Necib Sab
Arap Çevre ve Kalkınma Forumu (AFD) Genel Sekreteri ve “Çevre ve Kalkınma” dergisinin editörü
TT

Atık ihraç edip amonyum ithal etmek

Beyrut’ta yaşanan son felaket sadece Lübnan'da değil, diğer Arap ülkelerinde de tehlikeli maddelere ilişkin bariz ihmalleri gözler önüne serdi. Patlama Irak hükümetine, sınırlarında kalan bilinmeyen içerikli stokların varlığını hatırlattı ve soruşturma başlatıldı. Dikkatler Yemen’de Husilerin yıllardır Hudeyde Limanı açığında alıkoyduğu ve bir milyon varilden fazla ham petrol yüklü olan tankere yöneldi. Harap halde olan tankerin batması ya da petrol sızıntısı olması durumunda Kızıldeniz'de benzerine az rastlanır bir çevre felaketi yaşanabilir. Mısır, limanlarında ve havaalanlarında depolanan kimyasal ve patlayıcı tehlikeli maddelerin envanterini çıkarmak ve bu maddeleri güvenli yerlere taşımak için seferber oldu.
Burada, muazzam miktardaki amonyum nitratın kimin yararına ve hangi amaçla ithal edildiğini, Beyrut Limanı’na nasıl girdiğini tartışmayacağız. Bu, insanlığa karşı suç olarak tanımlanmış bir cezai soruşturmanın meselesidir. Konumuz ‘tehlikeli maddelerle başa çıkma ilkeleri ve afetlere hazırlıktır.
Bu konulardaki eksikleri ve ihmalleri fark etmemiz için tabii ki Beyrut felaketinin yaşanması gerekmiyordu. Her şeyden önce net standartlar belirlemek ve bunları şeffaflık ve kararlılıkla uygulamak gerekiyordu.
Dünya genelinde zehirli ve tehlikeli atık ticareti, ölçek ve yaygınlık bakımından uyuşturucu ve silah ticaretiyle rekabet edecek düzeydedir. ‘Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin’ Basel Sözleşmesi çoğu ülke tarafından imzalanmıştır. Rotterdam Sözleşmesi de kimyasal atıkların imhasına dair uluslararası bir sözleşmedir. Ancak takdir edersiniz ki metin başka şey, uygulanması başka şeydir. Bu sözleşmelerin takibinde yeterli caydırıcı mekanizmalar bulunmamakta, küçük ölçekli kuruluşlar, sadece hükümetlerin özel talebiyle harekete geçmektedir. Acaba bu kuruluşlar 2013 yılında bu ölçekte amonyum nitrat sevkiyatından ve varış noktasından haberdar mıydı? Beyrut şehir merkezinde bu kadar uzun süre bu maddelerin saklandığı bu kuruluşlara bildirildi mi?  Bu büyüklükte sakıncalı maddenin nerede olduğu bilgi dâhilinde değilse insan soramadan edemiyor; bu kuruluşların misyonu tam olarak nedir?
Bu, Lübnan’ın tehlikeli maddelerin akıbeti ile ilgili karşı karşıya kaldığı sorunların ilki değildir. Bundan beş yıl kadar önce ülkedeki atık sorunun çözümü için bazı ticaret dehaları bir girişimde bulunmuştu. Ülkedeki atıkları yüz milyonlarca dolarlık bir operasyonla yurt dışına ihraç edeceklerdi. Sivil toplum kuruluşları ve çevrecilerin takibiyle söz konusu şirketlerin sahte olduğu ve atıkların yoksul ülkelerdeki çetelerle anlaşma yapılarak insanların hayatını riske edilecek şekilde taşınacağı anlaşıldı. Uluslararası yasalar, atıkların sadece onları geri dönüştürebilecek ülkelere ihracına izin veriyor. Oysa bu ölüm tacirleri, çıkarları uğruna başka ülkenin halkının hayatını tehlikeye atmaktan çekinmemişti. Eğer sivil toplum kuruluşları olmasaydı bu faaliyetin uluslararası kurumlar tarafından durdurulacağı gayet şüpheliydi.
Suçun açık olduğu ve suçluların bilindiği atık ihracatı öyküsüne karışanların hiçbirinin sorumlu tutulmamış olması da bizi şaşırtmadı. Sorumluluğun yokluğunda binlerce ton tehlikeli kimyasalın ya da onlardan geriye kalanın ihmal ve suç ortaklığı sonucu 6 yıl boyunca Beyrut'un merkezindeki bir depoda kalmasına şaşmamalı. Üstelik tek sebebin ihmal olduğunu düşünmek de aptalca olur. Milyonlarca dolar değerinde binlerce ton kimyasal patlayıcının gizlenmesinin sadece ihmalden kaynaklandığına inanan biri, zehirli atıkları fakir ülkelere ihraç etmenin hayır kurumları tarafından yapılan bir insani hizmet olduğuna bizi ikna etmek isteyen biri gibidir.
İroni şudur; ithal edilen ve depolanan patlayıcı maddeleri yıllarca görmezden gelen ve yurt dışından ithal edilen her şeyden sorumlu olan gümrük yöneticileri haftalar önce yerel kümes hayvanlarına yönelik mevzuatın denetlenmesi için yeterli zaman bulmuşlardır. Üstelik bu mesele yetki alanlarının dışında olmasına rağmen…
Buna karşılık doğrudan yetki alanlarına giren bir davayı es geçebilmişlerdir. Tavukları inceledikleri gibi, varışta amonyum nitratı incelemiş olsalardı tarımsal malzeme ve gübre olmadığını pekâlâ fark edeceklerdi.
Beyrut felaketinden bir süre önce ‘çevre dergisinde’ yayınlanmak üzere Irak’ta yaşanan savaş sonrası ülke genelindeki ‘patlayıcı artıkları ve molozlarla’ ilgili bir rapor hazırlıyorduk. Birleşmiş Milletler uzmanları ile Lübnan iç savaşından çıkarılan derslerin bu hususta aydınlatıcı olabileceğini işlemiştik. Nitekim iç savaş sonrası yıkılan binaların molozları zahmetli bir çabayla ayrıştırılmış ve birçok malzeme yeniden kullanılmıştı. Tabii bu süre zarfında Beyrut’un böylesi bir kâbus yaşayacağını hiçbirimiz öngörebilmiş değildik.
Patlama; çimento, taş, demir ve cam dâhil olmak üzere yaklaşık iki milyon metreküp inşaat molozuyla sonuçlandı. Genç gönüllülerden oluşan ekipler yol, ev ve ofislerdeki molozların kaldırılmasına yardımcı oldu. Ancak ‘afet yönetim planının’ olmaması nedeniyle, kullanımı kolaylaştırmak için cam diğer malzemelerden ayrılmadı. Patlama sonrası 10 kilometre çapta, 250 bin ton ağırlığında cam her yana saçıldı. Patlama 15 saniye içinde Beyrut'un bu bölümünde, iç savaşın 15 yıllık etkisine benzer bir etki doğurdu.
Şimdilerde Beyrut yaralarını sarmakla meşgulken bölge ülkeleri de benzer bir felaket kaygısıyla, patlayıcı ve kimyasal maddeleri yeniden konuşlandırıyor. Hükümetlerin bu tür maddelerin ithalatının denetimi ile ilgili ciddi adımlar atması gerekiyor. Uluslararası toplum da bu meseleleri denetleyen kurumları güçlendirmek, sözleşmelerin tatbikini takip etmekle sorumludur. Diğer türlü yalancı şahitler, taziyeye katılmak için davetiye beklemeye devam edecektir.