Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

ABD: Bir başkana veda etmek, diğer başkanı karşılamak

Amerika Birleşik Devletleri'nde iktidarın devri, anayasa tarafından korunan ve içerideki birden fazla otorite tarafından takip edilen sabit kurallara tabidir. Şu veya bu tarafın manipüle edebileceği paralel bir cumhuriyetçi parametre değildir. Bu nedenle iktidar devir teslimi her zamanki gibi sorunsuz gerçekleşecek.
ABD’nin yıllardır tanık olduğu tarihsel bölünme, orada güvenliği bozabilecek bir şeyin yaşanması olasılığı hakkında şüpheler uyandırıyor ve bunlar giderek artıyor. Bunun nedeni ister iç isterse dış nedenler olsun, her iki durumda da ilginç ve takip edilmeye değer olacak.
ABD Başkanı Donald Trump döneminin yeniden gözden geçirilmesi ve derinlemesine düşünülmesi gerekiyor. Bu yüzden tüm boyutlarını yakalayabilecek çalışmalar ve araştırmalara konu olmaya devam edecek. Trump tek dönemden oluşan 4 yıllık başkanlığı sırasında, bir başkasının başarmasının mümkün olmadığı iç ve dış başarılara ulaşmayı başardı. Medyanın kendisini hedef tahtasına oturtması, solun kendisine düşman olması ve pek çok kişinin ilişkilerinde katı ve sert olduğunu kabul etmesine rağmen, ABD’nin politikaları ve eğilimlerinde selefinin yol açtığı sapmayı görünür bir biçimde azaltmayı başardı.
Obama ABD için önemli bir başkandı ve bilinçli olarak dünyadaki ABD imajını ebediyen değiştirmek istiyordu. Bunun için müttefikleri bırakıp düşmanları destekledi. ABD’nin görüntüsünü, kimliğini ve dünyadaki yerini değiştirmek istedi. Tarihin mantığı ve işlerin doğası gereği, bu sapmalarla yüzleşmesi için ABD'nin başına güçlü bir başkan geçmeliydi ve bu da Başkan Trump oldu.
Burada, ABD'nin konumunu, gücünü ve dünya genelinde imajını geri kazanması, düzeltebileceği şeyleri düzeltmesi başta olmak üzere Başkan Trump'ın, başarılarının bir kısmına yer vermek istiyoruz.
Trump’ın Ortadoğu bölgesindeki başarılarından biri, ABD'nin rakipleriyle yüzleşmeyi ve kartları yeniden düzenlemeyi amaçlayan net bir stratejik plan dahilinde çalışmasıdır. Trump, dünyadaki en büyük terörizm destekçisi olan İran rejimine karşı sert yaptırımlar uyguladı. Bunların rejim üzerindeki etkisi ise, zayıflık, çözülme ve uğradığı sayısız kayıp ve zarar oldu. Güvenlik ihlalleri ve İran içinde düzenlenen suikastlar, rejimi koruması gereken güvenlik organlarında ortaya çıkan bu zayıflığa karşı öfke ve rahatsızlıklarını dillendirmeye başlayan İranlıların kendilerinin ve dünyanın gündemi oldu. Trump ayrıca İsrail ile BAE, Bahreyn ile başlayan ve Sudan ile Fas’a da uzanan bir barış yolu yaratmayı başardı. Diğer bir deyişle, dünyanın en çalkantılı bölgesinde yeni bir tarih yazdı. Barış yolunu, şüphesiz başkan seçilen Joe Biden'ın da devam ettirecektir, çünkü tek başına belirli bir kişi veya partinin değil bir ülke olarak ABD’nin başarısıdır.
Başkan Trump, bazı meselelerde sayfalar kapatıp yenilerini açtı ve büyük sorunları sıfırladı. Yemen’de Arap Koalisyonu’nun savaşını destekledi. Bazı tarafları Husileri desteklemekten vazgeçmeye ikna etti. Sudan’ı Terörü Destekleyen Ülkeler Listesi’nden çıkardı. Batı Sahra’nın tamamında Fas Krallığı’nın egemenliğini tanıdı. ABD’den önce bir dizi Arap ülkesi bu adımı atmıştı. DEAŞ’ın Irak ve Suriye’deki gücünü ortadan kaldırdı, örgütü dağıttı ve lideri Ebu Bekir Bağdadi’yi tasfiye etti. Aynı şekilde Ortadoğu’nun en kötü adamını, İranlı Kasım Süleymani’yi de tasfiye etti. Tarih, herkes için olduğu gibi Trump dönemi için de bir tanık ve yargıç olacaktır.
ABD’nin medeniyetini ve kültürünü küçümsemek, çeşitli bilimlerde ve bilgilerde dünya lideri olduğu için kabul edilemez. Ancak kendisini ve bazı siyasi davranışlarını eleştirmek, yaygın bir durum. Gerçekten ilginç olan ise, Araplar arasında birisi ABD sağını coşkuyla destekleyen, diğeri de aynı coşkuyla solu destekleyen iki grubun ortaya çıkışı. Oysa ılımlı olmak kolay, düşünmek mümkün ve analiz herkese açık.
Basit gerçek, Arapların Amerikan seçimlerinde ne kazandığını ne de kaybettiğini söylüyor, çünkü sonuçta bu, ABD’nin, vatandaşlarının, partilerinin ve akımlarının meselesi. Ancak bu, her ülkenin aklı başında kimselerinin, tarihteki en güçlü ülkedeki rakip gruplar içinde kendilerine en yakın olanları ve ülkelerinin çıkarlarını bilmedikleri, tarihin döngüsü ve çıkarların doğal dalgalanmaları ortasında ülkeleri ile halklarının geleceklerine önem vermedikleri anlamına gelmez.
Sol her zaman Körfez ülkelerinin geleneksel rakibi oldu. Onları gerici olarak tasnif etti ve politikalarını bu temele göre belirledi. Ne var ki bu düşman sol bugün, eski geleneksel komünist ülkelerde değil, artık Batı ve özellikle de ABD’de güçlü bir varlığa sahip. Sosyalizmin Fransa ve İngiltere’deki nüfuzu daha eski olabilir, ama ABD ve dünya genelindeki politikasında da kendisine güçlü bir konum elde etmeyi başardı. Başkalarını taklit edenler, düşman ile dost arasında ayrım yapamazlar çünkü taklit ettiklerinin vizyonları, yönelimleri ve çıkarları tarafından yönetilirler. Nitekim Başkan Trump'ı İran rejimi tehlikesini ortadan kaldırmadığı için eleştirenler var, ama bunlar, bu terörist rejimi güçlendirip kendisine milyarlarca dolar verenin ve onunla anlaşma imzalayanın Trump olmadığını unutmuş gibi yapıyorlar.
Amerikan solu, Kasım Süleymani'yi tasfiye ettiği için Başkan Trump'ı eleştirdiğinde, bazı Araplar da bu eleştiriyi Araplar ile Amerika'daki yoldaşları arasındaki temel farklılıkları düşünmeden tekrarladılar. Süleymani bir barış güvercini, Bağdadi de bir zeytin dalıymış gibi aynı eleştirileri yinelediler.
Amerikan solu, İran tehdidi karşısında, özellikle Suudi Arabistan ve BAE ile imzalanan ve bölgede fark yaratacak silah anlaşmalarını eleştiriyor, bazı Araplar da sola karşı eski sempatileri, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine karşı sürekli düşmanlıkları nedeniyle onları takip ediyorlar. Ne yazık ki bunlar arasında Körfez ülkeleri vatandaşları da var.           
Ölümcül koronavirüs için icat edilen aşı, başkan seçilen Biden’ın da teyit ettiği gibi yönetim ve  planlama olsun tamamen Trump yönetiminin başarısı. Ama ne ironiktir ki, bu virüs ve ona karşı mücadele, seçimler sırasında Trump'a karşı kullanılan silahlardan biriydi.
Dünya, Amerika'yı ve içinde yaşanan siyasi çekişmeleri izlemeye devam edecek çünkü bunların kendisi, özellikle de ABD’nin müttefikleri üzerinde büyük etkisi var. Aklı başında hiç kimse orada olup bitenleri, bu siyasi çekişmelerin sonuçlarını ve dünya ülkeleri üzerindeki etkilerini görmezden gelemez. Bu nedenle dünyada ABD seçimleri kadar takip edilen bir seçim yok.
Nihayetinde, bir devlet olarak ABD ile ittifak, bazılarının modası geçmiş tarihi sloganlarından uzakta Suudi Arabistan, Körfezi ülkeleri ve bazı büyük Arap ülkelerinin siyasi parametrelerinden biridir ve bu ittifak Beyaz Saray'da kim olursa olsun sürecektir.