Cemal el-Keşki
TT

Sudan çöküş riskiyle karşı karşıya

Bazı savaşlar bir dönüm noktasıdır. Geçtiğimiz ekim sonlarında Faşir'de yaşanan savaş da Sudan'ın kalbinde katı çizgiler çizdi. Darfur bölgesindeki Faşir'den gelen görüntüler, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası kuruluşlar tarafından ‘savaş suçu’ olarak nitelendirildi. ABD de bu olanları kınandı.

Faşir’deki savaş sanki Sudan'ı kuzeyden güneye ve doğudan batıya vuran bir kasırga gibiydi.

Sudan, 1956 yılında bağımsızlığını kazandığından bu yana her biri kendi gündemi ve çıkarları olan iki tarafın yanı sıra ülkeyi korumakla yükümlü olduğunu iddia eden bölgesel ve uluslararası tarafların da dahil olduğu böylesine şiddetli bir savaşa tanık olmamıştı. Ancak bu savaş, sadece Sudan'ı yok etmeyecek olan bir ateşin de fitilini yakıyor. Aslında, alevler Sudan'a yakın bölgelere de sıçramaktadır ve abartısız bir şekilde, bu tehlikenin yansımaları Sudan'ın ötesine de uzanabilir. Burada bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana derin bölünmelerin mirasını taşıyan, farklı coğrafi bölgeleri birbirine karışmamış, gelenek ve görenekleri neredeyse tamamen birbirinden ayrı olan bir ülkeden bahsediyoruz.

Ünlü gazeteci Muhammed Hassaneyn Heykel de bunu işaret etti ve bu yüzden yoğun eleştirilere maruz kaldı, ancak gerçek şu ki, merkezi Sudan devleti, ülkenin çeşitli bölgelerinden izole edilmişti. Durum, Güney Sudan ile uzun bir savaşa kadar uzandı ve bu da Güney Sudan'ın bağımsızlığına, doğudaki diğer bölgelerdeki kargaşaya, batıda, Darfur ve Kordofan'da gerçek bir savaşa ve son olarak Hartum'daki merkezi yetkililer arasında acımasız bir açık savaşa dönüştü. Elbette, ‘Arap Baharı’ Sudan’ı da tıpkı kardeş cumhuriyetleri gibi etkiledi. Arap Baharı Hartum'a geç de olsa geldi ve sokaklara ve kurumlara yerleşti. Ardından Sudan’ın merkezi devleti ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında keskin bir bölünme şeklinde izini bıraktı.

Başkent Hartum yıkıldı ve şiddet dalgası Sudan'ın diğer şehirlerine de sıçradı. Sudanlılar ikiye bölündü. Bir yanda Sudan'ın büyüklüğü, kaynakları ve rolü açısından bölgedeki önemi göz önüne alındığında, güçlü bir merkezi devlet hayal edenler, diğer yanda buna karşı çıkanlar vardı.

Bu savaş Sudan halkını ilgilendirmiyordu, fakat 15 Nisan 2023'te çatışmaların başlamasından bu yana etkilenen komşu ülkelere Sudan topraklarından yayılabilecek gizli bir tehlikeye dönüşmüştü. Bunun etkisini, Mısır ve Sudan gibi aşağı havza ülkelerine zarar verecek olan Etiyopya Büyük Rönesans Barajı'nın inşaatını aceleyle tamamlamak isteyen Etiyopya'da gördük. Halen gerçek kimliğini arayan Güney Sudan da bu durumdan etkilendi ve çatışmaların kıvılcımları Çad, Libya, Eritre ve Orta Afrika'ya sıçrayarak Kızıldeniz’in kıyı şeridinde istikrarı bozdu.

Mısır’ın Sudan'daki gelişmeleri yakından takip ettiğine şüphe yok. Mısır için Sudan hem güneyindeki önemli bir komşu hem de Nil Nehri konusunda her ikisi için de büyük önem taşıyan Nil Nehri Havzası'nda iç içe geçmiş olduğu bir ülke. Ancak, daha uzak bölgelere uzanan dolaylı tehlikeler de söz konusu. Mısır, Sudan'ın sınır ötesi terör örgütleri ve grupları için güvenli bir sığınak haline gelmesinden korkuyor. Afrika kıtası da geniş çapta etkilenecek ve Avrupa'nın yasadışı göç olarak tanımladığı başka bir tehlike daha var.

Sudan, coğrafi ve tarihi olarak Arap-Afrika denkleminin kalbini temsil etmektedir ve önemli Afrika ülkelerinin tamamen çökmesine yol açabilecek küreselleşmiş bir savaştan kurtarmak için kararlı ve hızlı bir eylem gerekiyor. Bu büyük Arap-Afrika ülkesinin sınırları birçok cephede açık olduğundan, Sudan'da olanlar başka yerlerde de tekrarlanabilir. Silahlar oradan diğer sıcak noktalara kaçırılabilir. Sudan, küresel sistem halkların yeteneklerine saldırdığı bir anda yok edilmesi planlanan farklı halklara terörün salındığı bir depo haline gelebilir ve planlayıcıların uygun gördüğü her yerde ‘yangın başlatıcı’ ve ‘kullanıma hazır’ bir kıvılcıma dönüşebilir.

Sudan sorunu, doğal kaynakları veya kazançlarıyla sınırlı değildi, aksine tarihi, kültürel ve insani önemi ve coğrafyası ile Sudan, Sudan'ın yaklaşan uluslararası arenada önemli bir kart olmasını isteyen küresel aktörler için cazip bir savaş alanı oldu.

Sudan'ı hem içeriden hem de dışarıdan kuşatan tüm bu fırtınaların ortasında, Sudan'ı kurtarmak bölgesel ve küresel bir zorunluluk olmaya devam ediyor. İstikrarlı haritalar Sudan'da yükselen alevlerin devam etmesini kabul etmeyecek, istikrarsız haritalar ise bu alevlerin yaklaşmasıyla daha da fazla korkuya kapılacak.

Eğer Sudan iç savaşın, karmaşık hesaplamaların, güç ve çıkar çatışmalarının pençesinden kurtarılmazsa, tüm ülkeler ağır bir bedel ödeyecek. Bileşik kaplar teorisinde olduğu gibi Sudan'da olanlardan herkes etkilenecek.

Ancak, Sudan'ı kurtarmak için bölgesel ve uluslararası müdahale çağrısında bulunmadan önce başlıca ve merkezi talep Sudan halkının kendileriyle ilgili olmalı. Öncelikle iç savaş ve iktidar mücadelesi kavramının ötesine geçmeli ve Sudan vatanının önemini diğer tüm arzuların ve hırsların üstünde tutmalı. Sudan halkı, zengin bir medeniyet ve kültüre sahiptir. Sudan, on yıllar boyunca tüm Arap ve Afrika meselelerinde rol oynamış, tüm Arap ve küresel meselelere katkıda bulunmuş ve dünyanın dört bir yanında büyükelçiler yetiştirmiş bir ülke. Bu yüzden Sudan, hayatta kalmanın uzak bir hayal haline geldiği bir uçuruma sürüklenmemeli.