Abdurrahman Şalkam
TT

Nijerya, şiddet ve bölünmeye saplanmış durumda

Büyük. Zengin, askıya alınmış Afrika ülkesi, askeri yönetim ve sivil yönetim arasında geçiş yaptı. Ancak ordu, seçimler yoluyla ve sivil kıyafetlerle sık sık iktidara geri döndü. General Olusegun Obasanjo ve daha sonra General Muhammed el-Buhari, ülkeyi sivil kıyafetleri ile yöneten en önde gelen askerlerdi. Nijerya, başta petrol olmak üzere muazzam kaynaklara ve oldukça büyük bir insan havuzuna sahiptir. Eski Devlet Başkanı Obasanjo, dünyadaki her üç siyahiden birinin Nijeryalı olduğunu söylerdi. Buna rağmen, halkı yolsuzluktan mustariptir ve ülke geneline yayılan suç, daha güçlü ve daha geniş bir ivme ile geri dönen bir felaket getiriyor. Demografik kompozisyon, Müslüman kuzeyi ve Hristiyan güneyi ile endişeli bir haritayı gösteriyor. Biafra’nın ayrılıkçı savaşı, ortadan kaldırıldı, ancak izleri ruhumuzun derinliklerinde kaldı.
Kuzeydeki genişlemesini durdurmayan ve sınırları Çad ile Kamerun’a uzanan Boko Haram hareketi, ülkeyi yoran ve kalkınma projelerini engelleyen bir yara oluşturdu. Boko Haram grubu, Davet ve Cihat İçin Ehl-i Sünnet Cemaati adı altında başlayıp, ‘Batı müfredatı uyarınca eğitim haramdır’ anlamına gelen Boko Haram’a dönüştü. Grubun kurucusu Muhammed Yusuf, İslam hukukunun uygulanması ve eğitim müfredatında tam değişiklik çağrısı yaptı. Kendisi, hareketin hedeflerine ulaşmak için verdiği savaşın uzun süreceğini ve talep edilen şeye ulaşmadan durmayacağını söyledi. Hareket, Nijerya sınırlarının ötesine yayıldı, Çad ve Nijer’den gençler de gruba katıldı. Kamerun ve Çad’da terör saldırıları düzenledi ve farklı bölgelerde yetişkin ve çocukları kaçırdı. Hareket, yüzlerce reşit olmayan kızı da kaçırırken, bu kızların kurtulmaları da kolay olmadı.
Boko Haram, 2004 yılında 200 genç üyesi ile kuruldu. Ancak hızla genişledi, kendini silahlandırmaya başladı ve etkinliği birçok bölgede genişledi. 2014 yılında ise ülkenin kuzeyindeki Gwoza kentinde halifelik ilan etti. Polis, örgütü takibe başladı, harekete yönelik sürekli saldırılar düzenledi ve örgütün pek çok üyesini öldürdü. Ancak hareket, genişlemeye ve terörist faaliyetini sürdürmeye devam etti. Güvenlik güçlerine ve orduya karşı farklı alanlarda sürekli bombalı saldırılar gerçekleştirdi. DEAŞ’a biat etti ve adını, ‘Batı Afrika Eyaleti İslam Devleti’ olarak değiştirdi.
Radikalizm yanlısı terör örgütü Boko Haram, ülkenin vücudundan kan akan tek yarası değil. Daha geniş ve ciddi yaralar da mevcut. Nijerya’daki toplumsal oluşum, karmaşık bir yapıya sahip. Birçok farklı kabile, aralarındaki silahlı çatışmaları durdurmuyor. Ülkenin en büyük iki kabilesi olan Hausa ve Yoruba kabileleri, aralarındaki çatışmaları sonlandırmıyor ve çoğu zaman, Yoruba ve Fulani arasında olduğu gibi yüzlerce ölüme neden oluyor. Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki çatışmalar mahalleden mahalleye alevleniyor. Her şeyde zıt toplumsal dokudaki unsurlar arasında fark oldukça büyük ve keskindir. Birden fazla kabile oluşumlarının her biri kendi diline, kültürüne, yaşam tarzına ve kıyafetlerine sahip. Din, zaman zaman en büyük ve en güçlü patlayıcı etken olmaya devam ediyor. Sahadaki dini bölünme, bölgeler arasında fiilen bir ayrılık oluşturdu. Hristiyanlar güneyde yaşarken, Müslümanlar kuzeyde yoğunlaştı.
Ülkede tek bir dine mensup gruplar bile akut bir anlaşmazlıktan uzak değildir. 250’den fazla etnik grubu bir araya getiren aşiret yapısı, sosyal bütünleşme sürecini engellemekte ve toplumsal yapıda kırılmalar yaratmaktadır. Herkes, çeşitli nedenlerle herkesten şikâyet eder. Hausa kültürünün, ülkenin kuzeyindeki diğerlerinin kültürü üzerindeki hakimiyetine ilişkin çeşitli kabile gruplarının öfke hali hala mevcut. Müslümanlar, Hristiyanlar ve paganlar arasındaki çekişme, bağımsızlıktan bu yana durmadı. Nijerya nüfusunun yüzde 50’si Müslüman, yüzde 40’ı Hristiyan ve nüfusun yüzde 10’u çeşitli putperest dinlere mensup.
İslami sloganlar yükselten grupların yürüttüğü radikalizmin ve terörizmin yayılmasının, Hristiyanlar ve putperestler arasında korku uyandırdığına şüphe yok. Aralarında İslami olan her şeyle yüzleşmeyi amaçlayan, çatışma faktörlerini harekete geçiren ve toplumsal ayrışma durumunu genişleten akımlar ortaya çıkıyor. Müslümanlar, işsizlik ve yoksulluk yaşarken, Hristiyanların devletin eklemleri ve servet kaynakları üzerindeki hakimiyetine karşı şikayetlerini durdurmuyorlar.
Birçok Afrika ülkesinde, devlet dairelerindeki çoğu işin Hristiyanların hakimiyetinde olduğu bir olgu söz konusu. Bunun nedeni, Müslümanların, çocukları Hıristiyan dinini benimsemesinden korktukları için sömürgecilik döneminde çocuklarını okula göndermemeleridir. Bu durum, Hıristiyan ve Müslüman nesiller arasında eğitim eksikliğine yol açtı. Diğer taraftan Hristiyanlar da siyasi, kültürel ve dini bir renkle ilgili şikayetlerde bulunuyor. Demokrasiyi, Müslüman çoğunluğun lehine bir avantaj olarak görüyorlar ve devletin, İslami örgütlerdeki varlığına şiddetle karşı çıkıyorlar.
Muazzam imkanlara sahip büyük bir ülke olan Nijerya, Güney Afrika devletiyle kıyaslanabilir bir Afrika ekonomik ve politik kaplanı olmayı başardı. Bununla birlikte geniş toplumsal eşitsizliğin ortaya çıkardığı karmaşıklık, ülkenin hareketini engelledi ve ilerlemesini durdurdu. Petrole bağımlı olarak büyüyen ekonomi, ülkenin ekonomik yapısının bozulmasının sebebi oldu. Bu durum, yaygın yolsuzluk ve yoksulluğa yol açarken, suçun, endişe verici bir şekilde yayılmasına ve ülke çapında güvenlik eksikliğine neden oldu. Bugünlerde Nijerya, yaygın şiddete yol açan başka bir kriz yaşıyor. Halkın büyük bir kesiminin söyledikleri gibi, güvenlik güçlerinin halkın parasına el koymasını reddeden halka müdahale etmesi ve aşırı güçle bastırması nedeniyle ülke kaos içinde.
Nijerya, tüm insani ve ekonomik imkanlara ve ileri bir konumda olması için seçkin bir coğrafi konuma sahip olan bir ülkenin kaybolan fırsatlarının nadir örneğidir. Ancak toplumsal yapının bozukluğu, onu şiddet, terörizm, yolsuzluk ve suçla boğulan engelli bir devlet haline getirdi. Böylece de kronik geri kalmışlık bataklığına saplandı.