etkiliyor.
Söylediklerimizin abartılı olmadığını göstermek için Tunuslu Nahda Hareketi’ni ele alalım. Hareketin tabanının 23 Ekim 2011 tarihinde gerçekleştirilen Ulusal Kurucu Meclis seçimlerinden geçtiğimiz Ekim ayındaki seçimlere kadar gösterdiği uyumun okumasını yapalım. Bir başka deyişle, seçimler sırasında partisel uyum nasıl bir süreçten geçti? Bir yükseliş mi yaşandı, sabit mi seyretti yoksa bir düşüş mü gözlendi?
Nahda, ilk seçimlerde büyük bir başarı kaydederek parlamentoda 89 sandalye elde etmeye hak kazanmıştı. Parlamentodaki bir numaralı güç olarak, yeni anayasanın yazılmasına katkıda bulundu. Bir blok olarak da politik, soysal ve tarihi alanı, modernistlerin sivrilişi ve Tunus ulusal devletinin modernleşme başarısını siyasi uzlaşım ve katılımın kendisine izin verdiği ölçüde etkiledi.
Ancak 2014 yılının Kasım ayında gerçekleştirilen seçimlere gelince, 69 sandalyenin sahibi olarak ikinciliğe düştü. Çoğunluğu elinde bulunduran bir konumdan ikincil parti seviyesine yuvarlandı. Söz konusu seçimde Nida Tunus partisi 86 koltukla iktidara geçmişti.
Nahda son seçimlerde ise yuvarlanışını sürdürerek, 57 sandalye ile zafer elde etti. Bu, 2011'den bu yıla geçen sekiz yıl boyunca 32 sandalye kaybettiği anlamına geliyor. Bu, Nahda partisinin tabanın önderlerine uyumu açısından da küçümsenmeyecek bir rakam.
Peki bu uyum neden azaldı?
Tunus’taki siyasi hayatta en sık tekrarlanan fikirlerden biri, Nahda ile aynı fikirde olan herkesin işin sonunda siyasi olarak buharlaştığı yönünde. Buna ilk verdikleri örnek ise, lideri Tunus’un eski Cumhurbaşkanı El-Beci Kaid es-Sibsi olan ve 2014 seçimlerinde parlamentonun bir numarası Nida Tunus oluyor. Çok büyük bir şekilde ortaya çıkan ve 5 yıl önce parlamentoda 89 sandalyeye sahip olan bu hareket, nasıl oldu da 2019 seçimlerinde yetim bir sandalye elde ederek sona erdi.
Ancak Nida Tunus hareketinin yaşadığı ve yuvarlanmadan daha kuvvetli olan bu düşüşün gerçek nedeni, hareketin ardışık bir şekilde yaşadığı bölünmeler ve yönetimin aksamasına yol açan liderlik ve güç üzerindeki gerilimli savaşlara girmesidir. Kişisel çıkar çatışmalarının, ülkenin öncelikleri ve partinin geleceği konusunun önüne geçmesi de bu düşüşün nedenlerinden birisiydi.
Bu nedenle bizim görüşümüz, Nahda hareketinin Siyasal İslam hareketlerinin temel ayrıcalığını ve en önemli kaynaklarından birini temsil eden tabanının önderlere uyumunun oluşturduğu güce güçlü bir darbe indiren bir fikir birliğinden etkilendiği yönünde. Bu fikir birliği siyasilere hareketin varlığının devamı ve geleceğinin garanti altına alınarak politik sürece katılım konusunda baskı uyguladı. Nahda, ne hareket içinde ne de bir dereceye kadar taban tarafından kabul edilmeyen bir dizi tavizde bulunmayı kabul etti. Bölünmelere düşmeme konusunda oldukça bilinçli olan bu hareket, parlamentodaki son döneminde Şura Konseyi’ndeki iç bölünmeler ve anlaşmazlıklarla bilinir hale geldi. Hareket Lideri Raşid Gannuşi hakkında ‘önceden böyle olmazdı’ şeklinde eleştiriler yöneltilir oldu.
Nahda’nın, Nida Tunus hareketi ile uzlaşmayı kabul etmesi ve meclisteki bloğunun insan hakları ve evrensel özgürlüklerle ilgili konuların anayasada yer almasını onaylanması, ayrıca cinsiyet eşitliği, inanç ve vicdan özgürlüğünü desteklemesi, tüm bunlar ve hareket içerisindeki dava ve politika ayrımı,  taban uyumunun azalmasına neden oldu. Güven ve itibar zedelenmesi yaşandı. Politika, hareketin kurulduğu ve uğruna mücadele ettiği davayı bastırdı.
Ne anlamamız gerekiyor?
Açık olan şu ki siyasi katılım Siyasal İslam’ın gücünü sarsan ana unsurudur. Çünkü 21. yüzyılda siyasi katılım, özgürlükleri ve özgürlüklerin evrensel referanslarına dayanan vatandaşlık değerlerini destekleme kültürünü benimsemek anlamına geliyor. Bu, genellikle dini nas referansı ve insan hakları referansları arasındaki okuma ve eğitim düzeyindeki gerilimleri tanımlar. Bu, akıl ve birey özgürlüğünün üstünlüğüne dayanan modernitenin ürünüdür. Bir başka deyişle Siyasal İslam’ın iktidara geçmesi ve bu nedenle verdiği tavizler onu zayıflatarak kademeli bir şekilde devrilmesine neden olacak.