Değerli doğal kaynaklar ve özellikle de sular üzerindeki yük, sıcaklığın bir önceki yılın sıcaklığını aştığı her yaz mevsimi ile daha görünür hale geliyor. İklim değişikliği ve ekosistemlerin aşırı kullanımı yıkıcı etkilere yol açıyor. Peki, eğer karşı karşıya olduğumuz sorun bu kadar açık ve net ve bu konuda acilen eyleme geçmemiz gerekiyorsa neden önerilen çözümler ulaşılması zor ve büyük ölçüde müphem görünüyor?
Bu yılki Dünya Su Günü kutlamaları, ikisi arasındaki güçlü ilişkiye açıklık getirerek sular ve iklim değişikliği üzerine yoğunlaşıyor. Bu yılın sloganı açık ve net: “Bekleyemeyiz.” Bu aciliyet duygusu, Akdeniz İçin Birliğin (AİB) bölgemizdeki su sektörüne ilişkin vizyonunu yansıtmaktadır. Bizler, ek su kaynakları temini ve su talebinin etkin yönetimi gibi geleneksel su yönetimi araçlarına odaklanırken AİB de bu kaçınılmaz ve ortak sorunla yüzleşmek için daha fazla bölgesel iş birliğinin önemini vurgulamaya çalışıyor. AİB’in sulara ilişkin gündemi de bunu kanıtlıyor. Bu nedenle Birlik, her Akdeniz ülkesinin nüfusu ve ekonomik faaliyetleri için su güvenliğini sağlamasına yardımcı olacak gerekli teknik, idari ve finansal tavsiyeleri almasını sağlamayı amaçlıyor.
İklim değişikliğindeki küresel eğilimlere ilaveten tatlı su kaynaklarının azlığı nedeniyle başka herhangi bir yerde beklenenden daha ciddi etkilere şahit olması beklenen Akdeniz bölgesinde bu durum daha karmaşık görünüyor.
Dünyanın mevcut yaklaşımını sürdürmesi durumunda, tahminlere göre Akdeniz bölgesi tatlı su mevcudiyetinde, yüzde15’e ulaşan bir düşüş görecektir. Peki, bunun insanlar üzerindeki etkisi nedir? Tahminler, 20 yıl içerisinde 250 milyondan fazla insanın “susuzluk” çekeceğine işaret ediyor. Bu oran bilindiği gibi Mısır, Fransa ve Türkiye’nin toplam nüfuslarına denktir. Söz konusu 250 milyon kişinin yaşamlarının temel gereksinimi olan sudan yararlanma fırsatları sınırlı hale gelecek. Bu nedenle çabalarımız arasında tam bir eşgüdüm olmalıdır. Bu yıl, Dünya Su Günü sadece vaatler veya taahhütler değil, somut ve ölçülebilir eylemlere neden olması gereken tartışmalara da yol açtı.
Akdeniz İçin Birlik olarak Barselona Sözleşmesinin 25. yıldönümüne tesadüf eden bu yılın tüm avantajlarından yararlanmaya çalışacağız. Bilindiği gibi Barselona Sözleşmesi, bölgemizin ihtiyaç duyduğu Avrupa-Akdeniz iş birliğinin geliştirmesine olanak tanıyan benzersiz bir konuma sahip bir platform olarak AİB’in kuruluşuna ön ayak olan siyasi bir anlaşmadır. Uzmanlardan oluşan grupların bir araya gelmesiyle birbirlerimizin deneyimlerinden ders çıkarıp onlardan yararlanabilir hatta ortak stratejiler belirleyebiliriz. Bu da su güvenliği alanında kaydettiğimiz ilerlemenin meyvelerini paylaşmamıza yardımcı olacaktır.
Bu değişimleri daha iyi anlamamız ve buna bağlı sorunları ele almamız için AİB –kendisine tanınan bakanlık yetkisiyle- İklim ve Çevre Değişimi Hakkında Akdeniz Uzman Ağının (MedECC) yürüttüğü çalışmaları desteklemektedir. MedECC bu yıl içinde, bölgede iklim değişikliğinin etkileri hakkında türünün ilk bilimsel raporunu sunacak. Bu raporun bir özeti, karar alıcılara da sunulacak. Bu çabanın başarılı olması çeşitli disiplinlerden uzmanların karar alıcıları, enerji ve gıda güvenliği, ekosistemler ile ilgili gelecek planlarının su politikaları ile bütünleşmesi ve iş birliği yapmasıyla elde edilebilecek karşılıklı yararlar konusunda ikna etme yeteneğine dayanmaktadır.
Şu anda, sıcaklık ortalaması her yıl Sanayi Devrimi öncesi döneme göre 1,4 dereceden daha fazla artıyor. Deniz sularındaki asit oranının artmasının bazı deniz türlerinin hayatta kalmasını etkilemesi bekleniyor. Önümüzdeki birkaç on yılda yaz yağmurlarının bazı bölgelerde yüzde 10 ila 30 arasında azalacağı tahmin ediliyor. Bunun su kıtlığını artıracağını ve tarım üretimini düşüreceğini söylemeye gerek yok. Buna bir de toprağın değişen kullanımı, turizmin büyümesi ve kentleşmenin genişlemesi, yoğun tarımsal faaliyetler, toprağın bozulması, hava, toprak, ırmak ve okyanusların kirlenmesi gibi bazı etkenlerin dayattığı çevresel sorunlar ekleniyor. Dolayısıyla, hiçbir önlem alınmaması halinde durum çok daha hızlı bir biçimde kasvetli ve acımasız bir hale gelebilir.
Öte yandan, bölgede her zamankinden daha fazla sürdürülebilir, yaygın ve yenilenebilir bir kalkınma gerekiyor. Ne var ki, yerine getirmek istediğimiz misyonu, su, enerji, gıda ve ekosistemleri bağımsız ve ayrı kaynaklar olarak ele alıp bu şekilde yönetmeyi planladığımız sürece anlayamayız dolayısıyla gerçekleştiremeyiz. Bu doğal kaynaklar birbirleri ile yakından bağlantılı ve ilişkili olduğundan su dağıtım sistemleri iyileştirilmeli hatta su varlığı ve kendisine yönelik talepteki mevcut ve gelecekteki değişikliklere uyum sağlaması için yeniden yapılandırılmalıdır. Karşı karşıya olduğumuz bu acil sorunların – özellikle de iklim değişikliği ile bağlantılı olan- üstesinden gelmeyi başarabilirsek geleceğin dünyasının şekillendirilmesinde Akdeniz bölgesinin kesinlikle bir etkisi olacaktır.
*Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri
*Şarkul Avsat’a Özel
TT
Dünya Su Günü'nde Akdeniz ülkeleri el ele vermeli ve harekete geçmelidir
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة