Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Dindarlık, şüphe ve sorgulamayla gelişir!

Kurumsal din, dinin şeksiz ve şüphesiz inanmak olduğunu sürekli olarak söyler. Kurumsal din, dinin ve imanın en büyük düşmanının şüphe olduğunu düşünür, çünkü ona göre şüphe insanı, küfre ve inançsızlığa götüren yoldur.
Dinde ve imanda şüpheye yer olmadığına dair yaklaşım, aslında dindarlıkla ve insani gerçeklikle bağdaşmamaktadır. İnsan, doğası gereği şüphe eden bir varlıktır.
Kişi, çocukluktan itibaren başlayan dindarlık gelişimini şüpheye borçludur. Kişi, şüphe sayesinde ihtiyaçlarına uygun değişen ve gelişen bir dindarlık tecrübesine sahip olmaktadır.
Din, hep kendisi hakkında yakın derecesinde konuşulan ve inanılan bir olgu değildir. Din, aslında hep kendi içinde büyük soruları barındırmaktadır. Dinin cevaplar üretmeye çalıştığı sorular, insani sorulardır. İnsan, sorularına cevap bulmak için dini tecrübesinden kaynaklanan teolojiler meydana getirmiştir.
Tarihin farklı dönemlerinde ortaya çıkan teolojilerin hiçbiri, tek başlarına insanlığın büyük sorularına cevap vermeye yetmemektedirler. Bireyler, daha önceki nesillerin oluşturdukları teolojilere iman etmek zorunda değildirler.
Her birey, kendi şartları içinde insana, hayata, tabiata, tarihe ve kutsala dair sorularını kendi ihtiyaçlarına göre yeniden formüle edebilir, önceki cevapları sorgulayabilir ve yeni teolojik yaklaşımlar ortaya koyabilir. Evrensel olarak nitelenebilecek hiçbir teoloji, yoktur.
Sahici dindarlık, atalar dini üzerine inşa edilemez. Atalar dini üzerine inşa edilen bir teoloji, verimsiz ve gereksiz bir paleontolojiden başka bir şey değildir. Dinin ve inancın hep kesin kabullerden oluştuğunu söyleyenler, hep yüz yıllar öncesinden kendi zamanı içinde konuşmuş kişileri referans olarak almaktadırlar.
Önceki yüz yıllarda yaşamış kişilerin fikirlerini, tek doğru inanç olarak günümüze taşımak, aslında teolojiyi ve hayatı durdurmak ve dondurmak demektir. Dogmatizm ve dinbazlık, hayatın, insanın ve dindarlığın ölüler tarafından kontrol edilmesi, yönetilmesi ve yönlendirilmesi demektir.
Teoloji ve dindarlık, canlı ve yaşayan insanların faaliyet alanıdır. Bugün gündemde olan teolojik polemikler, çekişmeler ve güç mücadeleleri, yaşayan insanların canlı dindarlık tecrübelerinden kaynaklanmamaktadır. 
Önceki yüzyıllarda yaşamış değişik kişilerin dini yorumları bugün canlandırılmak suretiyle, canlı ve dinamik bir şekilde düşünmeye,  şüphe etmeye ve sorgulamaya çalışarak kendi ihtiyaçlarına uygun teolojik anlamlar ve cevaplar üretmeye çalışan insanlar susturulmakta ve etkisizleştirilmektedir.
Ölüler diyarından canlıların dünyasına aktarılan yorumlar ve yaklaşımlar, insanı, dindarlığı, aklı ve maneviyatı birlikte anlamsızlaştırmakta ve işlevsizleştirmektedir. Teolojik alanda en büyük sorun,  dindarlık ve maneviyat alanını ölmüş faniler üzerinden kontrol etme mücadelesinden kaynaklanmaktadır.
İnsan, büyük bir alemdir. Felsefe, din, bilim, edebiyat,  sanat ve kültür, insan dediğimiz bu büyük alemi anlamaya ve araştırmaya çalışır. Düşünme, konuşma, tartışma, sorgulama ve eleştirme, insanı anlama ve anlamlandırma için gerekli olan insani faaliyetlerdir.
Düşünmek, konuşmak, tartışmak ve sorgulamak için insanın özgür olması gerekmektedir. Bütün insani faaliyetlerde ve tecrübelerde, hava ve su gibi gerekli olan şey, özgür düşünce ve özgür ifadedir. Sahici bir teoloji, fikri hür, irfanı hür ve ilmi hür insani tecrübeler sonucu ortaya konabilir.
Şüphe, yanlış inançların, hurafelerin, bilgilerin ve fikirlerin en etkili yıkıcısıdır. Hakikatin ışığı, ancak şüphe sonucunda ortaya çıkar. Hayatımızı sınırlayan, verimsizleştiren ve işlevsizleştiren bütün yanlış bilgilerden, inançlardan ve hurafelerden ancak şüphe ile kurtulabiliriz. Şüphe olmadan insanın hayatını yaşanmaya değer ve verimli kılması, geliştirmesi mümkün değildir.
Şüphe, kalplerde fesat ve sapmanın olması demek değildir. Şüphe, kutsal adına insanın ilahi, manevi ve akli olanı kurgulamasına, sulandırmasına ve yozlaştırmasına karşı insanın sahip olduğu en değerli özelliktir.
İnsana, doğaya, tarihe ve kutsala dair söylenmiş her şeyden metodik ve verimli bir şekilde şüphe yeteneğini kullanmak suretiyle yeni sözler söylemek mümkün olabilir. Şüpheyi iman adına susturmak, aslında sözü yasaklamak demektir.
İnsan, bütün insani özelliklerini dahil ederek dindarlığını yaşamaktadır. İnsanın dini tecrübesi, sadece manevi ve kalbi bir tecrübe değildir. İnsanın bütün insanlık durumu, aslında dini inançlarında, pratiklerinde ve değerlerinde ortaya çıkmaktadır.
Kişinin ekonomik, sosyal, siyasal, zihinsel, duygusal, tarihsel, ailevi, sınıfsal,  eğitsel, sanatsal ve ahlaki boyutları onun kutsalı tecrübesinde ortaya çıkmaktadır. Dindarlık tecrübesi, insanın insanlığından çıkarak insanüstü bir varlık olarak kutsalı tecrübe ettiği bir deneyim değildir. İnsan, dini tecrübe alanına kendisine ait her şeyi taşımaktadır ve dahil etmektedir.
Dine dair her şeyi, insani durumumuzun gerçekliği ışığında düşünmeli ve konuşmalıyız. Dini alanda elimizde insan tecrübesinden başka, üst bir varlığa ait bir tecrübenin verilerine sahip bulunmamaktayız.
Şüpheyi, sorgulamayı ve düşünceyi yasaklamak suretiyle insanın dini tecrübesi üzerinde tekel kurma hakkına ve imtiyazına hiçbir kişi, kurum ve grup sahip değildir.
Şüphe ve düşünce yoluyla insan, din dahil her alanda yorum yapma hakkına ve imkanına sahiptir. Yapılan hiçbir yorum, yasaklanmamalı ve bastırılmamalıdır. Yapmış olduğu yorumlardan dolayı hiç kimse, başına kötü şeyler geleceğinden korkmamalıdır.
Farklı yorum sahipleri, birbirlerini özgürce eleştirerek yeni fikirlerin ve yaklaşımların ortaya çıkmasına katkı sunmalıdırlar. Eleştiri ve tartışma yapılmadan bir yorumun aşırı, zararlı ve küfür olarak bastırılması totaliteryanizmden başka bir şey değildir.
Korku iklimi, şüpheyi, düşünceyi, aklı, bilimi, sanatı ve felsefeyi öldüren bir vahşet halidir. Şüphe, düşünce, maneviyat, akıl, bilim, sanat ve felsefe ancak özgürlük ikliminde hayat bulabilir.
Dindarlık tecrübesi, sübjektif bir tecrübedir. Herkes sübjektif nitelikteki dini tecrübesi hakkında söz söyleme ve yorum yapma hakkına sahiptir. İnsan,  dini tecrübe yoluyla kutsalı yaşamakta, anlamakta, kavramsallaştırmakta ve kendi insani durumu içinde şekillendirmektedir.
İnsani durumumuzu anlamak için insan olarak farklı dini tecrübelere ve yorumlara açık olmak, onlar üzerinde düşünmek ve onları sorgulamak gerekliliği vardır. Düşünme, şüphelenme, akıl etme ve tefekkür temelinde dini tecrübeye yönelmeli ve anlamaya çalışmak lazımdır.
Bilgiye, hikmete, düşünmeye ve araştırmaya dayalı bir şüphe sayesinde dini, ahlaki, manevi, siyasi ve sosyal durumumuzu daha iyi anlama ve keşfetme imkanı vardır.