Bekir Uveyda
TT

Filistin Sudan'ın kalbinde

Sudan bayrağı, tasarımı ve renkleri ile neredeyse Filistin bayrağının aynısıdır. Aralarındaki fark ancak her bir rengin yeri dikkatle incelendiğinde fark edilebilir. Filistin bayrağındaki üçgenin rengi kırmızı iken Sudan bayrağında yeşildir. Aynı şekilde siyah rengin yeri de farklıdır. Filistin bayrağında üst taraftaki dikdörtgen siyah iken Sudan bayrağında en alttaki siyahtır. Beyaz ise her iki bayrağın tasarımında da ortada yer almaktadır. Bu düşünülmeyi hak eden bir ayrıntı mı? Evet.
Bütün insanların bildiği gibi beyaz rengi, dünyadaki tüm halklar arasında barışın sembolüdür. Bu nedenle, uzun zaman süren, insanlara bir kader ve sonsuzmuş gibi görünen, birçoklarının canını alan savaşın sonunda sağlanan barış her kutlandığında gökyüzünü kucaklamaları için sürüler halinde  beyaz güvercin serbest bırakılır.
Toprak ve halk olarak Filistin ile Sudan’ı birleştiren sadece bayraklarının tasarımı ve renkleri arasındaki rastlantısal -tabii gerçekten öyleyse- uyum değildir. Kesinlikle hayır. Bundan çok daha derindir. Bunun için iki halkı birbirine bağlayan ortak paydalardan oluşan uzun bir listeyi hatırlatmaya gerek var mı? Bu, okuyucuların aklını küçümsemek değil midir? Sudanlılar ve Filistinliler bir yana bütün Araplar arasında bu bağları bilmeyen var mı? Zira bu unsurlar yalnızca iki ülkenin halklarını birbirine bağlamıyor, Arap dünyasının halklarının çoğunu birbirine bağlıyor. Peki bu hatırlatma, ufukta görünen bir fırsatı Sudan’ı kötülemek hatta Sudan ve Filistin halkları arasındaki ilişkileri bozmak için kullanma çabalarını önlemekte yeterli mi?
Ne yazık ki yeterli değil. Neden? Çünkü politik uygulamalarda meşru olan ile haklar söz konusu olduğunda her davranışı kabul edilemez görmeyi birbirine karıştırmakta profesyonel olanlar, İsrail ile ilişkilerde Sudan’ın pozisyonunda resmi düzeyde yaşanan gelişmeyi, ilişkileri bozmak için kullanmakta acele edeceklerdir. Sudan ve Filistin halklarını birbirine bağlayan uzun tarihi köklere dayanan ilişkiyi bozmak, iki halkın arasını bozmak için bundan yararlanacaklardır. Bu bağlamda, bugün Şarku’l Avsat sayfalarında bu yazı yayınlanmadan önce internet sitelerinde ve belki de bazı gazetelerde yazarların, Hartum yönetiminin önceki günden itibaren Sudan hava sahasını İsrailli ticari uçakların geçişine açmasını kınayan bir yığın yazı yayınlandı.
Tartışma atmosferinin tüm fikirleri kapsayabileceği ilkesinden hareketle, herhangi bir Arap ülkesi ile Tel Aviv arasında resmi düzeyde her türlü yakınlaşmaya karşı olanların inandıkları bu görüşü alenen dile getirme ve gerekçelerini savunma hakkına sahip olduğunu kabul etmeliyiz. Ancak yine bu çerçevede, bazı Arap başkentlerinin İsrail ile ilişkiler konusundaki yönelimlerinin nedenlerini açıklamaya çalışan bakış açılarının da aynı hakka sahip olduklarını söz konusu muhaliflerin kabul etmesi gerekir.
Arap yetkililerin neden İsrailli mevkidaşları ile temaslarda bulunabileceklerini açıklamaya çalışan bakış açılarının da bu hakka sahip olduklarını kabullenmelidirler. Ancak bunun İsrail ile ilişkileri ‘normalleştirme’ yolunda atılan bir adım olduğuna dayanarak kendisine karşı çıkan birçokları, İsrailli mevkidaşı ile görüşen herhangi bir Arap yetkiliyi hemen Filistinlilerin haklarını ihmal etmek ya da onlara ihanet etmekle suçlamaya başlıyor.
Hayır, bir Arap yetkili ile İsrailli mevkidaşı arasında herhangi bir görüşme gerçekleştiğinde, Filistinlilerin haklarının ihlal edildiğini düşünmeye gerek yoktur. Sadece ülkelerinin çıkarlarının gerektirdiği ihtiyaçları farklı değerlendirdikleri için diğerlerinin vatansever duygularına neden bu kadar saygısızca davranılıyor? Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ilk olarak tanıma, müzakere ve son olarak barış temelinde İsrail ile barış girişiminin önderliğini üstlenmesi onu daha az vatansever mi yaptı? Bu soruya geçmişte ‘evet’ cevabını verenlerin ve hala böyle düşünenlerin var olduğu doğru. Fakat bu cevap, Tel Aviv kendisini engellemekte diretmeseydi bölge ve iki halkın çıkarına olacak şekilde sonuç vermesi mümkün olan barış sürecinin başlamasını engellemedi.
Hartum’un 1967’de alınan yenilgiye karşılık Arapların benimsediği ünlü üçlü hayır ‘Uzlaşıya hayır, İsrail’i tanımaya hayır, İsrail ile müzakereye hayır’ mottosunun doğuşuna tanık olduğunu hatırlatıp peki şimdi ne değişti diye soranlar var. O zaman buna ihtiyaç vardı. O dönemde bu motto elbette tamamen doğru görünüyordu. Şimdi ise zaman tamamen değişti. Ancak İsrail ticari uçaklarının Sudan hava sahasından geçmesi bir yana Filistin’in ülke ve halk olarak Sudan’ın kalbinde kalacağı gerçeği değişmeyecektir. Sudan toprağının derinlerine gömülmüş Filistin kökü asla yok olmayacaktır.