Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Birleşmiş Milletler ve Libya krizi

Birleşmiş Milletler ve Libya Özel Temsilcisi Dr. Gassan Selame, Libya krizini yanlış okuyarak, acaba bu ülkedeki krizin bir parçası haline mi geldi? Selame krizle ilgili yazdığı raporda, Libya parlamentosunun meşruiyetini görmezden gelerek, kırmızı çizgiyi geçmiş görünüyor. Selame’nin başkanlığındaki BM misyonu, meşru olan parlamentoyu dikkate almadan, hangi kriterlerle kimlerle görüşmektedir?
Selame, Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, birçok önemli meseleden bahsetmeyi ihmal etti ve diğer küçük meseleleri de büyüttü. Trablus’taki milislere Türkiye tarafından yapılan silah ve paralı asker desteği hakkında ise sessiz kalmayı tercih etti.  Selame’nin konuşmasında birçok gerçeği dile getirmemesinin yanı sıra, Serrac Hükümeti yanlısı bir tutum takınmış olması da dikkati çekti. Oysa Libya halkı hükümete verdikleri desteği çekmiş durumda, hatta hükümetin içinde yer alan, Barka ve Fezzan gibi isimler de istifa etme yoluna gitti.
BM misyonunun Serrac Hükümeti ile görüşmeleri sürdürmesi, bu heyetin de Libya krizinin bir parçası haline geldiğini kanıtlar niteliktedir. BM misyonu, hükümetin parlamentonun onaylamadığı, kamuya ait milyarlarca doları harcamasına tepki göstermek bir yana, değinmekten bile imtina etmiştir. Ayrıca BM heyetinin, görüşmelerin adresini Libya’nın Gamades ilinden, Fas’ın Suheyrat iline kasıtlı bir şekilde taşıdığı düşünülmektedir. Müzakere yerlerinin, başkent Tunus’tan, Roma, Cenevre ve Paris’e kadar, sürekli değişmesi tepkilere neden olmuştur. BM misyonu, krize müdahil olduğu tarihten bu yana, öncelikli konuları ihmal ederek meselenin ayrıntılarda kaybolmasına neden oldu. Libya kamuoyunda BM misyonu üyelerine yönelik güvensizlik hâkimdir.
BM heyetinin oluşturduğu raporun ‘yanlı’ olması ve atadıkları ‘diyalog komitesinin’ içinde şüpheli kişiliklerin yer alması bu güvensizliğin nedenleri arasında gösterilmektedir. Suheyrat’ta üzerinde ittifak edilen maddelerin, Trablus yönetimi tarafından defalarca ihlal edilmesine rağmen, Gassan Selame bu hususları kınamamıştır. Oysa Suheyrat Anlaşması’nın bentlerinin ihlal edilmesi, bu anlaşmayı geçersiz kılmalıydı. Hatırlanırsa bu anlaşma, Müslüman Kardeşlere yakınlığıyla bilinen Fas Başbakanı Abdulilâh İbn Kiran’ın himayesinde 2015 yılında gerçekleşmişti. Müslüman Kardeşlerin etkisinin izleri açık olan bu ‘anlaşma’ taraflar arasında gerekli kabulü görmemişti. BM misyonunun, Suheyrat Anlaşması gibi ölü doğan bir anlaşmanın temel referans olarak alınmasında ısrarcı olması, bu heyetin çözümün değil, krizin bir parçası olduğunu gösteriyor.
BM misyonu tarafından tanınan ‘Suheyrat Hükümeti’ varlığını koruması için yasadışı milis güçlerine itimat etti. Oysa Suheyrat Anlaşması’na göre, milisler şehir dışlarına çıkarılarak, aşamalı olarak silahları toplanacak ve sonra dağıtılacaktı. Buna rağmen BM heyeti, söylemlerinde herhangi bir kınama ya da itiraza yer vermedi.
Şu anda Libya'da olan şey; terörizm ve destekçilerine karşı topyekûn bir savaş verilmesidir. Olanlar bu tanımın dışında değerlendirilemez. Çünkü yaşanan şey, devletin kaosu sona erdirmek için geri dönmesinden ibarettir. Buna rağmen BM, heyeti aracılığıyla Libya krizini şaşı bir gözle okumaya devam etmektedir.
Selame’nin vasfı, Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi’dir. Buna rağmen kendisi, meşru Libya parlamentosunun üstünden atlayarak, istifa eden ya da parlamento tarafından ihraç edilen vekillerle görüşmektedir. Selame’nin parlamentoyu temsilen, ihraç edilmiş vekilleri seçmesi kabul edilemez. Birleşmiş Milletler, Libya misyonunu acil bir şekilde yeniden gözden geçirmelidir. Zira bu misyon, birçok tutumuyla Libya krizinin derinleşmesine neden olmaktadır. Bu heyete yönelik suçlama listesi hayli kabarıktır. BM’nin geçmişte Libya’nın bölünmesini desteklediği düşünülürse, meselenin arkasında bir art niyet olduğu algısı da güçlenebilir. Libya’nın bölünmesine atalarımız nasıl karşı çıktıysa, bugün de Libyalılar karşı çıkmaya devam edecektir.