Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Sosyal Medya ve özgürlük

İnsanın birçok kavramı dilediği şekilde dönüştürebilme yeteneği var. Kurumları, platformları da aynı şekilde dönüştürebilme yeteneği var.  Eğer güç sahibi iseniz, bu dönüştürme yeteneğini daha kısa sürede ve daha etkili biçimde hayata geçirmeniz olası…
Machiavelli gibi düşünürler realist paradigmaya ilham olurken, insanın doğasından yola çıkmışlardır. Buna göre insan bencildir, hırsları vardır, güç peşindedir, çatışmacıdır. Hatta daha da ileriye giderek “amaca giden yolda her tür davranış mübahdır” nevinden ifadeleri bile savunurlar.
Sosyal medya, internet, internetin ürünü olan platformlar daha öncesinde “televizyon ve gazeteden” oluşan medya organlarını uzun süredir tehdit ediyor. Tüm dünyada alternatif olan ve hızla yayılan, hayatın bir parçası olan platformlar her zaman manipülasyon aracı olmadığı gibi aynı zamanda her zaman özgürlüğün, hür haberin merkezi de olmuyorlar. Ayrıca bu platformlar gerçekten günümüz dünyasındaki en güçlü kurumlar haline gelmiş durumdalar.
Dünyanın en azından şimdilik, katı realist paradigmalara, kutuplaştırıcı söylemlere, milliyetçi ve ırkçı potansiyelleri besleyen siyasi elite, bir önceki döneme görece daha otoriter liderlere tanık olduğu bir dönemini yaşıyoruz. Bu tip bir politika ve siyaset, toplumlar üzerindeki kontrol gücünü kaybetmek istemiyor, toplumları diledikleri gibi dizayn etmek istiyorlar ancak burada rakipleri var ve rakipleri, rakip/muhalif siyasi hareketler değil, sosyal medya…
Bahsettiğim özelliğe sahip tüm siyasiler, medya organlarının çoğunu kendi diledikleri gibi yönetme imkanlarına sahip ancak sosyal medya platformlarına gelince o gücü ellerinde tutamıyorlar. Düşünün ABD Başkanı Trump bile Twitter tarafından engellenebiliyor. Ya da belirli gruplar sosyal medya üzerinden organize olup siyasi liderlere yönelik muhalefet oluşturabiliyor. Tabi burada önemli bir nokta var; bazı gruplar tamamen spontane bir şekilde örgütlenirken, bazı gruplar bir mizansen oluşturabiliyor, bir manipülasyon için oluşturulmuş olabiliyor. Hal böyle olunca herkes meseleyi kendi zaviyesinden yorumluyor ve sosyal medya platformları bazen “özgürlük alanı” olarak ilan edilirken, bazen de “manipülasyon, darbe yapan” platformlar olarak ilan edilebiliyor.
Yine Trump’tan örnek vereceğim, zira kendisi medya ile fazlaca çatışan bir lider ve aynı zamanda sosyal medyayı/Twitter’ı çok aktif şekilde kullanıyor. Genellikle medyayı “fake news” olmakla itham ederken kendisini, kendisine konuşabileceği bir alan olarak gördüğü sosyal medya üzerinden ifade ediyor. Ancak Trump, sosyal medya platformları onu engellemeye kalktığında bu kez sosyal medyayı yasaklamayı gündeme alabileceğini söylüyor.
Yani kurumlar ve platformlar, insanın dönüştürme yeteneğine bağlı olarak “özgürlük alanı” ya da “yasakçılık alanı” olarak kabul edilebiliyorlar.
Her siyasi lider, kendi vatandaşları tarafından seçiliyor olsa da vatandaşlar tarafından şekillendirilmez, bilakis vatandaşları şekillendirir. Bu şekillendirme imkanları elinden alınmasın diye uğraşır, siyasetten sosyolojiye, ekonomiden dış politikaya kadar her alanda tahakküm sahibi olmak ister. Kendisine bir şerik/ortak kabul etmek istemez. Gücü elinde tutmak, kontrol etmek ister. Ancak uzunca bir süredir dünya siyaseti, bir yandan “pragmatik ve otoriter” liderler üretirken diğer yandan da sosyal medya platformlarıyla onların gücünü sınırlayan imkanlar üretilen bir zaman dilimini yaşıyor. Aslında sosyal medya platformları günümüz dünyasında siyasi elitlere birer rakip olma potansiyeli taşıyor ve liderler bu platformlarla çatışmaya giriyor ve sonunda yasaklamakla tehdit ediyor. (Sosyal medya platformlarının iyi ya da kötü olma potansiyelinden bahsetmiyorum, zira bu iki hasleti de taşıyabilirler, sadece meselenin ne olduğunu izah etmek istiyorum.)
Realist, Machiavelli hayranı, oldukça pragmatik, amaca giden yolda her şey mübahtırcı liderler tüm dünyayı kuşatmış durumda. Bunu görmemek mümkün değil ancak bir de madalyonun diğer yüzü var. Charles Darwin’e atfedilen ama Darwin’e ait olmayan bir söz şöyle diyor; "Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan; değişime en açık olandır, hayatta kalan."
Mevcuttaki siyasi liderler, ellerinde gücü kaybetmek istemiyor olabilirler, kendilerine bir şerik, güçlü bir rakip istemiyor da olabilirler ancak bunun yolu sosyal medya ve benzeri platformları yasaklamaktan geçmiyor. Bu şekilde bir yasaklama da zaten liderleri güçlü kılmıyor. Ayrıca zaten sosyal medya platformları, bir çeşit baskıdan rahatsız olan kesimlerin de bir anlamda uğrak yeri oluyor. Dolayısıyla daha fazla baskı ile kontrol sağlamak mümkün olmayacağı gibi daha fazla tepki alınacağı da ortada… Şu durumda mevcut değişime ve platformlardan gelen seslere kulak vermek, “değişime ayak uydurmak” en akıllıca yöntemmiş gibi geliyor zira hayatta kalanlar ancak değişime ayak uydurabilenler olacaktır.