Abdurrahman Şalkam
TT

Asıl soru: Donald Trump

Başkan Donald Trump Beyaz Saray'dan ayrıldı. Ancak ABD’nin siyasi sahnesinde uzun süre bir soru işareti olarak kalacak ve hatta sosyal ve entelektüel oluşumun eklemlerine uzanacaktır. Trump, Beyaz Saray'dan ayrıldı, fakat Amerikalıların evlerine ve hayatlarına dahil olacak. Amerikan toplumunun dur durak bilmeyen yürüyüşünde bir dönüm noktası olacak.  
Trump, “Önce Amerika” sloganını yükselterek toplumun derinlerine indi ve bunu gerek ülke içerisinde gerekse dışarıda pratik adımlara dönüştürdü. ABD’nin ticari rakiplerine ve siyasi olarak kendisine karşı çıkan ülkelere yumuşak silah olan yaptırımlarla karşılık verdi. Eskiler ABD’yi “Yeni Dünya” olarak adlandırmışlardı ve gerçekten de öyleydi. Etnik, entelektüel ve ekonomik oluşumunun yanı sıra yolların, binaların ve arabaların büyüklüğü bakımından eski kıta insanlarının alışkın olduğu her şeyden farklıydı.
Bağımsızlıkla sonuçlanan kurtuluş savaşının ardından yeni kıtadaki taraflar arasında anlaşmazlık patlak verdi ve bir iç savaşa yol açtı. Ancak kıtayı birleştirme hedefi erken doğdu ve buna bir anayasa taslağı hazırlama çalışmaları eşlik etti. İlk on üç eyalet, erken bir ‘Fransız Devrimi’ne’ kapılmıştı. Demokrasi, devletin kurucularına egemen olan bir tutkuydu. Beyaz Avrupalılar, Amerikan yerlilerini başından beri kardeş veya arkadaş olarak görmediler. Tarım alanlarında çalışmaları ve altyapı inşa etmeleri için Afrika kıtasından insan kalabalıklarını getirdiler. Anayasa taslağı, yeni bir toplum inşa etme tutkusu ve engin coğrafi gerçeklik vizyonu içinde zihinlerin yürüttüğü niteliksel bir savaştı. Bu, çeşitli eyaletler arasında denge ve adaleti sağlayan Avrupa Aydınlanması fikrinin yarattığı bir şeydi. Anayasa, devasa yapıdaki bu yeni oluşumun sütunlarını bağlayan kutsal kuşaktı.
Yeni toplumun bünyesine yerleşen ve derin bir çatlak oluşturan kronik dengesizlik, beyazlar ile siyahlar arasındaki ırk ayrılığıydı. Bu durum onlarca yıl devam etti. Ancak eğitimin siyahlar arasında yaygınlaşmasıyla birlikte Afrika kökenli nüfus arasında reddetme ruhu büyümeye başladı ve geçen yüzyılın altmışlı yıllarının başlarında zirveye ulaştı. Siyahlar, ırkçı tutumun sona ermesi ve eşit haklara sahip olmak için protestolar gerçekleştirdiler. Martin Luther King’in “Bir Hayalim Var” sözü, bu ayrılık duvarını yıkan bir çığlık oldu ve Johnson yönetiminin 1964'te Sivil Haklar Yasası’nı çıkarmasıyla sonuçlandı. Bu, yeni Amerikan toplumunu doğuran bir sıçrama oldu.
Yeniler, inançlarını, bilgilerini ve hayallerini de yanlarında taşıyarak dünyanın her yerinden durmaksızın akın ettiler. Avrupa kökenli beyazlar arasında bir sarsıntı baş gösterdi. Çünkü artık karşılarında sadece siyahlar yoktu. Latinler ülkedeki her boşluğu dolduruyorlardı. Asyalılar da -rengi, dini ve milleti fark etmeksizin- buraya akın ediyorlardı. Irk olgusu akıllarda yeni biçimler almaya başladı. Ne var ki sosyal sınıflar arasındaki farklılıklar bu ayrılık duvarının yıkılmasıyla ortadan kalkmadı, bilakis dramatik bir şekilde arttı. Nitekim nüfusun yüzde 1'i 30 trilyon dolara sahip iken, milyonlarca insan açlık ve yoksulluk batağına sürüklenmişti. Farklılıklar zamanla daha da derinleşti ve ihtiyaç sahiplerinin sayısı arttı. Bunun paralelinde Avrupa kökenli olmayanların nüfusu da arttı. Amerika'nın fabrikası, laboratuvarı ve hayali olduğu dünya hızla değişti. Özgür dünyayı tehdit eden komünist blok, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından kayboldu ve bir Avrupa bloğu ortaya çıktı. Çin ise büyük ve tehlikeli bir dev haline geldi.
Donald Trump emlak piyasasında çalışan ve siyasi arenaya girmemiş milyarder bir vatandaştı. Ardından Cumhuriyetçi Parti'nin merdivenlerini kullanarak başkanlık yarışına girdi ve Demokrat Parti'den rakibi Hillary Clinton'ı mağlup etti. Beyaz Saray'a girdiği günden itibaren ses, eylem ve hareket planında ağır çekicini savurdu. Cumhuriyetçi ve Demokrat parti, üçüncüleri olmayan ikiz siyasi örgütlerdir. Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti içinde daha önce benzeri görülmemiş yeni bir durum yarattı. Seçim programı konusunda hevesli destekçileri vardı. Ancak o yanına onu kutsal bir lider olarak gören müritlerini çekti. Bazıları onu melek diye nitelendirdi ve tüm tutumlarında destekledi. Artık Cumhuriyetçi Parti içinde güçlü bir akımı vardı.
Donald Trump Amerikan halkını artık bir mürit topluluğundan ibaret görüyor ve kendisine yönelik tutku oranında kendini yeniden üretiyor. Trump, bir dizi ekonomik başarıya imza attı ve yumuşak-sert mali yaptırımlarla dış zorluklara karşı mücadele etti. Başkanlık savaşında ikinci turu kaybedeceğini asla hayal etmemişti. Ancak “Uykucu Joe” lakabını taktığı deneyimli politikacı John Biden'ın önünde durdu. Onun her şeye saldırmasına sebep olan bu şok edici gerçekti. Kongre binasına yönelik gerçekleştirilen saldırı da onun fanatiklerinin bir eseriydi.
Anayasa, elli eyaleti devasa bir yapıya bağlayan ipti. Kongre ise bu kutsal ipin düğümüydü. Bu olay, toplumda hakkında sessiz kalınan şeylerin kapısını çaldı. Trump, içinde bulunduğu her şeyle birlikte önünde uzun süre durup düşünmeyi hak eden bir soru işaretidir.