Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

​Korona ve insanın bilgisizlik sınırı

Dünya hala bütün enerjisi ve imkanları ile ölümcül koronavirüsün gizemini çözmeye çalışıyor. Yarım yıl geçti ve bu acizlik azalmak şöyle dursun artıyor. Virüsün ve kendisi ile başa çıkmanın geleceğine ilişkin görmezden gelinemeyecek kadar açık çelişkiler de bunu ifade ediyor.
Tüm bilim dallarından bilim adamları öğrenimlerinin başlangıcında gün geçtikçe uzmanlık alanlarına daha hakim olacaklarını hissederler. Araştırır, çaba harcar ve önemli başarılar elde ederler. İyi oldukları bilim dalına yenilikler ve katkılar sunarlar. Fakat bu alanda devam ettikçe ve yetkin hale geldikçe büyük bir çoğunluğu önemli ölçüde mütevazileşirler. Çünkü gün geçtikçe bilgisizliklerinin sınırlarını ve genel olarak tüm bilimlerde bilinmeyenlerin sınırlarını keşfetmeye başlarlar.
Bugün 21’inci yüzyılda koronavirüs bizlere insanın sonu olmayan bilgisizlik sınırlarını hatırlatmaktadır. Bütün bilimsel ve teknolojik ilerlemeye, siyasi ve ekonomik desteğe karşın bu virüs hala tüm insanlığı yenmektedir. Bu virüs, insanların henüz ilerlemediği tüm bilimlerde meçhul ve bilinmeyenin boyutunun gerçekçi bir hatırlatıcısıdır.
Bu gezegende tek akıllı, düşünür ve yaratıcı varlık oldukları için insanların daha önce kazandıkları ve daha sonra da kazanacakları gibi bu savaşı da kazanacakları biliniyor. Bu bağlamda söylenmek istenen, insanların hayatları ve sağlıklarını korumak için sahip oldukları en özel bilim olan farklı dalları ile tıp biliminde bile bilgisizlik sınırlarını bilmeleridir. Hiçbir şekilde bilim ve dünyayı bu tehlikeli virüsün neden olduğu krizden sadece onların çıkarabileceği bilim adamlarının değerini azaltmak değildir. Büyük krizler dünyayı değiştirirler. Koronavirüs krizi de gerçekten değiştirdi ve değiştirmeye de devam ediyor. Dünya ne felsefe ve düşünceler ne de gerçek yaşam düzeyinde bu kriz öncesine dönmeyecek. Bu yüzden, meydana gelen bu büyük değişimleri ve yaşanacak daha da büyük değişimleri anlayamayanlar gelecekte kaybedecekler.
Ülkeler, uluslar ve bireyler arasındaki çatışma insanlığın başlangıcından beri süregitmektedir. Yaşamın değişmez ve devam eden sabitelerindendir. İnsanların kalıcı barış içinde yaşama öyküsü, meşru ve asil bir insan arzusudur. Birçok insanın sahip olmadığı akıl ve bilim bunu gerçekleştirmeye teşvik eder. Birçok insanın akıl ve bilime sahip olmadığını söyledik çünkü bunun kendilerine sağlayacağı sonuçları idrak edemiyorlar. Nitekim bugün, koronavirüs krizinden sonra ABD’nin Çin’e karşı bir medya ve siyaset savaşı yürüttüğünü, iki güçlü imparatorluk arasında dünyada yeni bir çatışmanın başladığını ilan ettiğini görüyoruz. Bilimsel ve ekonomik ilerlemesinin yanı sıra bağlı olduğu büyük insani değerlerdeki ilerlemesi ile de insanlık tarihinde eşsiz olan ABD imparatorluğu ile bilimsel ve teknolojik olarak güçlü bir şekilde yükselen ama küresel düzeyde yayabileceği insani değerlerden yoksun Çin imparatorluğu arasındaki çatışmanın.
Bu virüsün yayılmasından ve salgına dönüşmesinden herhangi bir şekilde sorumlu olduğu kanıtlanırsa Çin sadece ABD ile yüzleşmeyecektir. Büyük Batılı ülkeler, bu krizden zarar gören ve çeşitli düzeylerde büyük kayıplar yaşayan dünya ülkeleri de ABD’nin yanında duracaktır. Diğer bir deyişle, sert ve tehlikeli bir savaş olmadan Çin’i cezalandırmak, hesap sormak ve kendisine büyük bedeller yüklemek için uluslararası bir cephe oluşturmak kolay olacaktır.
Beklenen bu savaş, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra Çin’in güçlü bir rakip olarak yükselmesi ile zaten başlamıştı. Devam eden ve gelişen bir savaştı. Koronavirüs ortaya çıkmadan önceki son perdesi ABD-Çin ticaret savaşıydı. 5G iletişim teknolojisinin sahibi Çin ile karşısındaki ABD arasındaki savaştı. ABD Başkanı Donald Trump’ın korona krizinden önce uyardığı gibi uzayı yeni askeri savaşların alanı olarak kullanma düşüncesiydi.
Çin modern tarihinde farklı bir model sundu. Sosyalizmden kurtulup Sovyet modelinin aksine rejimi çökmeden kapitalizme geçmeyi başardı. Çin, halklarla ilişkilerde herhangi bir insancıl önermeyle ilgilenmeyen tek bir parti, Komünist Parti tarafından yönetiliyor. Ülkesinin gelişimi hakkında geniş bir vizyona sahip çok iddialı bir başkan tarafından yönetiliyor. Hafife alınamayacak ya da göz ardı edilemeyecek uluslararası bir lider olması da bunun ispatı. Özellikle fikri mülkiyet hakları veya insan hakları ve burada yer veremeyeceğimiz kadar çok alanlarda dünya ülkelerinin çoğundan farklı birçok yasaya sahip.
Koronavirüs ile uluslararası mücadele artarken diğer yanda tarihteki en güçlü imparatorluk, ABD imparatorluğu içinde Başkan Trump ve Demokrat rakibi Joe Biden arasındaki seçim savaşı da kızışıyor. Önemli ve beklenmedik gelişmeler olmadıkça sonuç kesinlikle Başkan Trump’ın lehine olacak gibi görünüyor. Zira Biden hiçbir ölçüde Başkan’a karşı ciddi bir rakip gibi görünmüyor. Kendi partisi bile Uykulu Biden’in (Trump’ın kendisine taktığı lakap) önümüzdeki seçimlerde  Trump ile rekabet edebileceğinden kuşkulu.
Tüm dünya için önemli ve sonuçlarının sadece yerel değil uluslararası düzeyde büyük etkisi olacak – ki ABD’nin konumu ve gücü nedeniyle bu çok normal- bu seçimlere birkaç ay kaldı. Bu süre içinde çekişme, dünya lideri ve öncüsü ABD ile Demokrat Parti içindeki yeni içe kapanmacı Obama, Biden ve Nancy Pelosi akımı arasında olacak.
Başkan Trump’ın göz kamaştırıcı ekonomik başarılarına, ABD içindeki işsizliği istikrarlı bir şekilde azaltmasına rağmen koronavirüs tüm başarıları için yeni bir meydan okuma ve gerçek bir tehdit oluşturdu. Bu nedenle, seçimlerin sonuçlarını, bu krizi yönetme şekli ve en az kayıpla çıkabilmesi belirleyecek. Ne var ki en az kayıp bile maalesef büyük olacak çünkü ne kadar küçük olursa olsun kaybedilen insanların hayatlarıdır. Ancak korona krizi Başkan’a eşsiz bir seçim platformu da sundu. Trump her gün halkının karşısına çıkıp krizi nasıl yönettiğinden ve gelişmelerden bahsediyor. Tabi ki bu arada sadece rakibi Biden’e değil Demokrat Parti içinde Obamagate adını verdiği Obama akımına da saldırıyor.
Bilinmeyenden duyulan korku, insan aklındaki derin içgüdülerden biridir. İnsanlık uzun tarihi boyunca büyü, göz bağı ve hurafeler ile bu korkularını gidermeye çalıştı. Ta ki bilim önemli bir alan elde etmeye başlayıp bu hurafeleri bir kenara itene kadar. Fakat bilim her başarısız olduğunda ya da aciz göründüğünde hurafeler tekrar yükselişe geçiyor. Bugün dünyada her ulusun kendi kültürüne göre hurafeler yeniden yayılıyor. Her din ve kültürden yeni vaizler çıkıp olayları köpürterek ve korkuları uyandırarak insanları yönlendiriyorlar. Akıllarını yeniden ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu, bilimin zayıflığının ve bilinmezliğin sınırlarının büyümesinin doğal bir sonucudur. Ama gerek bu krizi gerekse de başkasını sadece ve sadece bilim çözecektir.
Son olarak; kimi zaman şiir anlamları birkaç sözcükle özetler, ifadeleri kısaltır ve gerçeği tam hedeften vurur. Bunlardan biri de şu ünlü beyittir:
"Bilgim arttıkça
Cehaletimin farkına vardım"