İran’ın Kızıldeniz ve Akdeniz’de nüfuzunu genişletme projesinin en önemli unsurlarından biri, kendisine bağlı milisleri (Hizbullah, Ensaruddin, Haşdi Şabi, Fatımiyyun, Zeynebiyyun ve daha pek çoğunu) korumak.
Geri kalan araçları ise Nükleer Anlaşma kartı da dahil olmak üzere milisleri korumak için kullandığı müzakere kartlarıdır.
İran yeni yönetime karşı, gelecek dönemde bir dizi Batılı rehine ile pazarlık etmek üzere elindeki bazı kartlarla kuşanmış durumda. Zira İran yönetimi, Avrupa ülkeleri, ABD ve İran çifte vatandaşlıklarına sahip bir dizi tutukluyu elinde tutuyor.
İran elindeki mahkumlar sayesinde daha önce İranlıların serbest bırakılması ve el konulan fonlarının iadesi de dahil olmak üzere birçok isteğini elde etmeyi başarmıştı.
Doğru, İran onlardan rehine olarak söz etmiyor. Aksine onların kanunlarına karşı geldiğini, bu yüzden hüküm giydiklerini ve hükümet olarak yargı işlerine karışmadığını söylüyor!
Ancak İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Biden başkan olarak görevine başlamadan önce yaptığı bir açıklamada “İran tutuklu takasına açık” ifadelerini kullanarak yurt dışında tutuklu bulunan İranlıların serbest bırakılması halinde “İran’ın da aynı adımı atmaya hazır olduğunu” söyledi.
Bu başarılı kart bu rejim döneminin başında, 1980’li yıllarda ABD Büyükelçiliği üyelerinin rehin alındığı sırada kullanılmıştı ve hala da kullanılmaya devam ediliyor. Sadece İranlı tutukluların serbest bırakılması için değil, aynı zamanda Nükleer Anlaşmada da kullanılmak üzere yabancı rehineler avlanıyor ve üzerlerinden pazarlık yapılıyor.
İran anlaşma konusunda ilk kez bu kartını 2018 yılının Nisan ayında Trump dönemi sırasında oynamıştı. O zamanlar Cevad Zarif, New York’u ziyaret ederek “ABD Başkanı Donald Trump Nükleer Anlaşma’daki tutumunda bir değişiklik yaptığı takdirde Tahran’ın İran’da tutuklu bulunan ABD vatandaşlarını serbest bırakmaya hazır olduğunu” vurgulamıştı.
ABD merkezli NBC kanalı, yeni ABD Başkanı’nın, İran rejiminin 2015 yılında imzalanan Nükleer Anlaşma’ya tekrar uyduğu takdirde Tahran’a uygulanan yaptırımların hafifletilme fikrine açık olduğuna ilişkin açıklamalarının ardından bu meselenin gelecek yönetimin İran’la diplomasiyi devam ettirme planlarını tehdit edeceğine dair uyarıda bulunmuştu.
İran’ın elinde birden fazla ABD’li tutuklu var ve tıpkı Cevad Zarif’in söylediği ve İran’ın 2015 yılında ilk anlaşmada aynı kartı kullandığı gibi bu tutuklular müzakere kartlarının içinde olacak.
İkinci kart ise İran’ın yasaklı düzeye yaklaştığı uranyum zenginleştirme kartı. Zira bilindiği üzere yalnızca yüzde dört oranında uranyum zenginleştirilmesine izin verilse de İran rejimi geçtiğimiz günlerde yüzde 20 oranına yaklaştığını duyurmuştu ki bu, nükleer bir silah elde etmek için yeterli bir aşama. Oranın artırılması, azaltılmasını kabul ederek başka bir kazanç elde edebilecekleri bir müzakere kartı. Üçüncü kart, terörist milislerini silahlandırarak uluslararası suları ve boğazları ve tıpkı geçen haftaki patlamalarda olduğu gibi Irak’taki ABD güçlerini tehdit etmek; yani terörizm.
Dördüncü kart birçok Avrupalı şirket ile ilk anlaşmada yapıldığı gibi yaptırımların kaldırılması durumunda proje, sözleşme ve anlaşmada bulunma vaatleri.
İran’ın müzakere politikasındaki en önemli şey, İran rejiminin hiçbir zaman “iyi niyet” gösteren ilk taraf olmamasıdır. Bu da bir mağlubiyet taktiğidir. Rejim elinde şantajcı kartlarını tutuyor ve bir kazanca bir kart karşılığında kartlarını teker teker veriyor. Yalnızca bir kazanç elde ettikten sonra kartını veriyor daha öncesinde değil.
Ne mahkumları serbest bırakıyor ne milisleri silahlandırmaktan vazgeçiyor ne de uranyum zenginleştirme makinelerini durduruyor. Petrol satabildiğinde de bir iyi niyet göstergesi olarak asla yüzdesini düşürmedi. Bu rejim tüm bu ihlalleri, ortaya çıkıp çıkmayacağına aldırmaksızın yapmaya devam ediyor çünkü müzakerenin şahsi çıkarların hesaplarından tamamen farklı hesaplara dayandığını biliyor.
Uluslararası toplumun hepsi konu siyasi suikastlar ve terörizme destek olduğunda İran’ın en kötü taraf olduğunu bilmesine ve kara adli bir sicili olmasına rağmen onunla kurbanlarla dolu bu sicilini kimse müzakere etmiyor. Herkes onunla oturuyor, müzakerede bulunuyor ve bu siyasetlerini “çevreleme” politikası olarak adlandırıyorlar. Bu İran’ın çok iyi bildiği ve “müzakere” olarak adlandırdığı favori oyunu. Ancak gerçekte “şantaj” oyunundan başka bir şey değil!
Buna bağlı olarak İran rejimi, müzakere tarafının aklında kazanmış olan imajı en ufak derecede umursamaksızın gerilimi tırmandıran açıklamaların dozunu artırarak yeni müzakere döneminin açılışını yapmış ve hak sahibi biri gibi davranmaya başlamış durumda. Kim kendisiyle herhangi bir dosyada iş yapmak istiyorsa onunla “müzakerede bulunması” ve isteklerini dayatmaması gerekiyor. Hatta tüm diğer taraflara kendisi ile müzakere yapmak istiyorlarsa iyi niyet göstergesi şartını koşuyor. Çünkü uluslararası toplumu ilgilendiren şeyin en nihayetinde kazanç elde etme ve çıkarlarına ulaşma olduğunu ve bir rejimin insan hakları dosyasındaki davranışlarını düzeltmesi ya da terörü desteklemeyi bırakmasıyla ilgilenmediğini biliyor. Unutmayalım ki İran rejimi asla bedavaya bir şey vermez.
İran rejimi yeni ABD yönetimiyle böyle iş yapmaya başlayacak...
Peki daha önce başardığı gibi başarılı olacak mı?
TT
İran Biden ile müzakereye nasıl hazırlandı?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة