Bekir Uveyda
TT

Oslo Anlaşması'nın iptali çözüm değildir

Ürdün’ün eski Dışişleri Bakanı Dr. Mervan Muaşer’in geçtiğimiz Pazartesi günü kaleme aldığı makalesi ilgimi çekti. Eminim Ortadoğu meseleleriyle yakından ilgilenenlerin de ilgisini çekmiştir. Bazı okuyucular, okudukları üzerinden yüzeysel geçebilir, bazıları ise verilen mesajları irdelemeyi tercih eder. Bir yazar daha önce önemli konumlarda bulunduğu bir dava ile ilgili yazı yazdığında, ne söylediği daha dikkatli dinlenmelidir.
Dr. Mervan’da daha önce Filistin davası için aktif görevlerde yer almış biridir. Son makalesinde şu ifadeleri kullanmıştı: “İnanıyorum ki Filistin davasına yeni bir yaklaşım zorunlu hale gelmiştir. İsrail’in işgale son vermeyeceği ve yaşanabilir bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına izin vermeyeceği anlaşılmıştır. ABD yönetimi de tüm gücüyle bu yaklaşımın destekçisidir. Uluslararası kurumlar ise meseleyi görmezden gelmeyi tercih etmektedir. Filistin halkı ‘barışın’ gerçekleşeceğine olan güvenini kaybetmiştir. Bu şartlar altında Filistin otoritesinin varlık sebebi ortadan kalkmıştır. Netanyahu’nun topraklarımızı aşamalı olarak ele geçirmesindense, kişisel önerim, Filistin otoritesinin kendini ilga ederek, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin anahtarlarını İsrail’e iade etmesidir. Bırakalım İsrail bu tercihinin sonuçlarıyla yüzleşsin. Filistin otoritesi tek bir devlet altında, yani İsrail yönetimi altında eşit hakları haiz, tam vatandaşlık talep etsin ve neler yaşanacağını görelim.”
Öncelikle şunu söylemek isterim ki, Dr. Mervan’la kişisel bir polemiğe girme niyetim yok, sadece önerilerine yönelik kendi fikirlerimi söylemekle yetineceğim. Dr. Mervan’ın ‘Batı Şeria ve Gazze’nin anahtarlarının iade edilerek, İsrail vatandaşlığına geçiş önerisi’ Oslo Anlaşması’nın sonlandırılması anlamına gelir. Yani Filistin tarafının tekrar sıfırdan başlaması, sanki 26 yıl boyunca hiçbir şey olmamış gibi davranması demektir. Doğrusu Mervan Bey gibi otuz yıllık siyasi tecrübeye sahip birinin böyle bir öneri sunmasını aklım almıyor.  Her ne kadar ‘Filistin otoritesinin varlık sebebinin ortadan kalktığı’ düşüncesine hak versem de, Filistin tarafının Oslo Anlaşması’yla elde ettiği, yerel ve uluslararası kazanımların bu şekilde bir çırpıda yok sayılması önerisini anlayamıyorum.
Ayrıca Filistin otoritesi kendisini ilga ederse, bunu içerideki ve dışarıdaki Filistinlilere nasıl açıklayabilir. Ne yani, ‘ben artık yokum, başınızın çaresine bakın’ mı diyecektir? Eğer böylesi bir şey yaşanırsa, Filistinlilerin, İsrail’in ve uluslararası toplumun tepkisi nasıl olacaktır?
Bu tepkileri bu yazıda sınırlamamız kolay olmayacaktır. Ancak şunu söyleyebilirim ki: Oslo Anlaşması olumsuz tüm taraflarına rağmen, bir temel olarak düşünülüp, hedeflerimizi onun üstüne inşa etmeliyiz. Hedefimiz: başkenti Doğu Kudüs olan ve elde edebileceğimiz alanlarda bağımsız bir Filistin devleti kurmak olmalıdır.
Daha önce de niyetlerinin kötülüğünden şüphe edilmeyen birçok kişi, Filistin otoritesinin sadece ilga edilmesi değil, tamamen Filistin’den çıkarılmasını savunmuştu. Dr. Mervan’ın kötü niyetli biri olmadığından kesinlikle eminim. Kendisi 1991-1994 yılları arasında İsrail’le barış görüşmelerinde Filistin tarafının resmi sözcüsüydü. 1995-1996 yılları arasında Ürdün’ün Telaviv Büyükelçisiydi, ardından ABD’de büyükelçi olarak görev yaptı. 1997-2002 yılları arasında da Ürdün Dışişleri Bakanı olarak görev aldı. Yani yanlış anlamalara mahal vermemek adına tekrarlıyorum, kişiliğiyle bir sorunum yok, sadece Filistin yönetiminin, davayı terk etmesi gerektiği yönündeki önerisinin yanlış olduğunu söylüyorum.
Evet, Filistin otoritesinden, Oslo Anlaşması’ndaki bazı bentleri askıya alması istenebilir, hatta anlaşma tamamıyla süresiz bir şekilde dondurulabilir. Ancak anlaşmanın iptal edilmesini istemek ve sahneden tamamen çekilmesini talep etmek kabul edilebilir değildir. Böylesi bir eylem, herkesten önce Filistinlileri hayal kırıklığına uğratmak demektir. Sanırım Mervan Bey gibi ağırbaşlı bir politikacı böylesi bir sonucu istemez.
Makalemi sonlandırırken, büyük bir akademisyen dostumun kişisel ricasını anmak isterim. Adını vermiyorum çünkü kendisinden izin almadım, benden yazılarımda, “Filistin ve İngiltere çerçevesinden uzaklaşmamı” rica etti. Doğrusu mesleki olarak son derece doğru bir tavsiye, ancak mazeretim açıktır, benim için, beş kıtada hiç gündemde olmasa bile Filistin meselesinden uzaklaşmak mümkün değildir.