Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Körfez barış yolu

İsrail ile barış ve Filistin davasını desteklemek, 70 yılı aşkın bir süredir devam eden Arap-İsrail çatışmasındaki zor denklemin pratik ve sihirli çözümü haline geldi. Kendisi, fikir ve vizyon sahibi, geleceği öngören liderler tarafından Körfez’de üretilen bir çözümdür.
Kolay, basit ve uygulanabilir görünen çözümler, yaşanan ve görünen bir gerçeğe dönüştüğünde dünyadaki güç dengesini değiştirirler. BAE'nin ileri düzeyde bir farkındalık ve cesur bir kararla planladığı yol da budur ve şimdi de Bahreyn aynı yolda ve aynı hedefe doğru ilerliyor: Barış, hoşgörü ve gelecek.
Körfez barış yolu, on yıllardır devam eden donukluğu kıran gerçek çözümdür. Filistin davasının manipülasyonun, Arap olmayan, devlet ve halk olarak Arap ülkelerine düşman projelere sahip rejimler tarafından bile sömürülme ve kullanılmakta maksimum seviyelere ulaştığı bir zamanda bölgedeki tarafların stratejilerinde önemli değişiklikler sunan da odur. Söz konusu rejimler, bir söylem olarak köktenciliği benimseyerek ve siyasal İslam gruplara bağlı unsurlar ya da milliyetçilik ve solculuk aracılığıyla bazı Arap gruplarının kendisini takip etmesini sağlamıştır.
Video konferans aracılığıyla düzenlenen bir Filistin zirvesinde birisi çıkıp, Körfez ülkelerini eleştirdi. Kibirle ve minnet yaparcasına Filistin halkının onları eğittiğini söylemişti. Oysa bu (minnet ettirmek ve kibir) Araplara yabancı bir davranıştır. Buna karşılık Körfez barışının liderleri, Filistinlilerin ve bütün Arapların, Körfez ülkeleri ve insanlarının inşasına sundukları katkılardan dolayı duydukları minneti her zaman dillendirmişlerdir. Bugünlerde sesleri yüksek çıkan bu azınlığın, Filistin’i, davasını ve halkını temsil etmediklerini de bilmektedirler. Söz konusu ülkeler bu iyiliğin karşılığını kat kat geri ödemişlerdir ve Filistin halkı ile davasına verdikleri desteği ne geçmişte olduğu gibi sürdüreceklerdir.
Körfez barış yolu, Filistin davasına gerçek ve pratik bir çözüm bulmakta yıllarca yaşanan başarısızlığın açık ve net bir reddidir. Öncelikle Körfez halklarının çıkarlarını, ardından Arap halkları ile Filistin halkının çıkarlarını gözeten, İsrail’in eski işgali ile İran ve Türkiye’nin yeni işgallerini birbirinden ayıran stratejik bir çözümü temsil eden yoldur. İşgalci artık tek değil ama iki işgal arasındaki fark, eski İsrail işgali barış arayışında iken yeni Türkiye ve İran’ın genişleme, İran açısından Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen, Türkiye açısından Irak, Suriye, Somali ve Libya’da nüfuz arayışında olmasıdır.
Körfez barış yolu, geçmişin gerçekleriyle, bugünün potansiyeliyle ve geleceğin gereklilikleriyle çok gerçekçi bir şekilde ilgilenmektedir. Barışı sadece siyaset açısından düşünmekle kalmıyor, ki bu şüphesiz yararlıdır, hem siyasetin temeli hem de bu dünyada ilerleme ve kalkınma arayışının temeli olan ekonomiyi de göz önünde bulundurmaktadır. Bu barış, meseleleri doğru yere yerleştirmektedir. Böylelikle her Arap ülkesi, bir yandan diğer Arap ülkelerinin haklı davalarını desteklerken diğer yandan kendi önceliklerini diğerlerinin önceliklerinin önüne koyabilecektir.
Tarih, BAE’nin ilk olduğunu ve Bahreyn’in onu takip ettiğini hatırlayacaktır. Üçüncü bir Körfez ülkesi de yolda olacaktır. İhvancı (Müslüman Kardeşler) ve köktenci yönetimden kurtulan Sudan’da da aynı yolda ilerlemektedir. Sudan, halkı bu yönetimi devirmeseydi ve Sudan liderliği, Sudan halkının hak ettiği tamamen yeni bir gelecek inşa etmekte ısrar etmeseydi şu anda Türk etkisi altında olabilirdi. Barış lokomotifi harekete geçti ve hiç kimse onu durduramaz.
Körfez barış yolunu hedef alanlar kimler? Ondan zarar görenler. Bunların başında da tepkisi kabul edilebilir herhangi bir diplomatik tavrın dışına çıkan ve zamanı geçmiş bir kibirle damgalanan İran rejimidir. Çünkü bu yolun, hayallerinin yani nüfuzunu genişletmek ve Arap ülkelerine hegemonyasını dayatmasının sonunu işaret ettiğini biliyor. Bu davranış (aynı zamanda), Lübnan’da Hizbullah’tan Filistin’de Hamas ve Yemen’de Husilere milis güçlerinin liderleri ve terör sembolleri olan Arap ülkelerindeki takipçilerinin açıklamalarına da hakim oldu.
Katar, medyası, Müslüman Kardeşler ve bütün siyasal İslam grupları, İsrail ile Körfez barış yoluna başka hiçbir şey için değil sadece Körfez ve Arap ülkelerine hizmet ettiği, barışı ve Arap halklarının istikrarını pekiştirdiği için karşı çıkıyorlar. Zira Katar, Körfez’de İsrail ile açık ve samimi ilişki kuran ilk ülkedir. Ama amacı barışı gerçekleştirmek değil terör ve kaostu.
Körfez'deki yeni kuşaklar, genç liderlerinden kendi çıkarlarını ön planda tutmalarını, diğer kardeş ve dost halkların çıkarlarının önüne geçirmelerini talep ediyorlar. Bunda da haklılar. Körfez barış yolu da kendisini aynı yöne iten irili ufaklı diğer nedenlerle birlikte bu taleplere verilmiş bir karşılıktır. O, geleceğin yolu ve rotanın düzeltilmesidir.
Bilindiği gibi, İsrail, on yıllar içinde Körfez ülkelerine bir taş bile atmamıştır. Aksine Körfez ülkelerini roketler ve uçaklarla hedef alanlar, fanatik milliyetçiler ve Saddam Hüseyin gibi Baasçılardır. Bugün de İranlı ve Türk fanatikler, Yemen, Katar ya da başka ülkelerden olsun doğrudan Körfez ülkelerini hedef alan bu yolda yürüyorlar.
Körfez barış yolu, sadece bilinçli ve bireysel liderliklerin seçimi değil, bölgedeki çatışmaların doğası hakkında artık daha eğitimli ve bilgili olan, ülkelerinin ve çıkarlarının maruz kaldığı komplo ve tehlikelerin büyüklüğünün farkına varan, sahte sloganların ve etkili nutukların artık onlar için hiçbir şey ifade etmediği Körfez halklarının tercihidir.
Körfez ülkelerindeki milliyetçilik, solculuk ve Müslüman Kardeşler yandaşları bir anda tamamen ortadan mı kalktılar? Elbette hayır ama artık ikna edici söylemlere sahip olmayan zayıf bir azınlığa dönüştüler ve bu nedenle her daim Körfez ülkelerine, onların ve halklarının çıkarlarına düşmanlık etmeye çalışıyorlar. Şu anda sadece siyasal İslam ve söylemleri hala etkili ama o da yasaların ve rejimlerin gücüyle cezalandırıldı.
Bazı Filistinli liderlerin BAE'ye saldırmayı seçmeleri ne kadar büyük bir tarihi hatadır. Yolsuzluk gözlerini kör etmiş. Uzun süreli başarısızlık, Körfez barış yolunun bölge ve dünyanın yanı sıra Filistin halkı ve haklı davası için yarattığı umudu net bir şekilde görmelerine engel oluyor.
Benzeri görülmemiş bir bölünmeye tanıklık eden hararetli ve hummalı ABD başkanlık seçimleri mücadelesinin ışığında ABD Başkanı Donald Trump, gerçek ve dünyada etkili bir lider olduğunu, seçmenlerine ve dünyaya verdiği sözleri ve vaatleri tuttuğunu kanıtlıyor. Bölgede barışın yayılmasına destek oluyor. Seleflerinin onlarca yıldır başaramadıklarını başarıyor. Selefi Obama'nın İran, Türkiye ve Arap ülkelerindeki mezhepçilik ve köktencilikle ittifak kurma vizyonunun tüm ölçütlere göre başarısız bir vizyon olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Son olarak, acı ne kadar büyükse çıkarılan yaygara da o kadar yüksek olur. Rakipler, bölge tarihinin gidişatındaki bu büyük değişiklikle, durgun ve donuk sulara atılan devasa barış taşıyla, daha iyi bir gelecekle nasıl başa çıkacaklarını bilemez bir halde şaşkınlar.