Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

Korona İran’da “biyolojik terörizm”

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani geçen pazar günü, ülkesinin koronavirüs salgını ile Avrupa ve ABD’den daha iyi başa çıktığını söyledi. Ülkenin temel emtia stokunun her zamankinden daha iyi yenilendiğini vurgulayan Ruhani “Bu tüm sevenlerimiz ve halkımız için bir şereftir” dedi.
Ruhani, İran halkının çoğunluğunun ailesine yiyecek sağlamak için çalıştığını ancak şimdi tüm bunun durmuş olduğunu ise dile getirmedi.
Hatta genel yayın yönetmenliğini Mesih Muhaciri’nin üstlendiği ve Dini Lider’in ofisinin finanse ettiği Cumhuri İslami gazetesine, “İmam Rıza Türbesi Vakfı”, “Mustazaflar Vakfı” ve “İmam İcra Komutanlığı“nı içeren “Hamaney’in mali imparatorluğu”na, “varlıkları halka ait olduğu ve ona harcanması gerektiği” için bu zor zamanlarda insanlara yardım etme çağrısında bulunan makaleyi yazmayı tavsiye eden de Ruhani’nin kendisi olabilir.
İran’da halkın rejime güveni gerçekten azalıyor ve en düşük seviyesine ulaşmış halde. Yabancı muhabirler ile iletişim kuran İranlılar, korona salgını ile mücadeleye yönelik bir devlet politikası olmadığı için büyük şehirlerin sokaklarında ölüm korkusu olduğunu aktardı. İranlı tüccarlar, ABD’nin İran’a yeniden sert yaptırımlara uygulamaya dönmesinden sonra bir de korona krizi nedeniyle petrol ve doğalgaz ihracatının gerilemesi ile işlerin bittiğini belirtti. İran’da kötüleşen krizin bir diğer nedeni, komşu ülkelerin sınırlarını kapatmalarıyla ülkenin içinde bulunduğu izolasyonun daha da kötüleşmesi. Koronavirüsü nedeniyle çok sayıda üst düzey İranlı yetkili de öldü. Bunlar arasında, Hamaney rejimine karşı son halk ayaklanmasını şiddetle bastıran İran Devrim Muhafızları’na bağlı nefret edilen Besic Teşkilatı’nın komutanı ve kendisine “Kasap” lakabı verilen Muhammed el-Hac Ebul Kasımi de vardı.
Abdulkerim Hüseyinzade geçen ayın başında milletvekili Kum ve Reşt şehrinde durumun fevkalade kötü olduğu, öyle ki sokakların ölülerle dolduğunu açıklamıştı. Twitter hesabından yaptığı paylaşımda sokaklarda ölülerin naaşlarının birikebileceği, rejimin şehirlerin karantina altına alınması gibi uygun önlemleri almaması durumunda dünyada en yüksek sayıda kayıpların İran’da yaşanacağı uyarısında bulunmuştu. Mart ayının başında, İran Ulusal Grip Komitesi Üyesi Mesud Merdani, ay sonunda başkent Tahran’ın sakinlerinin yüzde 30 ila 40’nın virüse yakalandığına tanık olacağını açıklamıştı. Nitekim toplam nüfusu 12 milyona ulaşan Tahran’da hastaneleri ziyaret eden ya da tedavi gören İranlıların tanıklıklarına göre Merdani bu tespitinde haklıydı. Koronavirüs hastalarının tedavi edildiği İranlı hastanelerin kayıtlarına ulaşan Washington Post gazetesine konuşan İranlılar “Çok sayıda ailenin sevdiklerini kaybetmelerinden, Tahran hastanelerindeki korku ve kaostan” söz ettiler.
Bu hafta başında uydu görüntüleri Tahran’da 10 bin mezarın kazıldığını, Şiraz şehrinde de benzer sayıda mezarın kazılmaya başlandığını gösterdi. İranlılar, Ayetullah Hamaney’in virüsün yayılmasına yeterince tepki vermediğini aksine felaketin gerçek boyutunu gizlediğini biliyorlar.
Hamaney’e yakın Ara-Asra Araştırma Merkezi, 14 Mart’ta, koronavirüs yerine “biyolojik ya da tıbbi terörizm” kavramını kullanmayı öneren, mollalar rejimini yıkmayı amaçlayan küresel komplonun kurbanı olarak tanımlayan bir rapor yayınladı. Rapor ayrıca mevcut tehdidin yönetiminde kamu diplomasisinin rolünün çok önemli olduğuna inandığını ifade etti. Raporu hazırlayanlar “virüsün dünya dışı doğasına” ışık tutulması tavsiyesinde bulundu.
Rejim, Ara-Asra Araştırma Merkezi’nin tavsiyelerine uydu ve virüs nedeniyle ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları suçlamaya başladı. Ancak bir İranlı araştırmacının dediği gibi; Hamaney ve kurmayları salgını kontrol etmek için hemen harekete geçmediler. Çünkü “dünyanın sonuna” ilişkin Şii inançlarının etkisiyle kaos ve kargaşaya yol açmasını istiyorlar. Onlara göre koronavirüs krizi, hüküm (Kıyamet) gününün ve beklenen gizlenmiş On ikinci imam Mehdi’nin ortaya çıkışının yaklaştığının işaretidir. Yine onlara göre İmam Mehdi, başkenti Bağdat olan yeni bir Fars imparatorluğu kuracak ve sonunda tüm dünyayı yönetecektir.
879 yılında, beş yaşında iken gizlenen Mehdi’nin dönüşünden önce biri “Beyaz Ölüm” ikincisi “Kızıl Ölüm” adı verilen iki felaket yaşanacaktır. Kızıl ölüm bir savaş ya da savaşlar dizisidir. Beyaz Ölüm ise veba, çok sayıda insanın ölümüne neden olan bir hastalıktır. Bununla ilgili olarak İran Devrim Muhafızları’nın İmam Sadık Üniversitesi sorumlusu Muhammed Hadi Humayun, İran resmi televizyonu ile söyleşisi sırasında, korona krizinin Mehdi ile ilgili rivayetlerde geçen beyaz ölüm olduğuna kesinlikle inandığını söyledi. Koronavirüsün “kutsal geleneğin” öngördüğü beyaz ölüm olmasa bile kesinlikle İmam’ın dönüşüne dair bir işaret olduğunu, geri dönüşü için gereken ortamı hazırladığını da sözlerine ekledi. Dünyanın durumunu aydınlatan herhangi bir hadisenin, İmam’ın geri dönüşünün yaklaştığı anlamına geldiğini vurguladı.
Bu tür açıklamaların İran içinde hatta uluslararası ilişkilerde tehlikeli sonuçları olabilir.
İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, İmam Mehdi’nin ortaya çıkışının yaklaştığını savunanların en ateşlisiydi. Hükümetinin benimsediği politikaların büyük bir çoğunluğu bu inancı temel almıştı. BM’de yaptığı konuşmada kullandığı garip ifadeler de aynı inanca dayanıyordu.
Bakanları ile düzenlediği toplantılarda İmam için de bir sandalye bulundurulduğu hakkında söylentiler de mevcut. Artık görevde olmayan Devrim Muhafızları’nın dini yetkililerinden biri yıllar sonra bu söylentiyi doğruladı. Ancak Ahmedinejad bir televizyon tartışması sırasında bunu reddetti.  Ahmedinejad’ın yandaşları, ortaya çıktığında kendisinin İmam’a eşlik edecek kişiler arasında olacağını söyleyecek kadar ileri gittiler. Aynı şekilde kendisine yakın bazı isimlere ve Dini Lider Hamaney’e de farklı roller biçtiler.
Ahmedinejad bu konuda o kadar ileri gitti ki, 2013 ağustosunda yaptığı bir konuşmada İmam’ın elçisi olarak çalışan birinin kendisine Batılı güçlerin kendisine zarar vermek ve insanlara kendisini unutturmak için ısrarla ve zorlukla İmam’ı bulmaya çalıştıklarını haber verdiğini iddia etti. İddia ettiğine göre İmam’ın elçisi kendisine, Batılı ajanların kendisinin peşine düştüklerini, İmam’ın iletişime geçtiği kimselerin adlarını, yerini ve kendisini nasıl bulacaklarını öğrenmeye çalıştıklarını söylemiş. Ne var ki Ahmedinejad, gelecekte yaşanacak hadiselerde en az Hamaney kadar önemli bir rolü olacağına inanmasına neden olan sanrılara kapıldığı için Dini Lider’e yakın isimler listesinden düşürüldü. En sonunda da kendisi ve ortakları “sapkın daire” olarak tanımlandı ve bazı destekçilerinin sonu hapsedilmek oldu.
Her insan istediği şeye inanma hakkına sahiptir ancak ortada insanlığı kemiren bir hastalık var. John Hopkins Üniversitesi pazartesi akşamı, koronavirüse yakalananların sayısının tüm dünyada iki milyonu aştığını duyurdu. Ancak İranlılar hükümeti insanları değil ekonomi ve rejimi kurtarmaya çalışmakla suçluyor. Hükümet ise yedi milyon kişinin işlerini kaybettiklerini ya da maaşlarının azaldığını söylüyor. Hükümetin işyerlerini kapatmaya devam etmekten korktuğu ve endişe duyduğu kesin. Rejim güvenirliğini kaybetti ki bu aynı zamanda inançları için de bir tehdit oluşturuyor. Resmi raporlar 4 bin 500 kişinin öldüğünü ve 75 binden fazla kişinin virüse yakalandığını belirtiyor. Ancak tüm sağlık çalışanları, hükümeti verilerle oynamak, sayıyı azaltmak ve kurbanları bir siyasi oyun gibi kullanmakla suçluyorlar. Ne Muhammed Hadi Humayun’un açıklamalarının ne de bir zamanlar Ahmedinejad’ın iddialarının değiştirmeyeceği duruma ilişkin yeni mezarcıların çizdiği korkutucu görüntü göz önüne alındığında bu kara ölümdür!