Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Türkiye’yle savaşmak için İsrail’le barışmak

Beyaz Saray bu hafta tarihi bir törene ev sahipliği yaptı. Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, İsrail ile “İbrahim Anlaşması” adı verilen barış mutabakatı imzalayarak düşmanlığı resmen sona erdirdi. İsrail iki yeni Arap ülkesi tarafından daha tanındı. Şimdi sırada Umman’ın olduğu konuşuluyor.
Her ne kadar Türkiye’de “şov”, “malumun ilamı”, “Trump’ın seçim yatırımı” gibi yorumlarla önemsiz gösterilmeye çalışılsa da söz konusu imza ve sonuçları, bölge jeopolitiğini değiştirecek kuvvette. Anlaşma, belki de bölgedeki tüm aktörlerden daha çok Türkiye’yi etkileyecek.
Nasıl mı? Öncelikle atılan bu imzalar bir Filistin duvarını yerle bir ederek Körfez ülkelerinin İsrail ile yeni güvenlik anlaşmalarına zemin hazırlayacak. BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır’ın “İran karşıtı Amerikan siyasetinin” bir parçası olduğu biliniyor. Bu zamana kadar Tel Aviv hükümetiyle yapılan görüşmeler gizli saklı ilerliyordu. Artık böyle bir gizli ajandaya ihtiyaç duymayacak olan Körfez, Ortadoğu'nun güvenlik stratejisini kökten değiştirecek adımlar atabilecek. Bu yeni siyasette ana hedef ise İran ile Türkiye.
Aslında arzulanan, Arap ülkelerini Türkiye karşıtlığı üzerinden Amerikan stratejisine eklemlemek. Başka bir ifadeyle hedef, Türkiye’nin Ortadoğu’da artan nüfuzunu kırmak adına Körfez ülkelerini İsrail silahlarıyla donatarak bir Sünni Arap bloku oluşturmak. Bu plan artık açık açık dillendiriliyor.
Washington’daki İbrahim Anlaşması imza töreni sırasında Tel Aviv merkezli İ24 televizyonunda konuşan bir uzman, İsraillilere şu müjdeyi veriyordu:

“Son 10 yılda Ortadoğu'da Araplar, Türkler ve İranlılar arasında şiddetli bir güç mücadelesi vardı. Sonunda Araplar İsrail'in safına katıldı. Şu an İsrail’in askeri desteğiyle Sünni Arap NATO’sunun kuruluşuna tanıklık ediyoruz.”
Aynı dakikalarda Dubai’den yayın yapan Arap kanallarında da Türkiye’yi hedef alan benzer yorumlara rastlamak mümkündü. Fakat Körfez açısından asıl itiraf, geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirilen Arap Birliği toplantısında yaşandı. Filistin’in çağrısıyla İsrail ile ilişkilerini normalleştiren BAE’yi kınama önergesi masaya yatırılırken, zirve bir anda “Türkiye karşıtlığına odaklanan Arap milliyetçiliğinin ideolojik formasyon toplantısına” dönüştü.
Söz alan Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükri “Mısır, özellikle Kuzey Irak, Suriye ve Libya’da tezahür eden Türk hırsları karşısında boş durmayacak” dedi. Şükri’yi BAE ve Bahreyn temsilcileri de aynı tondaki açıklamalarla onayladı. Ankara açısından BAE merkezli Türkiye karşıtı propaganda ciddi noktalara vardı. Filistin meselesinde ortaklaştığı Ürdün’de dahi Kraliyet ailesine yakın medya organlarında Türkiye’nin Irak, Suriye ve Libya’daki askeri hamleleri eleştirilir vaziyette.
Sanılmasın ki Ankara bu durumdan rahatsız değil. Türkiye her şeyin farkında. Hatta Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Avrupa’da Fransa ile yaşanan gerginliklerden sonra tüm bunlara bir de Arap dünyasını karşısına alma riskini eklemek istemiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlarından Yasin Aktay’ın geçen hafta bir Arap medya kuruluşuna verdiği mülakatta Mısır ile ilişkileri düzeltme sinyali vermesi bu bağlamda okunmalı. Röportajda Türkiye’nin Mısır’ın düşmanı olmadığını ve somut bir yakınlaşma olabileceğini söyleyen Aktay, “Doğu Akdeniz’de ortak çıkarlara odaklanmalıyız. Mısır’ı Sisi’den büyük görüyoruz. Gelecekte Sisi olmayacak. Ancak Türkiye ve Mısır varlığını sürdürmeye devam edecek” şeklinde konuştu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katıldığı bir canlı yayında Mısır’a Libya ile imzalanan deniz yetki anlaşmasının bir benzerini önerdiklerini kaydederek Kahire ile yakınlaşma politikasını onayladı.
Aktay ve Çavuşoğlu’nun ifadelerinden Kahire-Ankara hattında “devletlerin çıkarları” gözetilerek birtakım görüşmeler yapıldığı anlaşılıyor. Libya’da Türkiye destekli Trablus hükümeti Başbakanı Fayiz Serrac’ın istifası ve Ankara’nın Mısır destekli Tobruk hükümetiyle ateşkes ilanına sessiz kalması, Kahire’ye uzatılan zeytin dalı olarak yorumlanabilir.
Peki, Türkiye Mısır üzerinden Arap sokağını kazanabilir mi? Mısırlı Bakan Şükri bu konuda artık söze değil politikalara ve icraata baktıklarını söylüyor. Fakat Mısır, Türkiye karşıtı çizgisini sürdürdüğü takdirde Arap dünyasının BAE hegemonyasına bağımlı kalacağını ve yeni merkezin Kahire değil Dubai olacağını görmek zorunda.