Abdurrahman Şalkam
TT

Gassan Selame Libya diyalog ekseninden çekildi

Profesör ve yazar Gassan Selame, soğuk ve sıcak diyaloglar yürüttüğü Libya eksenlerinden uzaklaşarak görevinden ayrıldı. Çok yönlü bir maratonla geçirdiği iki yıldan uzun bir süre sonra kendinden önceki Birleşmiş Milletler (BM) Libya özel temsilcileri kervanına katıldı. Selame, bu süre içerisinde binlerce Libyalı ile görüştü, şehir ve köyleri dolaştı. Birçok siyasi proje sundu. Çeşitli taraflar arasındaki diyalogu yönetti ve Güvenlik Konseyi’ne brifingler verdi.
Silahlı siyasi odaklarda özel temsilcilerin üstlendikleri uluslararası görevler, görünmeyen birçok başı olan savaşlar gibidir. Aynı vatanın evlatları hiç kimsenin bilmediği amaçlar için savaşırlar. Ne silah taşıyanlar ne de kardeşlerine kurşun sıkanlar; paraları ile tankların, zırhlıların ve uçakların yakıt ihtiyacını karşılayanların, nefret ve şiddet aşılayanların, gafil bedenlerden akan kan kaynaklarından uzakta durarak sadece konuşan milis güçler oluşturanların kim olduklarını bilmezler. BM barış elçisi, güvenli odalarda savaşanlardan duyduklarının yarattığı hayal kırıklığının üstesinden gelmeye çalışırken farkında olmadan bu milis güçlerinin unsurlarından birine dönüşür. Bu odalarda savaşanlar ise ateşkesin uzanamadığı, onların emellerini durduramadığı arka plandaki odaklardır.
Edebiyatçı ve yazar Gassan Selame, kendisi gibi doktora sahibi kişilerden adlarını bile yazmayı bilmeyen ama kendilerini savaş, barış ve zamanın dehası sayanlara kadar herkesi dinlemek konusunda muazzam bir yeteneğe sahiptir. Ancak konuşma ve dinleme yeteneği, mücadele ateşini söndürecek sıvıyı üretmemektedir. Taraflardan birisi her şeyi alıp karşı tarafa hiçbir şey bırakmamak istiyorsa ve her ikisi de silahlıysa, savaştan başka bir seçenek yoktur. Libya vakası özel bir teşhis gerektirmektedir. İç savaşlar patlayıcı bir hastalıktır. Belirtilerini görmek kolaydır. Fakat nedenlerini belirlemek dolayısıyla da reçetesini yazmak zordur.
Libya’nın yüzölçümü, tarihi, genel bilinç ve kültür düzeyi, tanık olduğu şiddet dönemleri, doğal zenginlikleri kısacası bütün bunlar, krizi, etkisiz hale getirilmesi araç ve yetenek gerektiren bir mayına dönüştürmüştür. Libya’da para, iktidarı servet ve nüfuz için bir basamağa dönüştürdü. Muammer Kaddafi’nin ölümünden sonra devlet çöktü ve ülke bölündü. Libya’da devlet başkanları istifa ederken devletin ve ülkenin bütünlüğünün korunduğu Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi sadece rejimin kendisi çökmedi. Kaddafi rejiminin yıkılmasından sonra alınan siyasi izolasyon kararı, ülkeyi idari yeteneklerden mahrum bıraktı. Akıllı ve liyakat sahibi kişilerin göç etmesine neden oldu. Kamusal yetkiler kötüye kullanılmaya başladı. Çalışan sayısı devletin ihtiyacının çok üzerinde bir düzeye ulaştı. Bu da performansın düşmesine yol açtı ve devlet bütçesine büyük bir yük bindirdi. Kamu harcamaları yükseldi, kalkınma durdu ve altyapı zayıfladı.
Daha da kötü ve tehlikeli olan ise, anavatanın birliğini tehdit eden ülkedeki korkunç bölünmedir. Ülkenin doğusunda ve batısında kendi bakanlıkları, parlamentosu, merkez bankası ve silahlı güçleri olan iki devlet var. Bugün acil ve temel olan mesele, etkin kurumları ile birleşik Libya devletini yeniden kurmaktır. Âdem-i merkeziyetçi bir devlet biçimine, herkesin eşit olduğu bir vatandaşlık temeline, zenginliklerden en doğru şekilde yararlanmayı pekiştiren şeffaf bir hukuka dayanan bir idari sistem kurmaktır. Bunları gerçekleştirecek hareket mekanizması, açık iç savaş bataklığına batmış ülkenin muzdarip olduğu karmaşık koşulları göz önüne alan bir zaman dilimi içerisinde yerine getirilecek bir öncelikler listesi oluşturmayı gerektirmektedir.
Dış müdahaleler, askeri, siyasi ve mali açıdan etkindir ve bir gerçektir. Öyle ki, ulusal kararı, ulusal iradeden tamamen yoksun bırakıp farklı uzaklıklarda bulunan ve çeşitli gayelere sahip diğer güçlerin eline vermiştir.
BM’nin Libya misyonun adı çözüm değil destek misyonudur. Görevi, lojistik gereksinimleri sağlamak, çatışan taraflara çözüme ulaşmakta yardımcı olmaktır. Taraflar arasında siyasi süreci harekete geçirmenin temel şartı ise, çözüme ulaşmakta samimi bir ulusal iradenin varlığıdır. Tarafların karşılıklı tavizlerde bulunmaları ve uzlaşı mekanizmalarının kabulü, çatışan tarafların barışı gerçekleştirme yolunda ilerlemelerini sağlayacak iki ayaktır. Mücadele ve savaş mantığı ise ölüm ve kan gölü demektir. Libya’ya altı özel temsilci geldi. Uzun bir dizi oluşturan farklı düzeylerde bölgesel ve küresel toplantılar düzenlendi ancak hiçbir sonuç elde edilemedi. Neden? Çünkü her defasında hastaya yeni bir reçete yazıldı ama hasta hep yüz çevirip iyileşmemekte inat etmeyi sürdürdü.
Dr. Gassan Selame’yi uzun bir süredir tanırım. Libya’da görevlendirilmeden önce kendisi ile görüşmüş, Arap dünyasının içinde bulunduğu durum, politika ve elbette kültür hakkında konuşmuştuk. Libya’ya özel temsilci olarak atanmasından hemen sonra buluştuğumuzda ise, sürekli Lübnan’daki barış mücadelesinden bahsediyor ve Lübnan’da çatışan taraflar arasındaki barışı sağlayan Taif Barış Anlaşması’nın metnini kendisinin yazmış olması ile gurur duyuyordu. Ona birçok kez Libya’nın durumunun Lübnan ile karşılaştırılamayacağını söyledim. Lübnan’ın sosyal, siyasi hatta kültürel yapısının Libya’nın yapısından farklı olduğunu belirttim.
Lübnan’da her siyasi oluşumun bir askeri kanadı ve her askeri kanadın siyasi bir oluşumu vardır. Bu nedenle Taif’te siyasilerin üzerinde anlaştığı metne silahlı kanatlar da bağlı kaldı ve anlaşma uygulanabildi. Bunun yanında Lübnan’da  “S+S” olarak bilinen askeri ve siyasi bir faktör de vardı. Bunun açılımı, sahadaki silahlı kuvvetleri ile Suriye ve siyasi gücüyle Suudi Arabistan’dır. Libya’da ise neredeyse siyasi parti yok. Olanlar da çok zayıf. Bir ağırlıkları ve askeri kanatları yok. Aynı şekilde silahlı güçlerin de siyasi oluşumları bulunmuyor. Silahsız bir taraf kendisi gibi silahsız ve sahada bir gücü ve etkisi olmayan başka bir tarafla bir araya geldiğinde, bu ikisini çözümü sağlayabilecek güçlü ve nüfuzlu taraflar olarak tanımlayamayız. Aksine bunlar sorunun kendisidir.
BM özel temsilcisi ne zaman belirli bir tarihte ve yerde bir Libya ulusal toplantısı düzenlenmesi çağrısında bulunsa, her yerden yeni bir hükümet kurulacağı ifadeleri yükselmeye başlıyor. Sanki bu yeni hükümet, Libya sorununun eksiksiz ve kapsamlı bir çözümüymüş gibi. Bu, Libya sorununa yönelik hatalı teşhislerin sonuçlarından biridir. İçinde her tür ve kalibreden 20 milyondan fazla silahın bulunduğu, büyük bir çoğunluğu düzen ve örgütsel hiyerarşiye bağlı olmayan bir ülkede, gücü hatta emredecek ya da engelleyecek bir sesi bile olmayan bir hükümetin emirlerini kim dinler. Yasal baskı gücünün kaçtığı, hükümet arabasının motoru olan orta idarenin çatladığı bir ülkede adı ne olursa olsun herhangi bir siyasi yapı ne yapabilir? Seçilmiş ve seçilmemiş yapılar ülkenin geniş bölgelerine dağılmış makamlarından ayrıldılar mı?
Ne Gassan Selame’ye ne de kendinden önceki özel temsilcilere hatalarımızın ve yanlışlarımızın sorumluluğunu yükleyemeyiz. Biz ülkemizi geri almamızı sağlayacak ulusal iradeye sahip olup, bilgisiz bencilliğimizin ötesine geçmedikçe, Selame’den sonra göreve gelecek özel temsilci de hiçbir şey başaramayacaktır.
Doğru başlangıç, temel sorunların belirlendiği bir liste hazırlamak ve çözüme en yakın olanı ele alıp çözdükten sonra diğerine geçerek tek tek çözmeye başlamaktır. Tüm sorunları bir defada ele almanın çözüme bir faydası olmayacaktır. Bir İtalyan atasözü: “Eğer ocağa çok et koyarsan bir bölümü yanar diğer bölümü de çiğ kalır” der. Allah’tan Dr. Gassan Selame’ye sağlık ve sıhhat ile uzun ömür, Libyalılara da akıl vermesini diliyorum.