Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Gündeme dair…

Uzun zamandır gündeme dair yazılar yazmıyordum. Bunun iki nedeni var: birincisi kendi gündemimi kendim belirleme kaygısı, ikincisi ise güncel gündemlerin çoğu zaman bir manipülasyon ve algı yönetimi ile belirleniyor olmasına dair olan inancımdır. Durum bu olmasına rağmen son günlerde biri dünya gündemine diğeri ise daha çok ülkemiz vatandaşlarının gündemine yansıyan iki hadise gündeme dair yazmamda etkili oldu.
Dünya gündemine yansıyan hadiseyle başlamak istiyorum. Malum olduğu üzere Amerika seçim sonuçlarının kesin karara bağlandığı esnada gerçekleşen Meşhur Kongre Binası’nın işgal hadisesi. Bu hadiseyi ilk duyduğum andan itibaren zihnimde canlanan en net tablo, Yüce Rabbimizin inkârcıların kendi aralarındaki iç işleyişi tasvir ederken kullandığı şu tanımlamadır:
“…Kendi aralarında şiddetli bir rekabet vardır; sen onları birlik içinde sanırsın, ama kalpleri darmadağınıktır.  Bunun gerekçesi de, onların aklını kullanmayan bir topluluk olmalarıdır.” (Haşr 59/14)
Bütün kalbimle bu hakikate inanıyorum. Onları birlikmiş gibi gösteren şey Müslüman ülkelere karşı çıkarları doğrultusunda birlikte hareket etmelerinden başka bir şey değildir.
Yönetmek için kullanılan yöntemlerin, adı ister demokrasi olsun isterse başka bir şey olsun iyi veya güzel olarak nitelenmesi, istenilen sonucu verip vermesine bağlı olduğunu ifade etmek mümkündür. Yaşanan bu işgal dışarıya demokrasi abidesi ve havarisi olarak kendini yansıtan ABD’nin aslında öyle olmadığını bir kez daha gösterdi. Zira demokrasi istediklerinin iş başına gelmesini sağlıyorsa itibarlı ve değerlidir.
Mısır ve merhum Mursi örneğinde olduğu gibi istedikleri sonucu vermediği durumlarda demokrasinin askıya alınmasında bir sakınca görmemektedirler.  Başta Trump ve diğer kaybeden birçok kişi gibi istenilen sonuç elde edilmemişse -sistemin savunucusu olunduğu iddia edilmesine rağmen- kazananı hile yapmakla ve oyları çalmakla suçlayabilirsiniz.
Burada üzerinde durulması gereken önemli hususlar şu şekilde ifade edilebilir:

  • Olayın tozu dumanı ortadan kalktıktan sonra kongre işgali ile ilgili yayınlanan görüntülerin işin içinde iş olduğunu gösteriyor olması da gözden kaçırılmaması gereken bir husustur.  Zira içeriye giren kişilerin rahat tavırları, polisin onları önlemek için çok da istekli olmaması, bir kısmının fotoğraf alma ve polis ile öz çekim yapma gayreti, olayla ilgili soru işaretlerini arttırmaktadır.
  • KİME YARAR? Sorusunu sorduğumuzda KİM YAPMIŞ OLABİLİR sorusunun da cevabını bulacağımızı düşünürsek; görüyoruz ki TRUMP’dan kurtulmaya yaradığına göre YENİ YÖNETİM tarafından organize edilmiş olma ihtimali de uzak bir ihtimal değildir. Bu olaydaki en trajik taraf filler tepinirken beş kişinin hayatını kaybetmesidir.
  • Başkalarına yol göstermeye çalışanların, aslında doğru yolu değil kendi çıkarlarını sağlayacak ve koruyacak yolu gösteriyor olduklarının farkına varmak gerekir.
  • Dünya kamuoyuna gösterilmeye çalışılan “Müslümanların kendi aralarında sürekli kavgalı oldukları” algısının –maalesef şu an için kısmi olarak doğru olsa bile- sadece Müslümanlara özgü bir durum olmadığı, menfaat ve çıkar çatışmalarının olduğu her yerde görülebileceği.
  • Birbirlerine çok tutkunmuş gibi görünenlerin, Mevlana’nın ifadesiyle aralarına bir kemik atıldığında tutuştukları kavgayı gözden kaçırmamak gerekir. Bu husus, Amerika ve Batı’nın gücünü kendi gücünden değil sömürdüğü ve Ali Şeriati’nin ifade ettiği gibi “istihmarlaştırdığı/ Eşekleştirdiği” yönetici ve halkların gücünden aldığının göstergesidir.
  • Burada Müslüman birey ve toplumlara düşen görev hadiseleri doğru bir bakış açısıyla okumak ve her anlamda kendi özgürlüklerini kazanmaya çalışmaktır.

Gündeme dair değineceğim ikinci mesele sosyal medyada sahip oldukları güçle tekelleşmeye ve istedikleri şartları kullanıcılarına dayatmaya çalışan sosyal iletişim platformları ve bunlara karşı nasıl hareket edilmesi gerektiğidir.
Birkaç gündür “WhatApp ve Facebook” ve bunlara bağlı diğer platformların gizlilik şartlarını değiştirdikleri ve yeni şartların kullanıcıyı mağdur edeceği hususu karşısında yine bir yerlerden yapılan algı yönetimi ve yönlendirmesi ile “Telegram” ve benzeri başka platformlara geçiş yapılmaktadır. Bu husus ile ilgili şunları ifade etmek mümkündür:

  • Bu durum, “ölümü gösterip sıtmaya razı etme”ye benzemektedir. Zira Rusya’nın Amerika’dan daha güvenilir olduğunu kim garanti edebilir?
  • Bilişim uzmanlarının ifadelerine göre her halükarda bizim bilgilerimize ulaşabilme imkanları var. Kaldı ki insanların birçoğunun zaten mahremiyet algısı değiştiği için her şeyi kendileri başkalarına arz ediyor.
  • Bir akademisyenin ifadesine göre “ücret mukabilinde bir ürünü almıyorsak ürün bizizdir.” Zira bu platformlar bu kadar hizmeti babalarının hayrına sunmuyorlar. Sadece reklam gelirleriyle yetineceklerine inanmak kanaatimce en hafifinden safdilliktir.
  • Dikkat edilmesi gereken bir başka husus bunların kazandıkları güçle ekonomiye ve siyasete müdahale etme ve yönlendirme gücü kazanmış olmalarıdır. Twiter ve Facebook’un Trump’a yaptıkları ortada.
  • Diğer bir husus da zaten yazdığımız ve söylediğimiz her şey ilahi kayıt sisteminde yer alıyor. Dünyevi kayıtların önemsendiği kadar bu ilahi kayıtların da önemsenmesi gerekmektedir.
  • Yöneticiler şunu kullanmayın, şuna geçin diyecekleri yerde gerçekten kendi değerlerimizi gözeten ürün ve yazılımların hayata geçirilmesi için daha fazla çaba harcamalıdır. Bu konuda alaylı veya mektepli olsun yetenekli kim varsa sahip çıkılmalı dışarıya beyin göçünü engellemelidirler. Sözde kullanılan bazı söylemlerin pratikte hayata yansıtılmadığını bizzat en yakınımdaki örneklerden biliyorum.

Sözü çok uzatmadan son olarak şunu ifade etmek istiyorum ki biz kendi teknolojimizi kendi değerlerimiz doğrultusunda üretmediğimiz sürece daha çooook sosyal medya platformu değiştiririz.