Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Körfez’in ‘nadir’ öfkesi

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK), Körfez ülkelerine yönelik kışkırtmaların arttığı bir dönemde, ‘yetkili’ Filistinli liderlerin KİK ülkelerinin Filistin hakkını destekleyici tarihi tutumlarına karşı yanıltıcı ve şüphe dolu açıklamalarda bulunmalarını kınadı. Şarku’l Avsat ise bu açıklamaları ‘nadir’ olarak niteledi.
KİK Genel Sekreteri Nayif el-Hacraf, Filistinli grupların genel sekreterler toplantısına katılanlardan bazılarının KİK ülkelerine yönelik sorumsuzca ve tehdit içerikli söylemlerini kınadığını belirtti.
Hacraf, KİK ülkeleri tarafından tarih boyu gösterilen bu destekleyici tutumların şüpheciliğe, artırma veya eksiltmeye tabi olmadığını vurguladı. Aynı zamanda, “Tarih boyunca Filistin davasına zarar veren, bölünmelere yol açan, bu davayı ticarileştirmeye çalışan ve Filistin davasını sıkıntıya sokan bazı kimselerin sorumsuz açıklamaları, Filistin davasına zarar veremeyecektir” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat gazetesinin Körfez’in bu tutumunun ‘nadir’ olduğu ifadesine katılıyorum. Zirâ Körfez; aralarında Körfez halkları, devlet ve liderleri, Filistinli liderlerin de bulunduğu Araplar aleyhindeki tüm kötülemeleri, aşırıya kaçışları, yalanları ve iğneleyici sözleri görmezden gelmiş, cevap vermeyi ihmal etmiştir. Ancak, hiciv ve anti hiciv piyasasına girme ‘yarışı’ veya şu ya da bu Filistinli liderin amacını ‘anlamaya çalışmak’, popülist müşahede elde etmek için veya söylendiği gibi öfkeli Filistin sokağını istiap etmek için Arap ülkelerine, özellikle de Körfez ülkelerine hakaret etmenin kolaylığından kaynaklanıyor.
Soru şu: Bu sokağı başta asıl kızdıran kimdi?
Yoksa bölge devletleri veya kuruluşları tarafından ‘üretilmiş’ bir kızgınlık mıydı bu?
Bu, merhum Yaser Arafat'ın ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nden (FKÖ) George Habaş gibi yoldaşlarının ölümünden bugüne kadar gelen olağan bir durum.
Devam eden hakaretler ve Batı Şeria ve Kudüs sokağının Arap Körfez ülkeleri bayraklarını yakacak seviyeye gelmesi, açık konuşacak olursak Katar, Türkiye ve diğerleri görmezden gelinirken bilhassa Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Bahreyn’in hedef alınması; hiç şüphesiz, İran, Türk ve İhvan mutfaklarında üretilip pişirilen bir öfkedir.
Bu öfke güvenilir bir rengi, tadı ve kokusu olmayan ‘çirkin’ bir yemektir!
Bu sefer neden Körfez öfkesi?
Bu arada Doha’nın nedenlerini bilmiyorum.
Cevap ise -bence- eğer kötüleme Hamas ve Gazze’deki taraftarlarından geliyorsa, kaynağı dolayısıyla şaşırtıcı olmadığı yönünde.
Ancak bu arsızlığın Batı Şeria ve FKÖ tarafından yapılması çirkin ve kötülüğü katlayan bir durum! 
Halbuki Mahmud Abbas; Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin Filistin davası uğruna yaptıklarına bizzat şahit.
Saddam’ın 1990’da Kuveyt’i işgali sonrasında, Yaser Arafat’ın harap ettiklerini onarmak için Körfez ülkeleri tarafından ‘makbul’ bulunan arabulucu kendisiydi.
Ebu Mazen, Suudi ordusu güçlerinin Kral Abdulaziz zamanından beri Filistin'de savaştığını biliyor. Kral Abdulaziz’in görevlendirdiği Suudi gönüllüler lideri Fahd el-Marek’in şahsi arkadaşı da o.
Bu nedenle, edep yoksunlarının BAE, Bahreyn, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri aleyhindeki edepsiz sözlerinden caydırma sorumluluğu Mahmud Abbas’a düşüyor.