Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Kulluğun keyfiyeti ve mahiyeti üzerine

İnsanın özgür olduğu doğrudur. Fakat istediği her şeyi istediği şekilde yapabileceği kanaati yanlıştır. Zira insan başıboş bırakılmamıştır. Bu nedenle başta Allah’a kulluk etmesi olmak üzere insana nasıl hareket edeceği, neyi ne zaman yapacağı bildirilmiştir. İnsandan beklenen ibadetin/kulluğun nasıl olduğuna geçmeden önce, ibadet/kulluk kavramından ne anlaşılması gerektiğine bakmakta yarar vardır.
İbadet; insanın yaratılış gayesi…[1]
İbadet; Allah’a itaat…
İbadet; Allah’a saygı ve sevgiyi arz etmek…
İbadet; Allah’tan başkası için yapıldığında yarar sağlamayan iş…[2]
İbadet; Rabbin insana değer verme nedeni…[3]
İbadet; sadece Allah’a yapılması emredilen amel…[4]
İbadet; İman edenlerin yalnızca Allah için yapmayı taahhüt ettikleri eylem…[5]
İbadet; evrendeki her varlığın isteyerek veya zorla göstermek durumunda kaldığı boyun eğiş…[6]
İbadet; dinin ve hayatın bütününü içine alan hakikat…
Ve nihayetinde ibadet; alçak gönüllülüğün en üst seviyesi,[7] boyun eğmenin, itaat etmenin, saygı göstermenin ve kulluğun en son noktasıdır.
İbadet kavramının ifade ettiklerine kıssaca değindikten sonra ibadetin kime, nasıl, ne zaman, nerede ve ne zamana kadar yapılması gerektiği hususları üzerinde duralım.
İbadetin kime yapılacağı konusunda Kur’an, hiçbir tartışmaya yer vermeyecek derecede açık bir ilke ortaya koyar: “Yalnızca Allah’a kulluk ve ibâdet edin, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi O’na denk tutmayın!..”[8] Zira bu ilke bütün peygamberlerin insanlığa sundukları mesajın ortak temel noktalarından birisidir. Dolaysıyla ibadet/kulluk yalnızca Allah’a yapılır.
Nasıl ibadet edileceği konusunda da insana yol gösterilmiştir. Hacda nasıl hareket edileceğinin öğretildiği ayetlerin son kısmında Allah’a kulluğun, O’nu anmanın nasıl yapılması gerektiği ile ilgili “Allah’ın size gösterdiği biçimde onu anın!”[9] emri verilirken, tehlike anında namazın nasıl kılınacağı öğretilirken de “… Bu tehlikeli durumlardan kurtulup güvene kavuştuğunuz zaman, daha önce bilmediklerinizi Allah size nasıl öğrettiyse, siz de namazı güzelce kılarak ve O’nun ayetlerini sürekli gündemde tutarak O’nu öylece anın.”[10] buyrulmaktadır. Bu ilahi düsturlar kulluğun keyfi bir şekilde yerine getirelemeyeceğini öğretir. Ayrıca ibadet/kulluk yapılırken samimi olunmalı, içtenlikle ve gönülden yerine getirilmelidir. İşine geldiğinde kulluk yapan/teslimiyet gösteren, işine gelmediğinde ise yan çizenler kınanmaktadırlar: “İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah’a kıyısından kenarından kulluk eder; öyle ki, kendisine Allah tarafından bir iyilik ulaşsa, gönlü onunla huzura kavuşur fakat fakirlik, hastalık, başarısızlık gibi bir imtihânla yüz yüze gelecek olsa, hemen gerisin geriye dönerek Allah’a kulluğu terk eder. Böyle bir insan, hem dünyayı, hem de âhireti kaybetmiş demektir ki, işte en büyük felâket budur!” (Hac 22/11) İnsandan beklenen kulluğunu samimiyetle ve her durumda Allah’a yapmasıdır.
Belirli bir eda ediliş şekli olan ibadetlerin, belirli bir yerine getirilme zamanı vardır. (örneğin namaz; günün belirli vakitlerinde kılınır, oruç; ramazan ayında tutulur.) Hac ibadetinde ise hem zaman hem de mekân şartı vardır. Hac belirli aylarda, belirli mekânlarda ve belirli eylemler yapılarak eda edilir.
Hem belirli bir eda ediliş şekli ve zamanı olan ibadetlerin hem de genel mana da ibadet/kulluğun bitiş zamanı hayatın sona erme anıdır. Zira insanı ibadet/kulluk etmek için yaratan irade, bu işin ölüm gelip çatıncaya kadar devam etmesini murad etmiştir. “Ölüm denilen kesin gerçek kapını çalıncaya dek, Rabb’ine kulluk ve ibâdete devam et!” (Hicr 15/98-99)
Hayat boyunca ibadet etmenin temel gayesi ilahi rahmeti elde etmektir. İlahi rahmete nail olanlardan olmak dileğiyle…

[1] Zariyat 51/56
[2] Yunus 10/18; Nahl 16/73; Furkan 25/17,55
[3] Furkan 25/77
[4] Tevbe 9/31; Beyyine 98/5
[5] Fatiha 1/5
[6] Ra’d 13/15
[7] Ragıb el-İsfehani, el-Müfredât, “ʿabd” md.
[8] Nisa 4/36; Ayrıca bk: En’am 6/102
[9] Bakara 2/198
[10] Bakara 2/239