Şerif Egemen Ahmet
Gazeteci
TT

Paşinyan’ın Karabağ kumarı

Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki gerilimin Dağlık Karabağ’da savaşa dönüşmesi ile Kafkaslar yangın yerine döndü. Elbette dünyanın gözünün kulağının Karabağ’da olduğunu söyleyemeyiz.
ABD’de gelecek ay düzenlenecek başkanlık seçimleri, Donald Trump’ın koronavirüse yakalanması ve pandeminin küresel ekonomiye etkileri daha “önemli” gündem maddeleri. Hatta Azerbaycan ile Ermenistan’ın sürtüşmeyi savaşa dönüştürmesinde bu odak kaybının rolü büyük.
Kafkasya savaş ve katliamlara alışık bir bölge olsa da kimse bir sabah kalktığında tankların köşe kapmaca oynadığı bir savaş beklemiyordu. Çok değil, iki buçuk sene önce bölgede müzakere umudu hakimdi. Sebebiyse Ermenistan’da Nisan 2018’de Cumhurbaşkanlığı’ndan Başbakanlığa geçen Serj Sarkisyan’a karşı düzenlenen gösteriler sonucunda yönetime bir anda “barışçıl” Nikol Paşinyan’ın gelmesiydi.
Peki ne oldu da Paşinyan bir anda Azerbaycan’a savaş açacak “şahin bir politikacıya” dönüştü?
Paşinyan’ın evrimine bakmak için siyasi serüvenine göz gezdirmek gerek. Kariyerine muhalif gazete Haykakan’da başlayan Paşinyan, 2008’de Sarkisyan’ın karşısında yarışan Levon Ter-Petrosyan’ın kampanyasına destek vererek üne kavuştu. Sarkisyan karşıtı gösterilerin yüzü olunca, iktidar onu 7 yıl hapisle cezalandırdı. Afla serbest kaldı ama Petrosyan ile yollarını ayırdı.
Occupy hareketinden ilham alarak “Elektrik Erivan” isimli halk hareketinde ve protestolarda başı çekti. 2017’de milletvekili seçildi. Yani hep sokakta ve muhalefetteydi. Bu tavrı onu Rusya karşıtı bir konuma getirdi ama asıl talepleri yönetimde nepotizme son vermek, gençlerin önünü açmak ve işsizliğe çare bulmaktı.
Şans yüzüne 2018’de güldü. Sarkisyan’ın bir koltuktan diğerine geçerek iktidara yapışmasına karşı sokağa dökülen on binlerin sesi oldu. 1 Nisan’da Gümrü’den Erivan’a “Adımım” isimli bir yürüyüş başlattı. Paşinyan’ın partisi “Sivil Sözleşme”nin Sözcüsü Tigran Avinyan bu eylem için Türkiye’deki ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü”nden ilham aldıklarını söylüyordu.
Tek başına yolları arşınladığı bu eylem sırasında halk, Paşinyan’ın arkasında durdu. Gittiği her kentte kitlesel gösteriler düzenlendi. Mayıs ayı başında Sarkisyan görevi bıraktı, 8 Mayıs’ta hükümet kurma görevi Paşinyan’a tevdi edildi.
Aslında göreve başladığında ilk ziyaretini Dağlık Karabağ’a yapan Paşinyan’ın üslubu başlarda daha farklıydı. Gerekirse Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşebileceğini ifade ediyordu. Hatta oğlu Aşot’un askerlik görevini yapmak üzere Karabağ’a gideceğini belirterek Bakü’ye müzakere mesaj veriyordu:
“Evladımı savaş hattına gönderiyorum. Gelin bu sorunu çatışma olmadan çözelim.” Ancak dengeler 18 ay içinde değişti.
Parlamentoda partisi çoğunluğu elde eden Ermeni Başbakan, devlet kademelerinden Sarkisyan ve Rusya ile iltisaklı bürokratları temizlese de ekonomide beklenen dönüşümü gerçekleştiremedi. Popülerliği kaybolmadı ama siyasette köşeye sıkıştı. Paşinyan’ın Azerbaycan’a karşı “yumuşak” kaldığı yorumları bürokraside yüksek sesle ifade edilir oldu.
O kadar ki Ulusal Güvenlik Servisi Direktörü Artur Vanetsyan hükümetin Karabağ politikasını eleştirerek istifa etti. Karabağ’ın korsan Ermeni yönetiminin başındaki Bako Sahakyan, açıkça Paşinyan’ın rakibi Robert Koçaryan’ı desteklediğini duyurdu. Ermenistan’ın devlet refleksi Paşinyan’ın ılımlı tavrını hazmedemeyeceğini belli ediyordu.
Bu kadar gergin bir ortamda Dağlık Karabağ’a giden Paşinyan, Stepanakert’te hiçbir Ermeni liderin toplayamadığı bir kalabalığa seslendi. Bir saatlik aralıksız konuşmasında Paşinyan, derin devlete boyun eğdi:

“Artsakh (Dağlık Karabağ’ın Ermeni yönetimine verilen ad) Ermenistan’dır. O kadar!”
Coşkulu kalabalık bu milliyetçilik dozu yüksek söyleve “Miatsum” yani “Birleşme” sloganıyla karşılık verdi.
O andan itibaren Paşinyan’ın söylemi daha sert bir hal aldı. BM’de Karabağ’ın Azerbaycan’ın bir parçası olmadığını, Atsakh’ı Ermenistan’a bağlayacağını dile getirir oldu. Moskova’ya karşı ülkesini Avrupa ile bütünleştirme hedefiyle göreve gelen Ermeni lider, savunma sanayinde bağımlı olduğu Rusya’ya 9 ayrı ziyaret gerçekleştirdi. Her seferinde Kremlin’den yeni silah anlaşmalarıyla döndü.
Temmuz 2020’de Rus kanalı RBK’ya verdiği röportajda vurguladığı gibi olası bir çatışmada Putin’den Dağlık Karabağ konusunda tarafsız kalacağı garantisini de alınca siyasi kariyerinin en büyük kumarını oynadı. 
Paşinyan hep Ermenistan’ın radikal ve ayrıksı bir siyasi “karakteriydi”. Bugün Dağlık Karabağ’da aldığı savaş kararıyla ülke siyasetinde “başrolü” elde etmeye çabalıyor. Ancak eğer büyük ağabey Rusya veya Avrupa devreye girmezse Paşinyan’ın yürüyüşü Karabağ’da kazılan mevzilerde son bulacak.