İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Tahran Washington’dan ne istiyor?

Son birkaç günde ABD’nin göklerinde tatmin edici bir yanıt arayışına karışmış bir şaşkınlık yaratan büyük ve geniş bir soru işareti yükseldi. Bu soru işareti şuydu: Tahran ve mollaları, ilk olarak İran savaş botlarının ABD filosuna bağlı gemilere tehlikeli bir şekilde yaklaşması, ikincisi İran’ın uzaya askeri bir uydu gönderdiği açıklaması ile somutlaşan dikkat çekici ve gerilimi yükselten adımlar atarak Washington’dan ne istiyorlar?
Uzaya yeni bir askeri uydu gönderdiğini açıklamadan önce İran, yeni SİHA’lar, yeni uzun menzilli radar ve İHA’lar tarafından ateşlenebilecek anti-tank füzeleri geliştirdiğini açıklamıştı. Bütün bunlar, Mollaların Basra Körfezi ve özellikle Irak’taki varlığı nedeniyle ABD’ye yaptığı baskıların bir türü olabilir mi? Tahran’ın ABD’ye karşı askeri ve diplomatik olarak sıkı bir propaganda planı uyguladığı aşikâr. Zira İran Devrim Muhafızlarına bağlı botlar Basra Körfezi sularında ABD donanmasına ait gemi ve destroyerlere yaklaşırken İran Dışişleri Bakanlığı ülkesinin bölgede “yasadışı” olarak tanımladığı ABD’nin varlığına karşı olduğuna dair açıklamalar yayınladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Abbas Musevi şunu vurguladı: “En kısa sürede bölgeyi terk etmelerini istiyoruz.”
İranlılar bu tehditlerinde ciddiler mi yoksa yaşadığı iç sıkıntı sebebiyle ABD’nin karşılık veremeyeceğini düşündükleri bir zamanda mollaların yükselen seslerinden mi ibaret?
İran liderliği, Washington’un koronavirüs salgını konusunda endişeli ve onunla mücadele ile meşgul olduğu, İran’ın tacizlerine karşılık veremeyeceğini ya da vermek istemeyeceği izlenimine kapıldı. Daha da ötesi, İran’ın hastalıklı imgelemi, başkanlık seçimleri yılı olduğu için Başkan Trump’ın elinin ve kolunun bağlı olduğunu, kasım ayındaki seçimleri kaybetmesine neden olabilecek ve ABD kamuoyunda sahip olduğu desteği azaltabilecek, dışarda bir savaş cephesi açmakta isteksiz olacağını düşünüyor olabilir. Ne var ki, İran Devrim Muhafızlarının yanılsamaları, ABD gemilerine yaklaşan tüm İran gemilerinin bombalanmasını ve imha edilmesi talimatını veren ABD başkanlık kararı kayasına çarpıp parçalandı.
Askeri açıdan güç dengesine bakıldığında, yetmişli yıllara ait İran donanması ile Savunma Bakanı Yardımcısı David Norquist’in açıklamalarına göre hazır ve kendini savunma hakkını saklı tutan ABD’nin 5’inci filosunun gücü arasında karşılaştırma yapılacak çok az şey olduğuna şüphe yok.
İran, bu hususun yani savaşın kendisi için ne kadar önemli ve hayati olduğunu bilmesine rağmen Trump’ın ne kadar ciddi olduğunu test etmeye cesaret edebilecek mi? Zira tarihsel olarak her ABD başkanının genellikle gücünü, askeri ve siyasi yeteneklerini gösterdiği kendi savaşı olduğu biliniyor. Trump, topyekûn bir savaşa gereksinim duymayabilir. Bilakis, İran- Irak savaşı sırasında gerçekleştirilen ve İran’ın zaten bitkin düşmüş olan donanmasının yarısını imha eden Praying Mantis* benzeri özel bir deniz operasyonla yetinebilir.
Büyük olasılıkla İranlılar Trump’a bir propaganda tuzağı kurmak istediler ama denizde yaşananları havada da takip eden heyecan verici işaretler ve göstergeler göz önüne alınırsa ayakları kayıp kendileri bu tuzağa düştüler.
ABD ve bölgenin geri kalanına yönelik İran provokasyonları, daha uzak ve tehlikeli, İran’ın niyetlerini, bölgeye egemen olma ve kontrol altına alma arzusunu açığa çıkaran bir yolu da takip etti. İran, Nur-1 adını verdiği ve iki aşamalı roket ile beraber 425 kilometre yükseklikte yörüngeye oturtulduğunu açıkladığı askeri bir uyduyu uzaya gönderdi.
İran’ın bu açıklaması, BM’nin 2015 yılında aldığı ve İran’ın nükleer programına paralel füze testleri yapmasını yasaklayan 2231 sayılı kararı hiçe saydı.
Sorun, kesinlikle sivil ya da askeri olsun uydunun fırlatılması değil. Her şeyden önce herkes şu iki husustan şüpheleniyor: İran’ın açıklamasının doğruluğu ve geçerliliği. Zira uzayı 24 saat boyunca dolaşan ve gözlemleyen Washington’a ait uydular, şu ana kadar İran uydusunu tespit edemediler. Ayrıca bunu yapabilmek için gerçek bir teknolojiye sahip olmak gerekiyor. İran’ın eski askeri açıklamalarında çokça tanık olduğumuz içi boş propaganda nedeniyle bu açıklama şüpheyle karşılanıyor.
Gerçek felaket, İran’ın bu uyduları yer kürenin yörüngesinin dışına taşıma kapasitesine sahip balistik füzeler programını sürekli ve istikrarlı biçimde geliştirmesine bağlıdır. Çünkü bunun anlamı, Mollalar rejiminin dünyanın tüm ülkeleri için ciddi bir tehlikeye dönüştüğü ve yakın bir zamanda nükleer silah elde etmesi halinde durumun daha dramatik bir hal alacağıdır.
İranlıların son gün ve haftalardaki eylemleri, hala İran tarafı ile barışçıl bir çözümün mümkün olduğunu iddia eden, hayatta kalması için gerekli oksijeni sunan, finansal çözümler ile İran rejimini kurtarmaya devam eden Avrupalıların dikkatini çekmelidir. Peki bu, Avrupalıların dikkatini çekecek mi yoksa Avrupa ülkeleri İkinci Dünya Savaşında Hitler’in füzeleri nedeniyle şehirlerinin başlarına yıkılmasına yol açan hatayı tekrarlayacaklar mı?
Bizzat ABD’lilerin son derece dikkat etmeleri gereken bir husus daha var: O da İran sorunu ABD başkanlık seçimleri kampanyasının bir parçası olduğundan sadece Trump’a karşı olmak için İran’ın argümanlarının desteklenmesidir.
Bu noktada, İran’a karşı yersiz bir insanlık gösterip duran eski ABD başkanı yardımcısı Joe Biden’e, Obama idaresinin kendisinin de katıldığı İran’ın düşmanca davranışlarını değiştirme çabalarının başarısız olduğunu, bu nedenle zaten Trump’ın kazanması beklenen seçim zaferinin daha büyük olmaması için bu konuda susması gerektiğini söyleyen biri bulunabilir mi?
İran’ın stratejik dikkatsizliği, devletin değil ama belki de devrimin sonunu getirebilir.
Devamı var…

*Praying Mantis (Peygamber devesi operasyonu): İran-Irak savaşı sürerken ABD firkateyni USS Samuel B.Roberts (FFG 58) Nisan 1988′ de İran donanmasına ait bir mayına çarparak ağır yara alır. ABD misilleme olarak İran’a ait Sassan ve Sirri petrol platformlarını hedef alır ve bombardıman sonrası platformlara asker indirir. İran Joshan Füze hücumbotu ile karşı saldırıya geçer ve ABD gemileri ile karşılıklı füze savaşına tutuşur ve ABD Joshan Füze hücumbotunu batırır. Bu, dünyada ilk defa iki gemi arasında füze düellosu ile batan gemi unvanını almasına sebep olur. (ÇN)