Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Korona sonrası bizi bekleyen yeni bir kölelik mi?

Okuyuculara, bugünlerde belki de birçoğunun en azından birisi ile karşılaştığı iki fotoğraf karesi hatırlatacağım. Birincisi, koronavirüsün ortaya çıktığı Çin’in Wuhan şehrinin caddelerinden birinde bir kadına yaklaşan küçük bir İHA (drone). Bu uçağın kadına maske takıp eve dönmesini emrettiği söylendi. İkinci fotoğraf, Tunus’un başkentinde yine bir kadına yaklaşıp ona eve dönmesini emreden bir insansız araca (robot) aitti.
Her iki fotoğraf da iki kadının yüzünde fark edilen korkudan dolayı izleyicilerde – ya da birçoğunda- rahatsızlığa neden oldu. Kadınları normal bir polis memuru uyarsaydı rahatsız olmayacağımızı ve belki iki kadının da bu kadar korkmayacağını sanıyorum. Bir aletin sizi durdurup emir vermesi, özellikle de kriz koşullarında insanların zor tahammül edebileceği şiddetli bir korku doğuruyor.
İki olay da korona salgınının gerilemesini neyin takip edeceği konusunda analistlerin kapıldığı büyük korkulardan birine işaret eden büyük bir sembolik anlam taşıyor. Geçen haftaki yazımda, bazılarının salgın krizi ile başa çıkmakta Çin modelinin başarılı olduğunu düşünmelerinin, modern Çin’de olduğu gibi disiplin ve üretimin insana verilen değer ve haklarının önüne geçtiği merkeziyetçi ve totaliter hükümetlerin imajını güzelleştirmeye dönük olabileceğine değinmiştim. Salgınının siyasi seçkinlere normalden daha geniş yetkiler vermek için bir gerekçe olarak kullanılmasından, söz konusu seçkinlerin salgın sona erdikten sonra yeni yetkilerinden vazgeçmek istememe olasılığından endişe duyan uzmanların görüşünü nakletmiştim.
Yönetici seçkinlerin daha geniş yetkilere sahip olmalarının kamusal ve özel hayattaki açık alanların daralması veya yetkilerin kademeli olarak yerel yönetimlere devri yerine devletin daha fazla merkezileşmesi anlamına geldiğini biliyoruz.
Ünlü İtalyan düşünür Niccolo Machiavelli, insanların kendisine ulaşmayı umut etmedikleri için yetki dağılımının nasıl gerçekleştiğini umursamadıklarını ancak özgürlüğün mutlu olmaları ve kendilerini güvende hissetmeleri için onlara gerekli güvenceyi verdiğini düşündüklerini söyler. İnsanları yakın bir denetim altında tutan hükümetler, onları güvenden yoksun bırakır çünkü hata yapma korkusu ile sürekli endişeli olmalarını ister. Özgürlük koşullarında ise insanların yapmaya alışkın oldukları küçük hatalar onların hapsedilmesine neden olmaz. Machiavelli’ye göre özgürlük insanlar için gereklidir çünkü yaşamları için güvenlik gereklidir. Denetim ise güvenliğin alanını daraltır.
Gerçekte Çin modeli (bazılarının hayran olduğu) içinde bu denetime örnekler taşımaktadır. Sözgelimi, cep telefonlarındaki özel bir uygulama aracılığıyla kendilerini tanıtmadan insanların metroya binmelerinin ya da bir restorana ve kamusal alanlara girmelerinin engellenmesi, hareketlerinin kısıtlanması gibi.
Bazı okuyucuların buna karşılık şu yaygın “Suçu olmayan gözetlenmekten korkmaz” sözünü söyleyeceklerini biliyorum. Bu söz, bireylerin, tek amacı kontrol altında olduklarını hissetmelerini sağlamak olan gereksiz güvenlik önlemlerine tabi tutulmayı kabul etmelerini sağlamak için kullanılır.
Doğrusu akıllı hiçbir kişinin bunu kabullenmesi mümkün değil. Ne var ki okuyucuların söylediği yukarda yer alan –yine de- ünlü bir sözdür. Saat başı bir denetleyici robotun karşısında durup nereye ve neden gittiğinizi açıkladığınızı bir hayal edin. Ailevi ilişkileriniz dahil günlük hayatınızın her dakikasını kaydeden onlarca kamera ile kuşatılmış olduğunuzu bir düşünün.
Merkeziyetçilik, yetkileri genişletme ve bunları bireylerin hayatlarını kontrol etmek için kullanma eğilimi, korona sorası dönem için endişe verici bir olasılıktır. Bu olasılık tamamen gerçekçi olmadığı için bütünüyle gerçekleşmeyebilir. Ne var ki, güçlülerin içgüdüsel köleleştirme eğilimlerine karşı insanların dikkatli olmaları gerekiyor çünkü bu kendilerini bekleyen kötü kader olacaktır.