Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Kendine âşık olmak (Self-love)

Daha önce kaleme aldığımız iki yazıda İslam medeniyetinin kurucu değerlerinden bir kısmına dikkat çekmiştik. Bu değerden birisi de isar/diğerkamlık veya başka bir ifadeyle “başkalarını kendi nefsine tercih etmek”ti. Bu yazımızda ise “İsar”ın gerçekleşmesini engelleyen en önemli etkenlerden ve modern-seküler anlayışın insanı getirdiği/sürüklediği noktalardan birisi olan kendini beğenme, büyüklenme, ucub veya başka bir ifade biçimiyle “insanın kendine aşık olması/self-love”dır,
Kendini beğenmek, üstün görmek ve kendini merkeze yerleştirmek insanın İblisten/Şeytandan öğrendiği ve uygulaya geldiği bir özelliktir. Zira İblis’e Hz. Adem’e secde emrine neden uymadığı sorulduğunda “Ben ondan daha üstünüm” diyerek cevap vermişti.
İblis ile başlayan “kendini beğenme ve üstün görme” hastalığına, kalplerini iman ve teslimiyet ilacıyla tedavi edenler dışında herkes yakalanabilir.  Hatta bazıları hızlarını alamayıp kendilerini “rab” ilan eder ve insanların hayat hakları başta olmak üzere her şeylerine müdahale edebilme yetkisini kendinde görür.
İnsanı yaratan ve nefsinin ona ne fısıldadığını bilen Allah Teâlâ, bu duruma karşı insanı uyarmıştır.
“Hayır; gerçekten insan, (eline imkân ve fırsat geçince, rütbesine ve servetine güvenerek şımarıp) azgınlaşmakta ve haddini aşmaktadır. Kendisini müstağni (ve müstesna) gördüğünden”[1]
“Ey insan, ‘sonsuz Kerem sahibi’ olan Rabbine karşı Seni ne aldatıp gururlandırmıştır?”[2]  
“Kendi istek ve tutkularını ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı Sen mi vekil olacaksın?”[3]
“Adamlarını topladı ve onlara: “Sizin en yüce rabbiniz benim! ” dedi.”[4]
Hayatın tarihi seyrine bakıldığında “kendini beğenme” hastalığı kendisini farklı şekillerde göstermiştir.
Gün gelmiş Allah’ın elçisi Hz. Musa’yı bile küçük görüp, “Ben, ne demek istediğini bile anlatamayan şu zavallı adamdan daha iyi değil miyim?”[5] diyenler çıkmış,
Gün gelmiş Allah’ın gönderdiği elçiyi beğenmeyip “Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?"[6] itirazında bulunmuş,
Gün gelmiş imana davet edilince “Biz hiç, o bayağı ve aşağı kimseler gibi iman eder miyiz?”[7] diyenler olmuş,
Gün gelmiş, sahip oldukları mal mülk ve şehrin sakinleri olmaları sebebiyle kendilerini üstün görüp “Medine'ye dönelim; biz üstünler, o alçakları elbette sürüp çıkaracağız”[8] ifadelerini dillendirmiş,
Gün gelmiş, dünyaya demokrasi havariliği yapanlar “Biz olmasak iktidarda iki hafta bile kalamazsınız” deme küstahlığını göstermiş,
Gün gelmiş, oturdukları koltuklardan, sahip oldukları mevkilerden güç alanlar “benim kim olduğumu biliyor musun” söylemleriyle karşınıza çıkabilmişlerdir.
Hatta gün gelmiş, iman edenler bile sayılarının çokluğuna güvenerek artık kimsenin kendilerini yenemeyeceğini zanneder hale gelmişler ve şu eleştiriye maruz kalmışlardır:
“Gerçekten de Allah, sayı ve silah bakımından kendinizden çok daha üstün ordularla çarpıştığınız birçok yerde olduğu gibi, düşmandan güçlü olduğunuz Huneyn savaşında da size yardım etmişti: Hani sayıca ve silahça çokluğunuz, Allah’ın yardımı olmaksızın zaferin kazanılamayacağı gerçeğini unutturarak sizi yersiz bir gurura sürüklemiş, fakat bu gurur, sizi düşman karşısında bozguna uğramaktan kurtaramamıştı; öyle ki, bütün genişliğine rağmen dünya başınıza dar gelmiş ve sonunda dağılarak arkanızı dönüp kaçmaya başlamıştınız.”[9]
Günümüzde de yaygın hale geldiği gibi gün gelir, kendinizi o kadar beğenirsiniz ki herkesin de sizi beğenmesini ister her şeyinizi sosyal medyada paylaşırsınız. Bu da yetmez daha fazla beğenilmek için olmadık kepazelikler yapıp onları da paylaşırsınız ki, kendini beğenmede tavan yapmış egonuz tatmin olsun!
Herkese çağrımız şudur: Toplumda kişilik sahibi bireylerin yetişmesi isteniyorsa onları kibirden uzak tutacak, alçakgönüllü ve mütevazı yapacak ilkelerle eğitilmeleri gerekmektedir. Çünkü yüce Yaratıcı mesajının ancak teslimiyet gösteren, alçak gönüllü, kendini beğenme hastalığından uzak duran ve büyüklük taslamayan kimseler tarafından kabul edileceğini[10] ifade etmektedir.
Bütün insanlığa rahmet ve rol model olarak gönderilen Hz. Peygamberin zihni böyle inşa edilmişti. O, Mü’minlere karşı alçak gönüllü ve şefkatli idi.[11] Kendi çıkarını düşünmek, kendisini beğenmek ve kendine âşık olmak bir yana başkalarını çok fazla düşünüp onların haline fazla tasalandığı için Allah Teâlâ’nın şu uyarısına muhatap kaldı;
“İnsanların bir kısmı, ulaştırdığın mesaja inanmıyorlar diye neredeyse kendini tüketeceksin!”[12]
Kendimize âşık olmaktan vaz geçip başkaları için bir şeyler yapmanın zamanı hala gelmedi mi?
[1] Alak 96:6-7.
[2] İnftar 82:6.
[3] Furkan 25:43.
[4] Naziat 79:23-24
[5] Zuhruf 43:52.
[6] Zuhruf 43:31.
[7] Bakara 2:13
[8] Münafikun 63:8.
[9] Tevbe 9:25
[10] Secde  32:15.
[11] Al-i İmran 3:159;.Hicr 15:88; Şuara 26:215.
[12] Şuara 26:3.