Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, küresel kararların başkenti Washington'a vardı ve ABD başkentini ziyaret eden ilk Suriye devlet başkanı olarak karşılandı. Beyaz Saray'da ABD Başkanı Trump ile görüşmesinin yanı sıra Kongre üyeleri ve kendisini çeşitli konularda zor durumda bırakmaya çalışan çeşitli Amerikan medya kuruluşlarıyla bir araya geldi.
Kendisini iktidara taşıyan güncel tarihle uyumlu olmak için küresel bağlamda kendisini yeniden konumlandırmaya çalıştı. Kendisini iktidara getiren büyük pazarlıktan bahsetmese de, öncelik tanıdığı, iletişim kurduğu ve tavizler verdiği taraflardan bu açıkça görülüyor. Terör örgütlerinde bir “mücahit”ten tamamen pragmatik bir devlet başkanına dönüşüm, şüphesiz acil ve uzun vadeli bir siyasi rehberliğe ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Bu rehberlik, ona kapalı kapıları açmak, 14 yıllık bir iç savaşın ardından katil Esed ailesinin menfur ve eşi benzeri görülmemiş diktatörlüğünün yıktığı bir ülkeyi sıfırdan yeniden inşa etmesinde destek olmak için hayati önem taşıyor.
Fuad Acemi, “Suriye İsyanı” adlı kitabında Arnold Toynbee'nin şu sözlerini aktarıyor: “Dünyada iki stratejik bölge vardır. Bunlar sayısız fikirlerin ve insani hareketliliğin buluştuğu, çatıştığı, estiği ve yön değiştirerek uluslararası ilişkileri etkilediği yerlerdir. Bunlardan biri, Ceyhun ve Seyhun nehirleri havzasıdır. Diğeri ve daha önemli olanı, medeniyetlerin ve dinlerin binlerce yıldır çatıştığı ve insanlık tarihinde derin izler bıraktığı Suriye’dir.”
Bir medeniyet tarihçisi Suriye hakkında böyle diyor ve bundan, Mahmud Derviş'in “Ey geçici sözlerin arasında geçip gidenler! Sırtlanın isimlerinizi, defolun. Saatlerinizi çekin zamanımızdan, defolun” şiirinde dediği gibi, sadece birkaç yıl önce gelenlerin aksine, Suriye'nin, bir toprak, bir devlet ve bir halk olarak, tarihe derinden kök salmış olduğu kolayca anlaşılır. Dil, mekan ve zaman Suriye'ye aittir.
Eski silah arkadaşları, Cumhurbaşkanı Şara'nın dünyayla etkileşim kurma, Suriye tarihinin bu tehlikeli ve hassas dönemini aşma girişimlerinin yanı sıra, tüm Suriyelileri kucaklayan yeni bir Suriye devleti kurma yönündeki samimi çabalarına en büyük tehdidi oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Şara'nın açıklamalarından, bunların bir kısmının farkında olduğu ve belki de yeni bir modern devlet biçimi uygulamaya çalıştığı anlaşılıyor. Ancak, eski müttefikleri olan DEAŞ, el-Kaide, Nusra Cephesi ve Heyet Tahrir eş-Şam'ı asla görmezden gelemez.
Bugün Suriye Devlet Başkanı olarak verdiği mücadele, daha önce verdiği mücadelelerden tamamen farklı. Şu anda her boyutta son derece hassas siyasi dengelere acilen ihtiyaç duyuyor. Uluslararası alanda, Suriye'nin geleceği için gerçek bir fırsat yaratmak adına ABD ve Trump yönetimiyle tam bir uyum içinde olmak zorunda. Ayrıca, Suriye devletinin birliğini sağlayana kadar en azından bir süreliğine İsrail'in uzlaşmazlığına ve kibrine tahammül etmek zorunda. Dahası, iktidara yükselişini sağlamada ortak olan Rusya'nın desteğini de almak zorunda. Bunlar uluslararası boyut için geçerli. Bölgesel olarak, Türkiye ve müttefiklerine sadakat ile bu aşamada, tarihsel olarak, pratikte ve gelecekte en büyük destekçisi olan Suudi Arabistan ile yıkılmaz bir köprü kurmak arasında kalmış durumda.
Bu hız ve yoğunluktaki herhangi bir ideolojik değişim, terk edilen tarafın nüfuzunu yeniden kazanmak, elde edebileceği tüm kazanımları elde etmek ve ideolojisinden saptığına inandığı kişiden hesap sormak için her türlü çabayı göstereceğine dair bir göstergedir. Bu satırların yazarı 4 Mayıs’ta bu köşede şöyle yazmıştı: “Kendilerine ‘cihatçı’ diyen ama bölgesel ve uluslararası alanda birçok ülke tarafından ‘terörist’ olarak sınıflandırılan bu kişilerin mantığına göre, yeni yönetim ülke içindeki azınlıklara ilişkin tutumundan açıkça bahsedemez … Bu örgütlerden bazıları ciddi katliamlar ve sindirme operasyonları gerçekleştirdiler ve bazı azınlık bölgelerini de tehdit ediyorlar… Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın önerileri Türk modeline daha yakın görünüyor, ancak ona karşı en tehlikeli muhalefet, yakın dönemdeki müttefiklerinden ve başarısının ortaklarından geliyor. Bu, siyasi ikilemlerden daha tehlikeli olabilecek ideolojik bir ikilem.”
Reuters, iki üst düzey yetkilinin Suriye'nin, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'ya yönelik iki suikast girişimini engellediğini söylediğini aktardı. Yetkililer, Suriye'nin DEAŞ’ın Şara'ya suikast düzenlemeyi amaçlayan iki ayrı planını engellediğini söyledi. “Bu durum, Şara'nın uzun süredir çatışma içinde olduğu radikal örgütle mücadele etmek için ABD öncülüğündeki koalisyona katılma planlarına kişisel bir boyut da katıyor.”
Tarihin mantığı ve Suriye'deki gerçekliğin doğası, bu haberlerin beklendik olduğunu doğruluyor. Radikaller iktidara geldiğinden beri önemli ölçüde değiştiğine inandıkları kişiyi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. İdeolojileri, farklılıklarına rağmen, yöneticileri kafir deklare etmek için Hasan el-Benna, Seyyid Kutub ve Mevdudi tarafından teorileştirilen kapsamlı bir sistem sunuyor. Suriye özelindeyse bu sistem, Mervan Hadid, Muhammed Surur Zeynelabidin, Ebu Musab el-Suri ve Ebu Basir el-Tartusi gibi isimler tarafından örneklendirilmiş ve DEAŞ ile Nusra Cephesi'nin çağdaş ideologları ile doruk noktasına ulaşmıştır.
Son olarak, yeni Suriye liderliğinin seçenekleri son derece sınırlı ve daha fazla açılmak, yüzyıllardır var olan dinsel, mezhepsel ve etnik çoğulculuğu koruyan birçok yasa çıkarmak zorunda kalacaktır; bu da bazı radikal akımların kızgınlığını artıracaktır.