Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Nobel Ödülünü bu sefer kim alacak?

Arap-İsrail barışı meselesi bir araştırma konusu olarak ele alındığında karşımıza bir çok senaryo çıkıyor. Örneğin BAE’lilerin İsrail ile normalleşmesiyle bazı siyasetçilerin Nobel ödülü almasıyla mümkün olabilir.
Tarihte Arap-İsrail barış görüşmelerinden bahsedildiğinde karşımıza ilk olarak Enver Sedat’ın ünlü Kudüs ziyareti çıkar. O ziyaret sonrasında Enver Sedat ve o zamanın İsrail başbakanı Menahem Begin Nobel Ödülü aldı. Yine Oslo Anlaşması sonucunda Filistinli Yaser Arafat, İsrailli İzak Rabin, ve yine İsrailli Şimon Perez Nobel Ödülü’ne layık görüldü.
İlkinde Sedat Nobel’i almak için törene katılmayı reddetti. Sedat, barış uğruna olmadık fedakarlıklarla Knesset’e giderken karşı taraf adeta barışın boğazını sıkarak işgale devam ediyordu. Bu sebeple kendini o karşı tarafla aynı safta bir ödül töreninde bile görmek istemedi.
Ancak ikinci seferde törene tüm taraflar katıldı. Çünkü  bu sefer Arap-İsrail barışı konusu, tıpkı 1991’deki Madrid Konferansı’nın sonuçlarında olduğu gibi Filistin’den bir nebze kabul gören bir konuydu. Daha sonra anlaşma maddelerinin hiç birinin uygulanmadığı Oslo Anlaşması’nda da aynı durum söz konusuydu.
Açıkçası o günlerde Kral Hüseyin de bölge barışına gösterdiği çabalar ve ülkesinin işgal altındaki topraklarını geri almasıyla İsrail’le normalleşme sürecine geçerek bu ödüle layık bir isimdi. ABD Başkanı Jimmy Carter da Camp David için sarf ettiği çabayla bu ödüle layıktı ancak çok  sonra 2002 yılında uluslararası barış, sosyal ve ekonomik kalkınma, insan hak ve özgürlüklerine verdiği hizmet ve katkılarından dolayı bu ödüle  layık görüldü.
Acaba bu sefer Nobel Ödülü kime nasip olacak?
Bu kişilik Şeyh Muhammed Bin Zayed olabilir çünkü tıkalı olan barış yolunu açmakla kalmadı aslında tüm Ortadoğu’yu istikrarsızlığa sürükleyen çıkmazlara karşı büyük bir fırsatın kapılarını araladı. Arap-İsrail ilişkilerinde normalleşe ve uluslararası dengelerde istikrarlı bir bölge vizyonunu harekete geçirmenin çoktan zamanı gelmişti aslında.
Enteresan olan geçmişte Menahem Begin’de olduğu gibi bu sefer bu ödüle Binyamin Netanyahu da layık görülecek.
Başkan Donald Trump da bu ödüle layık olamazsa üzülür. Çünkü meseleyi Oslo Anlaşması’ndan uzaklaştırıp Trump Barış Planı olan Yüzyılın Anlaşması’yla anlaşmayı mümkün kılan kendisidir.
Aslında Trump bunu sadece BAE ve İsrail arasındaki normalleşmeye vesile ve destek olduğu için değil, her koşul ve araçla Barack Obama’nın en çetrefilli dış meselelerde bile ortaya koyduğu hareket kabiliyetine kendisi de sahip olmak istiyor!
Bu aslında biraz kişisel bir mesele. Buna bireyin tarihe etkisi deniyor.
Her halükarda bu ödülün ilanı için henüz zaman var ve aslında bu barış ve normalleşme süreci de henüz çok yolun başında sayılır.
Bu  ilk adıma başka ülkelerden beklenen katılımlarla süreç daha da şekillenecek.
Biz bu süreçleri izlerken aslında olayları bu noktaya getiren etken ve ayrıntılar da daha belirginleşiyor. Washington’daki BAE Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe’nin Yediot Ahranot gazetesinde kaleme aldığı makalede ilhak sürecini askıya almaya karşılık normalleşmeyi dile getirmesi ve Manama’daki Ekonomi Çalıştayı ile anlaşma tohumlarının atılmıştı.
Aslında bu tür adımlar, çalıştay ve konferanslarla değil, bağımsız karar alma gücü ve kararlılığına sahip güçlü devletlerle atılabilir.
Tüm bunlardan önemlisi BAE ve İsrail arasında imzalanan ortak bilimsel protokol ve buna göre Corona aşısı için ortak çalışma ve araştırmalar yapılacak olması ve buna benzer anlaşma ve protokoller İsrail-Mısır barış anlaşmalarında da olmuştu.
Mısır Başbakan Yardımcısı Hasan el-Tahami’nin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan ile Fas’ta görüşmesi, İsrail’e Romanya ve İran aracılığıyla ulaştırılan Mısır’ın mesajları ve Başkan Sedat’ın Mısır parlamentosundaki meşhur konuşmasında “Mısırlıların kanına sahip çıkmak için dünyanın öbür ucuna gitmeye hazırım” şeklindeki açıklaması o dönemin anlaşmaya götüren gelişmeleridir.
Filistin-İsrail anlaşmasından evvel gari resmi kişilerin katıldığı ve ismine “ikinci yol” denilen müzakereler yapılırdı. Ayrıca birinci yol olan ve Oslo’ya götüren ve iki ülkenin başkan düzeyinde katıldığı anlaşmalar da yapıldı ve en sonunda tüm taraflar Washington’da imza atmaya gittiler.
Bundan sonraki senaryo ise geçmişte yaşananlardan farklı olmayacak. Yine Filistin’deki çeşitli silahlı direniş grupları ağır eleştiriler yapacak ve yıldırma politikalarıyla bezeli çekişmeli ve zorlu bir süreç yaşanacak.
Bu arada global değişimler ve dengeler Filistin davasını daha da geriye iterken İsrail, Filistin’in topraklarının tamamına ilhak etmeye devam ediyor.
Ama bugün mesele dünkü meseleye benzemiyor, bölge ve dünyayı başka dinamikler ve değişkenler meşgul ediyor.
Burada olan tam olarak BAE’nin bu değişkenleri aşıp “Arap Barışı” çabasını uygulamaya sokabilme iradesi görülmektedir. Bu sefer Arap ülkelerinde Mısır’ın barış girişiminde olduğu gibi büyük bir bölgesel Arap muhalefeti yok. Tam tersi bu adımın ardından bu çabaya başka Arap ülkelerinden de katılım olacaktır. Buna ek olarak bu değerli deneyimlerin sonuçları, Nobel ödülünden daha da kıymetli olacak.
Sedat zamanında Mısır’ın bölgesel gücünü ve tarihini, İsrail’le 1973’teki savaşını, Kudüs’e tarihi ziyaretini ve Knesset’deki konuşmasına dayanarak büyük özgüvenle yürüttüğü görüşmeler yapılmış olabilir. Ancak BAE de büyük bir özgüvenle bu yola koyuldu.
BAE bir yandan yaşadığı bölgesel baskı ve tehditlere karşı koyarken diğer yandan eşsiz kalkınma deneyimiyle dünyanın çeşitli değerlendirme otoritelerince listelerin başlarında yer alıyor. Üstelik çoğu zaman İsrail’i geride bırakan bir ivme kazanıyor. BAE’nin özgüveni işte buradan geliyor.
Bütün bunlardan daha önemlisi ise BAE’nin global anlamda büyük lojistik ağırlığı olan limanlara sahip olması ve sivil havacılıkta lider bir ülke konumunda yer almasıdır.
Son zamanlarda geliştirdiği bilimsel çalışmalarla uzay araştırmaları, güneş enerjisi ve nükleer enerji konularında kaydettiği başarılar da kayda değer gelişmelerdir.
Tüm bu nedenlerden dolayı normalleşme adımıyla imzalanan protokollerin başında bilimsel işbirliği çerçevesinde koronavirüs aşı çalışmalarının olması sürpriz değil.
BAE’yi ve gücünü bilenler, bu anlaşmayla başta İsrail’in Filistin topraklarını ilhak etme faaliyetlerini dondurma kararı alacağını tahmin edebilir.
Sözün özü, barış uzun soluklu ve sabır isteyen büyük bir muharebedir.