Dindarlık dini hassasiyetlere sahip olmak, dindar da bu hassasiyetler doğrultusunda hayatını düzenleyen kişi demek.
Din’in ise iki boyutu var. Biri öz, ruh, içerik diğeri ise bu özü, ruhu, içeriği ifade eden ritüel boyutu. Ritüeller, semboller ibadetler vs. şeklinde tezahür ediyor.
Bu durum elbette seküler ideolojiler, dünya görüşleri, hayat tarzları için de geçerlidir.
Türkiye’de dindarlar muktedir olunca dinlerinin özü, ruhu ve içeriği onlara adil olmayı, kendisi için istemediğini başkası için istememeyi gerekli kılıyordu.
Ancak böyle olmadı.
Dindarların –istisnaları hariç- geneli muktedir olduklarında sadece kendilerine müslüman olduklarını gösterdiler. Adam kayırma, kadrolaşma, hakkı olanın hakkını yiyip kendi adamını onun yerine geçirme gibi konularda hiç hassas olmadıklarını gösterdiler.
Kendilerine verilen emaneti ganimet olarak gördüler. Oysa emanetlere riayet etmekle mesul tutmuştu Allah onları…
İnsanlar onların ellerinden ve dillerinden güvende olmaları gerekiyordu ama insanlar istibdat, linç, hedef gösterilme korkusu ile yaşar oldular.
Kendi içlerinden ve dostları uyarınca da biz gidersek bize neler yaparlar neler diyerek yaptıklarını meşrulaştırmaya çalıştılar.
Emanete ganimet olarak baktıklarından ganimetin cazibesinin büyüsüne kapıldılar, onu kaybetmemek için her yolu mübah görür oldular…
Emanet ganimet olunca o ganimeti korumak için çıkarları korumak için mafya ile ihalecilerle, eski darbeciler ile yani başka çıkarcılarla kol kola girmek zorunda kaldılar.
O zaman da içten içe yaşadıkları tüm yozlaşmaları ört bas edebilmek için Dindarlıklarının şekilsel boyutunu kullanmaya başladılar. Şekiller Dinin özünün ifadesi olmaları gerekirken Dinin özünden uzaklaşmanın örtüleri, perdeleri, maskeleri haline getirildiler.
Dinin şekillerinin, ritüellerinin maske olarak kullanıldığını fark edenlerden bazıları Dini anlamaya çalışmak yerine dinden soğudular, soğutuldular, bazıları faturayı Din’e ya da o ritüellere kesti.
İşte Ateizm, Deizm ya da sekülerleşmenin hızlanması meselesi de buradan çıktı.
O dindarları en iyi tanıyanlar onların çocuklarıydı ve o çocuklar hesabını sormaya başladılar.
Din, Dindarlara tebliğ görevi yüklemişti.
Tebliğ, kapsayıcılığı, merhameti, adaleti, empatiyi, olgunluğu, yanlış anlamalara tahammülü gerekli kılıyordu. İnsanı kazanmayı hedefler.
Tebliğin amacı düşmanlıkları gidermektir.
Hemfikir olamasak da en azından düşman olmayalım demektir tebliğ.
Dindarlar ise tebliği arkalarına attılar, mahalleciliği, kimlikçiliği, kendinden olanları kayırıp ötekiyi itibarsızlaştırmayı, yenmeyi, boyunduruk altına almayı olmadı imha etmeyi hedeflemeye başladılar.
Dindarların toplumun güvenini tekrar kazanabilmeleri için çok çabalamaları gerekecek.
Dindarların önce maskelerini indirip bu yozlaşmayla yüzleşmeleri, nefislerini tezkiye etmeleri, dinin özüne geri dönmeleri gerekiyor.
Adaleti, liyakati, ehliyeti, şurayı, kendinden olmayanın da hakkını gözetmeyi yeniden gündemlerine almaları gerekiyor.
Gerçek ve gerçekçi dindarlık böyle doğacak…
TT
Gerçek(çi) dindarlığa talip olmak
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة