Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

Tunus'un başarısızlığı kimin çıkarına?

Tunus'ta olup bitenlerin, bir siyasi krizin ve ideolojik rekabetin -bütün riskleriyle birlikte- ötesine geçtiği görülüyor. Ayrıca burada, süreci karmaşıklaştıran ve ülkeyi bocalatıp zaman kaybettiren gizemli bir şey daha var.
Bu, şu anda Tunus’taki durumu teşhis etmenin mümkün olmadığı anlamına geliyor. Çünkü bir yandan üst üste gelen çeşitli durumlardan kaynaklanan bir karmaşa ve öte yandan beklentiler açısından üstesinden gelinemeyen belirsiz bir boyut var. Oysa sorunlarını incelikli bir şekilde tanımladığımız doğru teşhisin, somut ve kanıtlanmış bilgilere dayanması gerekiyor.
Bugün Tunus, siyasi ve ekonomik alanlarda gördüğümüz krizin nesnel unsurları ile krizin görünmeyen unsurları arasında gidip geliyor. Bu görünmeyen unsurlar çoğunlukla daha fazla komplikasyona yol açar ve krizi kalıcı hale getirir.
Geçtiğimiz Cumartesi günü ülke güvenliğini hedef alan ve terör örgütü DEAŞ tarafından üstlenilen terör saldırısı, Tunus'taki durumu daha da kötüleştirmektedir.
Burada şu sorunun sorulması gerekiyor: Terör örgütü DEAŞ özellikle kime mesaj gönderiyor?
Bu soruyu soruyoruz çünkü; bu saldırı, güven oyu alan hükümetin çalışmalarına başlamasının üzerinden bir hafta geçmeden gerçekleşti. Saldırı, hükümet ekibinin anayasa yemini sırasında yaptığı konuşmada tehditkâr ve eleştirel bir üslup takınan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’e bir mesaj mı? Yoksa hükümeti kurmak için yapılan müzakereler sırasında taraflarla gergin bir ilişkisi olan ve hükümetini partilerden bağımsız olarak sunan Başbakan Muhammed el-Meşişi’ye gönderilen bir mesaj mı? Ya da terör örgütü birden fazla tarafa mı mesaj gönderiyor?
Bu soruların cevaplarının kolay olmadığı şüphesiz. Bu mesajı gönderenin kim olduğunu ve içerden mi yoksa dışardan mı olduğunu tespit etmeden bu soruların cevabını veremeyiz. Burada yalnızca birtakım tahminlerde bulunuyoruz. Nitekim analizler ne kadar ikna edici olursa olsun, kendilerini destekleyecek bilgilerden yoksundurlar.
Bununla birlikte gerek ülke içerisindeki gerekse de bölgesel plandaki güvenlik ve siyasi durum izleğinde meseleye bakmak ülkedeki belirsizliğin karanlığını bir parça da olsa aydınlatır. Özellikle de Cezayir ile güçlü bir ilişki kurulur ve merhum Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali dönemindeki ilişkiler dikkate alındığında durum biraz daha netlik kazanır.
Cezayir, birkaç hususta Tunus için vazgeçilmezdir. Bunların başında üstesinden gelmek için daha fazla deneyimin ve gücün gerektiği güvenlik dosyası gelmektedir. Bununla birlikte mevcut cumhurbaşkanlığı kurumu, merhum Cumhurbaşkanı Kaid es-Sibsi devriminden sonra edinilen deneyimden yoksundur.
Tunus'u engelleme ve çeşitli yönlerde başarısızlığa doğru sürükleme planının şu ana kadar başarıyla yol aldığı açıktır. Bu, toparlanma potansiyelindeki düşüşün karşılığında Tunus'un başarısız olma ihtimalinin artmakta olduğu anlamına geliyor. Bunun nedeni ülkeyi başarısızlığa sürükleyen hareketin bu durumdan endişe duyan ve kurtarma arayışında olan hareketten daha güçlü olmasıdır.
Geçtiğimiz yıllar boyunca ekonomik sorunların çözümü konusunda ağır hareket edilmesi, bu durumun ciddiyetini daha da artırıyor. Nitekim ülkeyi şiddetli mali krizler ve toplumsal protestolarla tehdit ediyor. Ekonominin temel çarkı olan yatırımlara henüz başlanmadı. Bununla birlikte koronavirüsten kaynaklı etkilerin unutulmaması gerekir. Ayrıca eğitim ve sağlık kurumlarının altyapılarının bozulması, her türlü sağlık protokolünün yararını sınırlıyor. Vakıa, yoksulluk ve işsizlik ışığında uzaktan eğitim seçeneğinin imkânsızlığını gösteriyor. Diğer taraftan uzaktan eğitimin iptali, eğitimin temelini oluşturan fırsat eşitliği ilkesini baltalıyor.
Tunus’un herhangi bir kriz karşısında oldukça hassas olduğunu düşünüyoruz. Tunus, 14 Ocak 2011'den bu yana gerek içerden gerekse de ülke dışında çeşitli çekişmelere sahne oldu. Bununla birlikte ülkedeki dış etkilerin daha güçlü ve daha karmaşık olduğu biliniyor. Bu etkilerin farklı ve çelişkili olmalarından ötürü sahipleri, ülkenin demokratik tecrübesinin başarısı için tek safta bir araya gelemiyorlar. Buradaki bir diğer sorun da Tunus demokrasisinin, içerisinde yer alan siyasi İslam’ın varlığında başarılı olabilmesi meselesidir.
Şüphesiz ülkelere ve dünyaya çatışmalar hakimdir. Bölgesel, büyük ve nüfuzlu ülkelerin gündemleriyle çelişen bir şeyi kabul etmek ve sürdürmek zordur. Bu bilinen uluslararası bir gerçektir. Bununla birlikte vücut ne kadar çok yaralı ve açıktaysa, enfeksiyon riski o kadar fazladır. Bununla uzuvları uyumsuz bir şekilde çalışan Tunus’un siyasi yapısını kastediyorum. Böyle bir bedenin karaciğeri, böbreklerin çalışmasını etkisiz hale getiriyor ve bütün bunlar kırılgan bir ekonominin olduğu, ülkenin borç batağında bulunduğu ve çok kötü bir mali durumun yaşandığı bir zamanda gerçekleşiyor.