Bülent Şahin Erdeğer
TT

Libya siyasi süreç dönemecinde

Libya 2011’de Kaddafi halkın taleplerine ağır devlet terörü ile karşılık verdi. Bunun üzerine Bingazi’de başlayan ayaklanma bir iç savaşa dönüştü.
Kaddafi ile arası iyi olan Türkiye ve Avrupa önce rüzgarın hangi taraftan yana döneceğini beklediler. Ardından da pay sahibi olma adına iç savaşa müdahale ederek rejime karşı muhaliflere destek çıktılar.
Kaddafi döneminde petrol büyük oranda Avrupa’ya akıyordu. Kaddafi döneminde Libya petrollerinin yüzde 5’ini alan ABD bu kez pastanın büyük kısmını istiyordu.
Kaddafi’nin elindeki 28 milyon silahın 6 milyon nüfuslu halka dağılmış olması, Libya’nın milislerin elinde kaosa teslim olmasına yol açmıştı. Çünkü uluslararası Libya siyasetinin hemen hepsi Libya’nın kendi sosyolojik yapısını göz ardı ederek kendi hazırladığı elbiseyi giydirmeye çalışmıştı.
Ülkenin kuzeyinde yoğunlaşan Arap ve Arap olmayan nüfus kendi arasında kabilelere ayrılmıştı. Dünyanın “öngördüğü şey” siyasi geçiş süreciyle ülkenin ortalama bir devlete kavuşturulmasıydı.
Bu istikrarsızlık ortamında ABD’nin Trablus Büyükelçisi Bingazi’de öldürüldü.
Hafter bu süreçte sahaya inmekle kalmamış, Tobruk’ta ikinci bir Meclis açılmasını sağlamıştı.
Türkiye, İngiltere, İtalya ve Almanya buna sessiz kalmadı. “Siyasi çözüm”de ısrar ettiler.
Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) Fas’ın Suheyrat kentinde imzalanan anlaşma ile en azından tekrar birleşme ve siyasi çözüm konusunda bir yola girmişlerdi.
Hafter ise Tobruk Meclisi tarafından desteklense de “askeri çözüm”de, yani başkent Trablus’u ele geçirmekte ısrar etti. Hafter zekice bir strateji izleyerek ABD ile iş tutmakla kalmayıp Rusya’yı da denkleme dahil ederek vazgeçilmez kilit aktör olmaya oynuyordu.
Bu sürece kadar etkisiz kalan Türkiye, Hafter’in Trablus kapılarına dayanması ile birlikte fiilen sahaya indi. Açıkça Katar ile birlikte UMH’yi destekleyerek askeri olarak Hafter’i püskürttü. Köşeye sıkışan UMH’yi kurtarmakla kalmayıp Sirte-Cufra hattı denen ülkenin yarısına kadar da ele geçirmesini sağladı.
ABD dış politikası, Obama döneminden Trump dönemine geçildiğinde kendini bölgeden geri çekme ve inisiyatifi daha çok bölgedeki partnerlere bırakmak oldu. Bu da Hafter’in daha serbest hareket etmesine yol açtı.
Hafter de hem Akile Salih ile ortak hareket ederken Rusya, Fransa ve BAE’yi yanına çekti. ABD ise bu saflaşmada bekle gör pozisyonuna geçerek hem Hafter’e desteğini yinelerken UMH ile de ilişkilerini sıcak tuttu.
Suudi Arabistan’ın konumu da ABD ile paralel seyretti: “TM ve Hafter’i destekle ama UMH ile ilişkiyi kopartma”
Öte yandan Hafter güçlerinin psikolojik ve askeri üstünlüğü yitirmesi Avrupa’nın tekrar inisiyatif almasını beraberinde getirdi.
ABD himayesinin de Rusya lehine zayıflaması, Trump yönetiminin isteksizliği gibi faktörleri de unutmamak gerek.
Bu süreci belirleyen şey ise kuşkusuz İngiltere, Almanya ve İtalya’nın diplomatik desteğiyle Türkiye’nin iç savaşa müdahil olmasıdır.
Tobruk Meclisi Başkanı Akile Salih, UMH ile orta yolu bulabilecek. Türkiye UMH’ye desteğini “uluslararası meşruiyet”e dayandırıyor. Bu doğru ama eksik bir argümandı.
Çünkü Tobruk Temsilciler Meclisi de Suheyrat Anlaşması’na göre meşru bir Meclis.
Bu denklemde Halife Hafter’in tutumu ise merak konusu.
Mısır da Cufra’ya kadar Libya’ya girme tehdidinin ardından Libya iç savaşı kilitlenmişti. Ta ki ABD ve Almanya’nın siyasi sürece geri dönme projesi Rusya tarafından kabul edilinceye kadar.
Rusya, Sisi’yi ikna etti. Böylece Cufra’da savaşın eşiğine gelen Erdoğan-Sisi yönetimleri tam aksine bir uzlaşıya kapı araladılar. İngiltere ve Almanya’nın nüfuzunu artırması ile birlikte ortaya bir kazan-kazan formülü çıktı. ABD de ateşkesi yaptırmada etkin rol aldı.
ABD tarafının Türk ordusunun ve ona bağlı Suriyeli paralı askerlerin ülke içindeki askeri sahneden geri çekilmesi hususunda güvenceler verdiği belirtiliyor.
ABD’nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland’ın Ankara’da Türk yetkililerle yaptığı görüşmeler ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Mevlüt Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği toplantıda Türkiye’den bu tavizleri aldığı ise Arap basınına yansıdı.
Öte yandan Rusya da Mısır’ı, Mısır da Sisi’yi ikna etmiş oldu.

Uzlaşı halen kırılgan
UMH Başkanı Fayiz Serrac’ın ilan ettiği “ateşkes”e Hafter sessiz kalırken uluslarası tüm taraflar, Akile Salih ve Sisi’ye tam destek verdiler. 
ABD-Alman projesi Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) gözetiminde yerel ortak kuvvetlerden bir polis gücünün Cufra ve Sirte’de hakim olması, Türkiye tarafından Suriyeli, Rusya tarafından Wagner gibi paralı askerlerin ülkeden çıkarılmasını öngörüyor.
Libya’da İngiltere, Almanya ve İtalya Türkiye’yi desteklemiştir. ABD de Rusya’ya karşı Türkiye’ye göz yummuştur. Sonuçta Sisi ile de uzlaşılabilmiştir. Libya’da Mısır’la ulaşılan bu sonuç Doğu Akdeniz ve diğer konularda da sürdürülebilir bir diplomasi köprüsü olabilir.