Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

İran’ın idam sehpaları baskı ve suikast aracı

İç ve dış sorunlarının bataklıklarına saplanan İran rejimi, çeşitli şekillerde halkına baskı yapıyor. Sindirilmiş halkın arasından daha çok izleyici toplamak ve korkulardan dolayı tartışmasız bir şekilde yönetimde kalmayı garantilemek için idam sehpaları kurarak bunları vinçlerle daha yükseğe kaldırıyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre İran, idam cezasını uygulayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Raporlar, İran’da tutuklanarak idam edilen onlarca kişinin henüz 18 yaşına bile gelmediğini gösteriyor. Aynı zamanda İran’ın 2005-2015 yılları arasında en az 73 çocuk hakkında idam cezası uyguladığı ifade edilirken 2014 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çıkarılan son raporda idam edilen çocuk sayısının 160’tan fazla olduğu vurgulandı. Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü’nün açıklaması da dahil olmak üzere İran’ın çocuklara ve gençlere karşı yaptığı zulümlere yönelik çekingen bir muhalefet var. Ancak İran'daki mevcut yasalar çoğu zaman idam cezasının uygulanmasını ergenlik çağlarına kadar ertelese de kızlarda 9, erkeklerde ise 15 yaşından büyüklerin idam edilmelerine izin veriyor.
İran’da rejime karşı gelen herkesin sonu darağacında bitiyor. 2019 yılının ocak ayında çıkan protestolar sırasında İran rejimini etkileyen skandalları yayınlayan Amad News sitesinin kurucusu hükümet karşıtı gazeteci Ruhullah Zem’in hayatını sona erdiren idam sehpası ülkedeki ne ilk ne de sonuncu oldu. Zira İran daha önce de genç güreşçi Nevid Efkari’yi rejim karşıtı gösterilere katıldığı gerekçesiyle idam etmişti. Zem ve Efkari’den önce de binlerce hükümet karşıtı kişi idam edilmişti. Bu da İran’ı dünya çapında halkı için idam sehpası hazırlayan ülke olarak birinci sıraya taşıdı. En fazla idam Hasan Ruhani döneminde gerçekleşti.
İran İnsan Hakları Örgütü Müdürü Mahmud Emiri Mukaddem, İran’da darağacına karşı halk muhalefetinin gittikçe arttığını vurguladığı açıklamasında “İran’ın cezaya çarptırılan halk ile bu cezaları uygulayanlar arasında ana çatışma sahnelerinden birine dönüştüğünü” söyledi.  Mukaddem, İran’da #onlarıidametmeyin etiketi ile başlatılan halk kampanyasına işaret ederek bu hareketin, darağaçlarında sallandırılmakla korkutulan ve sindirilen İran halkı ile rejim arasındaki uçurumun ve ayrımın boyutunu gözler önüne serdiğini belirtti. Yargısal adaletin ve barışçıl dava prosedürlerinin olmadığı, sanıkların itiraflarının baskı ve işkence ile alındığı ve özellikle rejime muhalif olanlar aleyhinde suçlamaların uydurulduğu bir ortamda, İran rejiminin muhalif için caddelere kurduğu idam sehpaları uluslararası toplumun sessizliği karşısında halkı sindiren ve alenen yapılan siyasi suikastlardır.
İran rejiminde bir genç kız yalnızca Devrim Muhafızları’nın bir üyesiyle ya da bir gardiyanla baskı altında yapılan evlilik sözleşmeleri ve din adamlarının onayı ile zorla evlendirildikten sonra idam ediliyor. Zira Velayet-i Fakih sistemine göre bu kadınlar “cenneti hak etmiyor” ve bu nedenle “gidecekleri yerin cehennem” olması için “evlilik” adı altında tecavüze uğrayarak da olsa idamdan önce bekaretlerini kaybetmeleri gerektiği savunuluyor.
İdam sehpaları her zaman sistematik bir baskı aracı olarak kullanıldı. Nitekim İranlı yetkililer işgal altındaki Arap Ahvaz bölgesinde tutuklanan 22 kişiyi adil bir şekilde yargılamadan toplu olarak idam etmişti. BM İnsan Hakları Konseyi İran Özel Raportörü Cavid Rahman “Arap Ahvazlar halen haklarına karşı yapılan ihlallerin kurbanı” ifadelerini kullandı.
İran’ın abluka ve uluslararası izolasyon gibi yaşadığı dış krizler ve tekrarlayan halk protestoları rejimi, idamı vatandaşlarına baskı yapmak için bir araç olarak kullanmaya itti.