Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Tarihi aklamak ve TV kavgaları

2013 yılında Arap seyirciler, “Sukut el-Hilafe” (Hilafetin Düşüşü) dizisini takip etmişlerdi. Dizinin konusu hakkında tartışma veya itirazlar söz konusu olmadı çünkü Mısır ve diğer ülkelerde “Müslüman Kardeşler”in (İhvan) yükselişi ile aynı zamana denk gelse de sanatsal bir çalışma ve televizyon dizisinden ibaret sayıldı. Dizi, Sultan Abdülhamid’in devrilmesine yol açtığını düşündüğü komploları ele alıyordu. Sultan Abdülhamid rolünü de yetenekli Suriyeli aktör Abbas el-Nuri canlandırmıştı. Aslında Sultan ve saltanat, Türk imparatorluğunun çürümesinin, yaygın idari yozlaşma ve başarısızlığının doğal bir sonucu olarak devrilmiş ve toprakları rakip sömürgeci güçler tarafından paylaşılmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nda alınan yenilgi Türkiye’yi işgallerin hedefi haline getirmişti. Onu kurtaran, sömürgeci güçlere karşı savaşan ve Osmanlı Sultanı’nın imzaladığı küçük düşürücü Sevr Anlaşmasına karşı çıkan Mustafa Kemal Atatürk’tü. Bu nedenle bugün Türk halkı nezdinde Atatürk’ün değeri, Sultan Abdülhamid ve diğer Osmanlı sultanlarından daha büyüktür.
Çok geçmeden televizyon ekranları Arap izleyicileri hedef alan ve Osmanlı Devleti’ni yücelten tarihi dizilerle doldu. Onuncu Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman’ı konu alan “Muhteşem Yüzyıl”, Osmanlı ordusunun Birinci Dünya Savaşında Irak’ta aldığı yenilgiyi gerekçelendirmeye çalışan “Kut’ül Amare” dizisi gibi. Bu dizi, o dönemde Irak’ın kendisine yüksek vergiler dayatan ve halkına eziyet eden işgali unutmuş gibi görünerek Iraklıları ihanetle suçluyordu. Dizinin senaristi, “Mehmet” adını verdiği, Osmanlı ordusuna hizmet eden ve Irak’ta Kut’ül Amare savaşında onun saflarında savaşan Iraklı bir şahsiyet de yaratmıştı. Senarist bu diziyle yetinmeyerek uzun süren ve “Diriliş Ertuğrul” adını verdiği dizinin de senaryosunu yazdı. Bu dizide Osmanlı İmparatorluğunun kurucusuna mevcut Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imajına yakın bir imaj yaratmaya çalıştı. 500 bölüme varan bu dev yapımın Arapça dublajı yapılarak Arap izleyicilerinin de izlemesi sağlandı. Dizi maratonu bu dizi ile sona ermedi. Türkler, tarihi propagandaya dayalı iki dizi daha yaptılar. Bir tanesinin adı “Kuruluş Osman” diğerinin ise “Payitaht Sultan Abdülhamid”, Sultan Abdülhamid’in Osmanlı İmparatorluğunu kurtarma çabasını anlatıyor. Netflix’i takip edenler İkinci Mehmet (Fatih) ve Konstantiniyye Savaşından bahseden “Osmanlı İmparatorluğu” adından bir başka propagandacı dizi ile daha karşılaşacaktır.
Bu dünyada herkes ülkesi hakkında istediği hikâyeyi üretme, yayınlama ve anlatma hakkına sahipse sorun nerede? Sanat eserleri eğlence ve zevk amacıyla üretilirler. Yalan ya da belirli bir ulusu yüceltmek için yapılmış olsalar da aynı zamanda bilgilendiricidirler. Türk dizilerindeki sıkıntılı ikilem, mevcut cumhurbaşkanı ve partisinin askeri operasyonları ile politik emellerini meşrulaştırmak istemeleridir. Geçmişte ülkelerimize nüfuz etmeye çalışan ve başarısız olan İran rejiminin dini eserleri ve literatürlerine itiraz etmemizin nedeni de buydu.
Türkler artan etkinliklerini meşrulaştırmak için tarihi çağrışımlara başvuruyorlar. Erdoğan ve adamları bunu açıkça belirtiyorlar. Libya’da bulunmalarının tarihi bir hak olduğunu, orada yaşadıklarını iddia ettikleri 1 milyon Türk asıllı Libyalıyı savunduklarını öne sürüyorlar. Kuzey Irak ve Suriye’de ve son olarak Lübnan Trablusşam’da da bunu yapıyorlar. Katar’daki varlıklarını da tarihi gerekçelerle açıklıyorlar. Aslında 19’uncu yüzyılın sonlarında kısa bir tarihi dönem Katar’da hüküm sürdüler ama bir askeri yenilginin ardından oradan çıkmak zorunda kaldılar.
Osmanlı İmparatorluğu geri dönmemecesine yıkıldı ama Müslüman Kardeşler gibi hala kendisine bağlı bazı gruplar var. Bunlar, Erdoğan’ın müdahalelerine meşruiyet kazandırmak için Arap dünyasında Osmanlı propagandası yapıyorlar ve –örgüt olarak- kendilerini bölgedeki uzantısı deklare ediyorlar.
Geçmişte Arap milliyetçi hareketleri, Osmanlı’dan o kadar nefret ediyorlardı ki ondan kurtulmak için yeni sömürgeci güçlerle işbirliği yapmaya bile hazırlardı. Bu sayede Türk sultanlarının üstesinden geldiler. Aynı şekilde Türkiye’de de Türk halkı sultanlara karşı ayaklandı ve ulusal Kemalist hareket sayesinde zafere ulaştı. Erdoğan’ın partisi ve Müslüman Kardeşler, Osmanlı deneyimini kopyalayabileceklerini sanıyorlar. Müslüman Kardeşler, yeni bir anlatımla Osmanlı İmparatorluğunun imajını süsleyip Arap dünyasında var olan imajını değiştirebileceğini, uluslararası örgütlenmesi sayesinde Erdoğan ile birlikte bölgede yürüttüğü savaşları haklı gösterebileceğini zannediyor. Bu, yalnızca yeni Türkleri değil, fikirsel ve eylemsel açıdan bütün ülkeler için bir tehdit haline gelen, partileri son olarak Ürdün’de de yasaklanan Müslüman Kardeşlerin kendisini de ortadan kaldıracak bir kumardır.