Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Kovid-19’la savaşta olumlu haberler

“Yeterli umut olmasaydı yaşam ne kadar zorlu olurdu”
Bu, her şey için geçerli olabilecek bir mısra olabilir ama bugün insanların Kovid-19 haberleri girdabının ortasında yaşadıkları çekişmeleri mükemmel bir şekilde ifade ediyor. Dünya şu anda birçok hükümeti yeni kısıtlamalar getirmeye sevk eden vaka sayısındaki artış ve korkunç virüsün ikinci dalgası hakkındaki haberlerle yaşıyor. Fakat, umut ışıkları da yok değil.
Virüsün yayılma derecesine göre adım adım faaliyetlere, toplantılara ve aktivitelere kısıtlamaların getirileceği 3 aşamalı bir planı uygulamaya başlayan İngiltere’de, bazıları ileri aşamalara ulaşan aşılarla ilgili deneylerin hızı da artıyor. Londra’daki Royal Free Hastanesi bu ay, Novavax ilaç şirketi tarafından geliştirilen ve olumlu sonuçlar gösteren aşı için denemelerin son aşamalarına başladı. Deneyin bu üçüncü aşamasında, gönüllülere, üç hafta boyunca iki doz aşı verilecek, bu süre boyunca ve daha sonra aşının etkisini ve herhangi bir yan etkisi olup olmadığını takip etmek için gönüllüler periyodik izleme altında tutulacaklar.
Royal Free Hastanesi deneyinde dikkat çekici noktalardan biri de, İngiltere hükümetinin aşı programı sorumlusu (Kovid-19 virüsü aşısı satın almak ve stokları güvence altına almaktan sorumlu komite başkanı) Kate Bingham’ın da gönüllülere katılması. Bu, yaklaşık on bin kişinin katıldığı ve dünyanın diğer ülkelerindeki deneylerle birlikte yürütülen deneyin son aşamasına büyük bir önem verildiği anlamına geliyor.
Royal Free Hastanesi deneyi, İngiltere’de ileri aşamalara ulaşan tek deney değil, geçtiğimiz temmuz ayında yayınlanan cesaret verici ilk sonuçlarının ardından tüm dünyada büyük ilgi gören Oxford Üniversitesi'nin deneyi de var. Oxford'da 1077 kişi üzerinde yapılan testler, AstraZeneca ilaç şirketi ile birlikte geliştirilen aşının, takviye dozunun verilmesinden sonra antikorları uyardığı ve hücrelerin kendisine iyi tepki verdiği sonucuna varmıştır. Deney üçüncü ve en önemli aşamaya ulaştıktan sonra, İngiltere’deki katılımcılardan birinde görülen olumsuz reaksiyon üzerine 8 Eylül’de askıya alındı. Daha sonra, katılımcının gösterdiği reaksiyonun deneysel aşının kendisinden değil, o kişinin muzdarip olduğu başka bir durumdan kaynaklanabileceği açıklandı. Bu nedenle Oxford Üniversitesi, ABD’de durdurulmuş olmasına rağmen, deneyin İngiltere'de devam edeceğini açıkladı.
Bu iki deneye ek olarak, dünya çapında ABD, Almanya, Fransa, Çin, Rusya ve Hindistan’da gelecek vaat eden başka deneyler de var. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, farklı ülkelerde geliştirilmekte olan 169’dan fazla aşı bulunuyor. Bunların yaklaşık 26’sı insanlar üzerinde deneme aşamasına geldi, bazıları da daha ileri olan üçüncü aşamaya ulaştı. Ancak İngiliz Sky News kanalının yayınladığı bir rapora göre İngiliz hükümeti, umut verici bulduğu altı deneye güveniyor gibi görünüyor. Bunlar; Oxford ve Royal Free Hastanesi deneylerinin yanı sıra, Alman BioNTech Şirketi ile Amerikan Pfizer şirketlerinin üzerinde çalıştıkları aşı, Amerikan Johnson & Johnson şirketinin aşısı, Fransız Sanofi ile İngiliz GlaxoSmithKline şirketlerinin geliştirdikleri aşıdır. Tüm bu aşılar, denemelerin ileri aşamasında ve çekincelere rağmen, virüse karşı erken bir atılıma yönelik umutları artırıyor.
İngiltere’nin Bilimsel Danışmanı Sir Patrick Vallance de yakın zamanda yaptığı açıklamada, alışılmış temkinli yaklaşımına rağmen iyimser görünüyordu. Kovid-19 aşısının bu yılın sonunda hazır olmasının yakın bir olasılık olduğunu, ancak küçük miktarlarda ve belirli insan grupları için olacağını açıkladı. Bunun dışında herhangi bir aşının büyük ölçekte üretiminin yeni yıldan önce gerçekleşmeyebileceğini, bunun da elbette, geliştirilen mevcut aşıların deneylerin üçüncü aşama eşiğini geçmesi ve sağlık otoritelerinden üretim için gerekli onayı alması durumunda geçerli olacağını ifade etti.
Dünyaya ayrıca önümüzdeki ocak ayında Royal Free Hastanesi’nde yapılacak öncü bir deneyin müjdesi de verildi. Gönüllülere “Imperial College” tarafından geliştirilen aşının uygulanması ve ardından aşının etkinliğini görmek için kendilerine koronavirüsü verilmesi bekleniyor. “Meydan okuma deneyleri” adı verilen bu tür deneyler genellikle çok fazla etik tartışmaya yol açar, ama bir aşı üretilip geniş ölçekte dağıtılmadan önce etkili olup olmadığına hızlı bir yanıt almak önemli bir adımdır.
Aşı çalışmalarındaki yarışın kızışmasıyla birlikte Dünya Sağlık Örgütü de aşıların onaylanmasından sonra dünyanın farklı ülkelerinin güvenli ve etkili aşılara eşit erişimini sağlamayı taahhüt etmek için aşı üreticileriyle birlikte çalışacağı küresel bir inisiyatifi benimsedi. Amaç, bu aşıları elde etmeye yönelik yarışta, fakir ülkelerin zengin ülkelerle eşitsiz bir rekabete girerek aşıdan mahrum kalmasının önüne geçmek. Covax (İngilizcede kovid aşısı kelimelerinin kısaltması) adı verilen inisiyatif, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Kovid-19 virüsüne karşı dünyadaki en büyük ve en çeşitli aşı portföyü olarak kabul ediliyor ve 9 aşı adayının yanı sıra 9 değerlendirme aşamasındaki aşıları içeriyor. Ürünlerini portföye eklemek için diğer ülke ve ilaç firmaları ile görüşmeler devam ediyor. Covax inisiyatifi bugüne kadar 172 ülke ve şirket ile istişarelerde bulundu.
Aşının geliştirilmesi beklenirken, tıbbın pandeminin ilk dönemine kıyasla Kovid-19 hastalarına sunduğu sağlık hizmetlerinde büyük ilerleme kaydettiğini belirtmeyi de unutmayalım. O tarihten bu yana, bilim adamları ve doktorlar hastalığı daha iyi anlamaya başladılar. Tedavi süresini kısaltılmaya, birçok hastanın kritik dönemi atlatmasına, gerekli olduğu zamanlar hariç solunum cihazlarına bağlanmadan solunum problemlerini aşmasına yardımcı olan “Remdesivir” ile “Deksametazon” gibi mevcut ilaçları kullanarak başarılı oldular. Bu da, ölüm oranında istikrarlı bir düşüşe neden oldu.
Hastalığın dünya çapında 1 milyondan fazla insanın hayatına mal olduğu doğru, bu korkunç bir rakam, ancak iyileşenlerin oranı da 26 milyonu geçiyor. Yine de kendisi ciddi bir hastalık olmaya devam ediyor çünkü kendisine yol açan virüs çok hızlı yayılıyor. Bu nedenle, tüm hükümetler, bilimsel ve tıbbi kuruluşlar, dikkatli olmanın ve önlemlere uymanın önemini vurguluyorlar.
En büyük sorun, salgından ağır etkilenen ekonomileri canlandırmak için hükümetlere yapılan baskıdır. Nitekim son olarak, Harvard, Oxford ve Stanford'daki tıp profesörleri de dahil olmak üzere 15 bin bilim insanı ve sağlık çalışanının imzasını taşıyan "Büyük Barrington Deklarasyonu" adlı bir bildiri yayınlandı. Deklarasyonun tartışmalara yol açacağı ve eleştirilere maruz kalacağı en başından açıktı. Çünkü küresel fikir birliğine, virüsü kontrol altına almak ve kendisinden kaynaklanan ölümleri azaltmak için ekonomiyi kapatma ve birçok faaliyeti askıya alma kararı alan çoğu hükümetin izlediği yaklaşıma aykırı bir yaklaşım benimsiyordu. Bildiriyi imzalayanlar, mevcut kapatma stratejilerinin ekonomilere büyük zarar verdiğine, insanların korkunç acılar çekmesine neden olduğuna, buna karşılık şimdi ikinci bir dalga halinde geri dönüyor gibi görünen salgını dizginleyemediğine inanıyorlar. Bu nedenle, virüse yakalanma riski düşük olan gençlerin herhangi bir kısıtlama veya engel olmaksızın normal hayatlarına devam etmelerine izin verilmesi, hükümetlerin yaşlıları ve sağlık durumları nedeniyle daha çok risk altında olanları korumaya odaklanıp kaynaklarını buna yönlendirmesi gerektiğini savunuyorlar.
Bildiride adı geçen isimlerin gerçekliğinden şüphe duyulsa da ekonominin açılması, tüm kısıtlamaların kaldırılması ve sürü bağışıklığı stratejisi taraftarları arasında yankı buldu. Ancak İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock, parlamento önünde bu çağrılara yanıt vererek şunları söyledi: “Kızamık, sıtma, AIDS ve grip gibi birçok bulaşıcı hastalıkta hiçbir zaman sürü bağışıklığı sağlanamamıştır. Kovid-19 virüsüne yakalananların tekrar yakalandığına dair kanıtların artmasıyla, herkes yakalansa bile Kovid-19 virüsüne karşı bir sürü bağışıklığı geliştirileceğine güvenmemeliyiz. Sürü bağışıklığı, sağlansa bile (ki bunu sağlayamayız) aşı olmadan kusurlu bir hedeftir. Bu nedenle, yüksek oranda enfekte olmuş insanla bile, sürü bağışıklığı yoluyla iyi bir korumanın sağlanması olası değildir.
Öyleyse sürü bağışıklığından ziyade aşı çalışmalarına güvenmeliyiz. Nitekim devam eden bir dizi deney ileri aşamalara ulaştıkça umutlarımız da artıyor. Kovid-19 tamamen ortadan kaldırılamasa bile –ki muhtemelen öyle olacak- insanlar, ilk günlerde dünyayı felç eden korku olmadan onunla yaşayabilecekler.