Salih Kallab
Ürdünlü yazar. Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı
TT

Heniyye’nin ulusal birlikten çekilmesi Hamas’ın Filistinli olmadığını gösteriyor

Pek çok kişinin en başından tahmin ettiği gibi, Fetih ile birlikte Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Filistin Ulusal Otoritesi ile İslami Direniş Hareketi Hamas arasındaki bir tür siyasi ve örgütsel balayı uzun sürmedi. Modern Filistin direnişinin başlamasından uzun bir süre sonra Müslüman Kardeşlerin askeri bir kolu olarak kurulan Hamas, Katar ve birkaç ülkenin desteğiyle 2007’de Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ulusal Otorite ve kendisine bağlı tüm örgüt ve güçlere karşı bir darbe gerçekleştirmişti. Bunun sonucunda Filistinliler bölünmüş ve biri Gazze’de diğer Batı Şeria’da iki Filistinli yapı ortaya çıkmıştı.
Fetih, Ulusal Otorite ve FKÖ ile Hamas arasındaki bu uzaklaşma, Filistinlilere baskı yapan gelişmelerden sonra çok geçmeden yerini asgari düzeyde de olsa vaat edici bir yakınlaşmaya bıraktı. Bu gelişmelerden biri, Filistinlilerin bütün grupları ve örgütleriyle reddettikleri ABD Başkanı Donald Trump’ın Yüzyılın Anlaşması adındaki projesiydi. Devlet Başkanı Mahmud Abbas, bu anlaşma gereğince Filistinliler için çizilen haritanın İsrail kontrolü altında bir İsviçre peyniri gibi göründüğünü söylemişti.
Bu gerçekten zor anda Abbas, Filistinlilerin tek taleplerinin, İsrail’in Doğu Kudüs dahil 1967’de işgal ettiği toprakların tamamından çekilmesi ve Filistin devletinin kurulmasına dayanan uluslararası meşruiyet temelinde müzakereler olduğunun altını çizdi. Fetih ve Hamas arasında siyasi duruşlardaki farklılığa rağmen Filistin bölünmesinin sona erdirilmesinin gerekliliğini vurguladı. Beyrut’ta Filistinli grupların liderlerini bir araya getiren online toplantı sırasında da Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye bunu destekledi ve “Halkımıza yönelik projelerle yüzleşmenin temel dayanağı birleşik pozisyonumuzdur” diye konuştu. Ayrıca, Hamas’ın FKÖ’ye bir alternatif önermediğini söyledi. Ancak Oslo evresini sona erdirip yeni bir Filistin dönemi inşa edecek bir ulusal siyasi program inşa etme çağrısında bulundu ve ekledi; “Ne komşu, müttefik ne de çözümün bir parçası olan ve düşman olarak kalacak İsrail'i tanımayacağız. Tüm detayları belirleyecek bir komite aracılığıyla bir mücadele ve direniş stratejisi üzerinde anlaşmak istiyoruz”. Halk, politik ve yasal direnişten başlayarak askeri direnişe kadar her türlü direniş seçimini vurguladı.
Bu, her iki tarafın da diğerini kendi tarafına çekmeye çalıştığı anlamına geliyor. Daha sonra yapılan müzakerelerin tümünün bu ihtilaf konusu etrafında dönmüş olması muhtemel hatta kesindir. Hamas ve onunlar birlikte olanlar, özellikle de Müslüman Kardeşler, Türkiye, İran ve Katar, Mahmud Abbas ve Fetih Hareketi’ni kendi taraflarına çekebileceklerini, Batı Şeria’da daha önce Gazze’de yaptıklarını yapabileceklerini sandılar. Ne var ki, Filistin liderliğinin Oslo Anlaşması temelinde barış süreci ve Filistin devletinden vazgeçmeyeceğini anladılar ve bundan emin oldular.
Mahmud Abbas önderliğindeki Filistin liderliği, Hamas’ın bu son adımı atmayacağına inanıyordu. Yani Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin, daha önce düzenlenmesi ve tarihi kararlaştırılmış Ramallah’taki toplantıya katılmamasını beklemiyorlardı. Zira bu, Hamas ile Fetih ve Ulusal Otorite arasındaki ilişkilerin eski haline (kesintiye) döndüğü anlamına geliyor. İhvan (Müslüman Kardeşler), Türkiye, İran ve Katar ittifakı, özellikle Kahire’nin yeni karşılıklı ilişkileri başlatmak için Gazze’den gelen heyeti kabul etmemesinden sonra, Hamas Hareketi’ne Ramallah ile temaslarını kesmesi gerektiğini iletmiş demek oluyor. Kahire, Hamas Müslüman Kardeşlerin bir kolu olduğu için Gazze heyetini kabul etmedi. Zira Hamas’ın istediğini elde ettikten sonra Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi rejimini hedef almaktan vazgeçmeyen, bazı Mısır şehir ve bölgelerinde terörist varlıklarının devam ettiği kanıtlanan Mısırlı Müslüman Kardeşlerin önünü açmaya çalışması olası olduğu için kendisine güvenmiyor.   
Mısır'ın, İsrail işgalinden önce ve sonra ve tabii ki tüm aşamalar ve dönemler boyunca kesintisiz Gazze Şeridi’nde güvenlik olarak varlık gösterdiği biliniyor. Ancak Mısır, Hamas’ın 2007’deki darbesinden ve Fetih ile Ulusal Otorite’nin Gazze’den çıkarılmasından beri buranın kendisine karşı bir terör üssüne dönüşmesinden endişeleniyor. Kaldı ki, Mısırlı Müslüman Kardeşlerin Gazze’de varlık gösterdiklerini, belirli ve bilinen taraflardan gelen dolarlarla dolu çantalardan pay aldıklarını doğrulayan bilgiler var.
Bütün bu anlattıklarımız içinde en önemlisi, Hamas’ın herhangi bir uyarı yapmadan ve ansızın Fetih ve Ulusal Otorite ile ilişkilerinden vazgeçmiş olmasıdır. Oysa Mahmud Abbas ve tabii ki onunla birlikte Fetih Hareketi’nin önde gelen isimlerinin çoğu Hamas’a açılma, bütün grupları içeren bir ulusal birlik kurma konusunda ciddiydiler. Hatta Hamas’ın 2007’de Gazze’de düzenlediği ve bütün darbeler gibi kanlı olan darbesini unutmaya hazırdılar. Onlar için her şeyden önemli ve öncelikli olan, ulusal birlik, Yüzyılın Anlaşması ile mücadele ve başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırları içinde bir devlet inşasıdır.
Burada şu soruyu soranlar olabilir: Hamas’ın Filistinli kardeşlerinden vazgeçmesinden sonra Filistin Devlet Başkanı neye dayanabilir? Müslüman Kardeşlerin bir kolu olduğu için onun ittifaklarına bağlı kalmasından, referansının Ramallah değil de İstanbul ya da Ankara (fark etmez) olduğunu, kararlarını kendisinin değil (İran, Katar ve Husileri içeren, Gannuşi’nin Tunus’u da dahil etmeye çalıştığı) bu ittifakın lideri ve Müslüman Kardeşlerin Mürşidi Erdoğan’ın aldığını kanıtlamasından sonra ne yapabilir? Ancak, bu ittifakın ne yaparsa yapsın kesinlikle başarısız olacağı aşikardır.
Başa dönecek olursak, Fetih Hareketi’nin kurucularından ve 1965’de Filistin devriminin kıvılcımını ateşleyen ilk liderlerden olduğu için geniş tecrübe sahibi Mahmud Abbas’ın, hiçbir Arap ülkesi ile siyasi anlaşmazlıkta ileri gitmeyeceği mutlak ve tartışmasız bir gerçektir. Filistin davası başta Körfez olmak üzere tüm Arapların davasıdır. Bundan dolayı, bu ülkelerle herhangi bir ihtilaf ancak geçici olabilir. Uzun ve meşakkatli Filistin süreci boyunca bu, tekrar tekrar teyit edilmiştir.
Dolayısıyla Fetih liderlerinin dediği gibi; eğer Hamas kendisini Müslüman Kardeşlerin Mürşidi Erdoğan, Tahran’daki Velayet-i Fakih rejimi, Katar ve Husilere bağlı İhvancı bir örgüt değil de Filistinli bir örgüt olarak görüyorsa, Filistin direniş sürecine katılmalıdır. FKÖ’nün bir parçası olmalıdır. Yüzyılın Anlaşması ya da Arap, Müslüman ve Hristiyanların davası olan Filistin davasını tasfiye etmeyi amaçlayan diğer girişimler temelinde olsun devam eden girişimlerle mücadele eden kardeşlerine katılmalıdır. Tartışmasız uluslararası bir mesele haline gelen bu konuda, Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer ülkelerin adil ve yakın bir çözüm üzerinde anlaşmaya varmaları için bir Arap konferansı düzenlenmesi planlandığı biliniyor.