Mustafa Fahs
TT

​Irak... Ölüye yapılabilecek ikram defnidir

Araplar ve Müslümanlar, dini ve toplumsal gelenekleri gereği bir ölüm gerçekleştiğinde “ölüye yapılabilecek ikram defnidir” sözünü sıklıkla kullanır. Irak felaketi örneğinde ise cenaze yakınları arasında defin merasimini kimin gerçekleştireceği üzerine bir ihtilaf baş gösterdiği için defin işlemleri gecikir. ‘Irak evinde’ o kadar nahoş şeyler yaşanmaktadır ki perdelerin kapalı tutulması gerekir. ‘Şii siyaset’ perdesi artık bu evde olup bitenleri gizlemek için yeterli gelmemektedir. Iraklı birçok Şii siyasetçinin iflas eden ve hayatın dışında yer alan bir rejimin vekilleri olduğu ortaya çıkmıştır.
En büyük musibet ise ev sakinlerinin önünde pek bir seçeneğin bulunmayışıdır. Önlerinde iki tercih hakkı bulunuyor ve bu tercihlerin ‘en tatlısı dahi acıdır.’İki başbakan adayı da gözlerden uzakta büyüdü ve hangi ilkeleri benimsedikleri bilinmiyor.
Ev içindekilere nasıl davranılması gerektiği yönünde de sağlıklı fikirlerinin olmadığı izlenimini bırakıyorlar. Ancak varislerin kavgası ve vasiyet sahiplerinin acziyeti, tüm siyasi oyuncuları üçüncüsü olmayan bu iki adaydan hangisinin daha az ‘acılı’ olacağına dair bir araştırmaya sevk etmiş durumda.
Şii ‘siyaset evi’ 2003’teki kuruluşunun 17’inci yıl dönümü öncesinde dağılmakla karşı karşıya kaldı. Çünkü son bekçilerinden Adil Abdulmehdi’nin yerini dolduramadığı ve kendisini yenilemekte başarısız olduğu anlaşıldı. Üstelik ev sahibi General Kasım Süleymani’den doğan boşluğun doldurulmasının da imkânsız olduğu anlaşıldı. Süleymani tek başına 17 yıl boyunca İran renkleriyle bir Irak siyaset tablosu resmetmişti. Süleymani’nin ardından ressamlar çoğaldı ancak şu ana kadar renk seçiminde ve renklerin karışımında başarısız oldular. Mirasına aday oldukları ve yerini doldurmaya çalıştıkları kişiye nazaran hepsinin birer amatör olduğu anlaşıldı.
Tahran, elçilerini gönderdi, hükümeti şekillendirmeye girişti ancak nostaljilerle avunmanın ve daha fazla inkârın kendi çıkarına olmayacağına kanaat getirdi. Mevcut süreci yönetebilecek Şii siyasetçilerin bulunmadığını anladı. Tam olarak güvenebileceği birinin olmadığını fark etti. Şimdi ise kendisinin neden olduğu başarısız bir gerçeklikle yüz yüze kalmış durumda. Dolayısıyla işlerin daha fazla sarpa sarmasından çekinerek kendi kırmızı çizgilerini yok sayıp geri çekilme kararı aldı.
Washington'a gelince… Korona salgınıyla mücadele konusundaki kaygılarına rağmen gözlerini Irak’tan ayırmış değil. Halen ağırlığını hissettiriyor. ABD’nin bu kararlı tutumu İran’ı endişelendirmeye devam ediyor. ‘İslami Direniş’ başlığı altında faaliyet gösteren İran’a bağlı milis güçleri, marjinal isimlerle ABD üslerine yönelik saldırıları üstleniyor. Ancak bu saldırılar Washington yönetiminin Irak’taki askerlerini yeniden organize etmesine neden oldu. Askeri üslerini, korunma stratejisi dâhilinde sınırladılar. Böylelikle saldırganların kimliğini netleştirebilmeyi umuyorlar. İran’a yönelik, hesapsız bir maceraya girişmemesi yönündeki uyarıların dozunda artış yaşanıyor. Nitekim Kasım Süleymani suikastının ardından Washington bu sert tutumunu sürdüreceğini ilan etmişti.
Muhammed Tevfik Allavi’nin hükümeti kurma görevinden istifa etmesinin ardından önce İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, ardından da Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani Irak’a ziyaret gerçekleştirdi. Ancak ‘Şii evini’ toparlamakta başarısız oldular. Birincisinin amacı tehlikenin boyutlarını belirlemek ve sınırlamaktı. İkincisinin amacı ise Kasım Süleymani’nin mirasçısı olarak eski organizasyonu canlandırmaktı. Başarısız olmaları üzerine Tahran çaresiz kaldı ve onurunu kurtarmak adına, (başbakan adayları) Zurfi ve Kazımi arasında seçim yapma hakkının kendisinde olduğunu deklare etti. Fakat her iki adayın da kendi ideolojik zemininin dışında yer almış olmasını hesaplayamadı. Her iki aday da eski Başbakan Haydar el-İbadi döneminin politikacılarındandı ve aynı onun gibi bölgesel, iç ve dış dengeleri koruma eğilimi gösteriyorlardı.
Pratikte, Tahran'ın artık takipçilerine verebileceği çok bir şey yok. Şu aralar ekonomik ve politik destek vermek konusunda aciz durumda. Bu sebeple İran güdümünde oluşturulan ‘siyaset evinin’ avlu duvarından atlayanların sayısında artış var. Firar edenler, mevcut adaylarla kişisel çıkarlarını korumak için ittifaklar geliştirmeye çalışıyor. Şii gruplar arasında çatışmaya dahi dönüşebilecek derin bölünmeler gözleniyor. İstihbarat Başkanı Kazımi’yi, Kasım Süleymani’nin ölümünde parmağı olmakla suçlayan gruplar artık onu destekliyor. Diğer yandan ABD’yi Irak’tan çıkarmak için toplu direniş çağrıları yapan bazı Şii gruplar da ABD yanlısı olmakla suçlanan Zurfi’yi desteklediğini açıklıyor.
2003 sistemi son yolculuğuna uğurlanırken yeni bir Irak şekilleniyor. Zurfi parlamentonun güvenoyunu alsa da ya da Kazımi üzerinde uzlaşılsa da fark etmez. Sonuçta ikisi de ölüm ilanını okumakla görevlendirilecektir.