Velid Haduri
Enerji konusunda uzman, Iraklı yazar
TT

BP, düşük karbon emisyonlu bir petrol ve elektrik endüstrisi planlıyor

En büyük uluslararası petrol şirketlerinden biri olan BP (British Petroleum) Şirketi, bu yıla ilişkin feci finansal sonuçlarını (Kovid-19 salgını kaynaklı) açıkladığı sırada, şirketin kendini yeniden inşa etmesi için yeni bir yatırım ve büyüme modeline güveneceğini de deklare etti. Bu kapsamda önümüzdeki on yıldan başlayarak 2050'ye kadar belirli adımları hayata geçireceğini duyurdu. Dev şirketin benimseyeceği bu köklü değişikliğin odağında, bir yanda şirketin düşük karbon emisyonlu enerji alanlarındaki yatırımlarını 10 kat artırmak, diğer yanda önümüzdeki on yıl içinde ham petrol ve doğalgaz üretimini yaklaşık yüzde 40 azaltmak yer alıyor.
Geçtiğimiz yıllarda çok sayıda petrol şirketi, karbon emisyonlarını azaltma niyetleri ve buna dair imgelemleri hakkında çeşitli açıklamalar yapmışlardı. Dolayısıyla BP’nin açıklamasındaki dikkat çekici nokta, birçokları gibi Kovid-19 salgını nedeniyle şirketin bu yıl uğradığı büyük kayıpların ardından yapılmış olmasıdır. BP’nin salgından kaynaklanan kayıpları 17.7 milyar dolara ulaştı ve 1945’ten bu yana (sadece) üçüncü kez yatırımcıların kârlarını yarı yarıya indirmek zorunda kaldı. İşte bu endüstriyel ve finansal gelişmeler, BP’yi yeni strateji kapsamında yer alan yeni planlarını duyurmaya teşvik etti. Buna göre şirket, petrol ve doğalgaz sektörlerindeki bazı varlıklarını satarak, yeni ülkelerde arama ve üretim faaliyetlerine yatırım yapmayarak hidrokarbon alanındaki faaliyetlerini azaltacak. Şirket aynı zamanda, “Düşük karbon emisyonlu elektrik enerjisi ile tüketicilere ulaşmak için sağlanacak hizmetler ve kolaylıklar olmak üzere iki yeni kârlı sektördeki” yatırımlarını desteklemek için petrol operasyonlarından elde edilen karlara güvenmeyi hedefliyor.
Bu imgelemler ve planların şirketin geleceği için taşıdığı önemi göstermek adına BP’nin üst düzey yöneticileri hedeflenen değişiklikleri açıklamak için çeşitli medya organlarına demeçler verdiler. Medyaya konuşan bu üst düzey yöneticiler arasında İcra Kurulu Başkanı Bernard Looney de vardı. Sektörle ilgili yayınlar yapan Petroleum Argus dergisine verdiği röportajında Looney şunu söyledi: “Kovid-19 salgını, bu yeni planların nedenlerinden biri ama mesele bundan çok daha geniştir. Şirketin hedefi, içinde bulunduğumuz on yılın sonunda yani 2030 yılına kadar şirketin yatırımlarının yaklaşık yüzde 40’nın düşük karbon emisyonuna dayandığı bir iş modeline ulaşmaktır. Düşük karbon emisyonlu endüstrilerde şu anda yıllık 500 milyon dolar olan bu yatırımların oranını 2030 yılına kadar yıllık 5 milyar dolara yükseltmektir”. Looney’e göre bu şirketin gelişiminde önemli ve temel bir değişiklik, çünkü bu kısa dönem içinde şirketin rüzgar ve güneş gibi sürdürülebilir enerji alanındaki potansiyelinde net 20 kat artış anlamına geliyor. Böylece şirketin bu sektörlerdeki  potansiyeli yaklaşık 50 gigawatta yükselecek.
BP’nin kötü finansal sonuçlarını açıkladığı döneme denk gelen bu tahminler, Greenpeace ve diğer çevre örgütleri tarafından memnuniyetle karşılandı ve şirketin bu stratejisi “gerekli ve cesaret verici bir ilk adım” sayıldı. Diğer petrol şirketlerine benzer adımlar takip etmeleri çağrısı yapıldı. Şirketin stratejisi, “Dev petrol şirketlerinin yüzyılın ortalarına kadar gerçekleştirmeyi düşündükleri hedefler hakkındaki olağan açıklamaları yerine önümüzdeki yıllarda atılacak belirli ve kademeli adımlara dayandığı için bir ilk” sayıldı. Çevre dostu bu yeni strateji piyasalarda da memnuniyet yarattı. Şirketin hisseleri yükseldi. Daha da önemlisi, bu yıl yaşanan maddi kayıplardan kaynaklanan kötü beklentileri alt üst etti.
Buradaki önemli soru şu: BP, düşük karbon emisyonuna dayalı bu planları gerçekleştirip aynı zamanda kâr elde edebilecek mi? Looney yukarıda bahsettiğimiz röportajında buna şu yanıtı veriyor: Bu stratejiyi ne pahasına olursa olsun uygulayacağımızı söylemiyoruz. Şu anda petrol varil üretimimizi artırdığımız gibi gigawatt cinsinden elektrik üretimimizi artırmayacağız. Elektrik enerjisi üretimimizi artırırken elde edeceğimiz kâr oranına göre gigawatt cinsinden elektrik üretim kapasitemizi artırmaya çalışacağız”.
Şirketin 2030 yılına kadar petrol yatırımlarından elde edilen kârda yüzde 12 ila 14, düşük karbon emisyonlu enerji ve elektrik sektörlerinde de yüzde 8 ila 10 arasında bir artış beklediği ifade ediliyor. Şirket, rüzgar, güneş ve doğalgaz alanlarındaki uzmanlığından ve elde ettiği enerji oranından daha fazla faydalanmayı amaçlıyor.
BP gibi önemli bir petrol şirketinin yanıtlaması gereken bir soru daha var: Hükümetlerin elektrik tüketimine dair fiyat düzenlemeleri ile nasıl başa çıkılabilir? Deneyimler, fiyatların genellikle yüksek kârı teşvik etmeyen eski ve modası geçmiş sistemleri yansıttığını gösteriyor. Dahası, ülke içinde tek bir merkezi şirketin elektrik üretimine dayalı modelden vazgeçilmeye başlanmasıyla elektrik üretim akışı dünyanın çoğu ülkesinde radikal bir değişimden geçiyor. Nitekim son zamanlarda, rüzgar ve güneş enerjisine dayanan yerel veya lokal (bölgesel değil) nispeten küçük elektrik üretim şirketleri ortaya çıktı. Küresel enerji alanındaki bu temel değişkenler, BP’nin girişimi gibi yeni küresel deneyimlerin de önünü açıyor. Bu temel değişiklikler, petrol şirketlerinin kimliği ve uzmanlıkları, genel olarak önümüzdeki yıllarda enerji sektöründe yaşanacak değişiklikler ve tabii ki bu gelişmelerin Arap enerji sektörü ile bölge ekonomileri üzerindeki etkilerinin boyutu hakkında önemli soruları gündeme getiriyor. Dünya, gerçekten de içinde bulunduğumuz on yıldan itibaren küresel enerji endüstrisine damgasını vurmaya başlayan bir enerji geçiş döneminin ortasında bulunuyor.