Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Sudan’da hükümet ve silahlı hareketlerin sınavı

Sudan’da gençler devrimlerini başlatıp protestolar düzenlediklerinde, ana sloganları ve talepleri, Ömer el Beşir’in 30 yıl süren askeri ve İhvancı (Müslüman Kardeşler) yönetiminden sonra sivil ve demokratik bir yönetim özlemi idi. Gelgelelim iki yıl veya daha fazla bir süre sonra, son döneme damgasını vuran kavgalar ve çekişmeler bu ivmede devam ederse, devrimi başarısızlığa uğratmaya ve geçiş sürecini başarıyla tamamlayıp sandık başına gitmesini engellemeye çalışan tarafların amaçlarında başarılı olabileceğine dair korkular gün yüzüne çıkmaya başladı.
Devrimden sonra halk, geçiş döneminde dizginleri ele alıp ülkeyi yönetecek, hiçbir partiye üye olmayan ve liyakat sahiplerinden oluşan teknokrat bir hükümet talep etti. Bilindik veya örtük partisel bağlantıları olan bazı figürlerin hükümete dahil olmasına rağmen bu talep bir dereceye kadar gerçekleştirildi. Fakat devrimin farklı güçleri arasındaki çekişmeler ve kavgalar onların dağılmasına yol açtı ve devrimin yoluna taş koymak isteyenlere uygun bir zemin hazırladı. Hükümetin temel dosyaları ele alma ve çözme çabasını başarısızlığa uğrattı. Silahlı hareketler (daha doğrusu birkaçı ile çünkü en büyük iki silahlı hareket henüz bu kervana katılmadılar) ile imzalanan barış anlaşmasının uygulanması çerçevesinde kurulan yeni hükümet ise dün yemin ederek göreve başladı.
Yeni geçiş hükümetinin kuruluşu bir iyimserlik havası estirmek yerine, daha ziyade hüsran ve hayal kırklığı duygularıyla karşılandı. Halk arasında yaşam, ekonomik ve güvenlik koşullarının kötüleşmesinden, devrimin temel sloganlarının gerçekleştirilmesinin önüne geçen engeller ve çekişmelerden duyulan hoşnutsuzluğun arttığı bir dönemde göreve başlayan bir hükümet için bu kesinlikle talihsiz bir başlangıç. Halk açıkça bu hükümeti, birkaç parti ve silahlı hareketin katıldığı bir kota hükümeti olarak görüyor. Uyumsuz olacağını, meşruiyetleri devrimden ziyade silah gücüne dayanan veya devrimi yalnızca kişisel ve siyasi emellerini gerçekleştirmek için bir enstrüman olarak gören bazı figürler arasındaki sürtüşme ve çekişmelerden, taraflarının farklı hesaplarından zarar göreceğini düşünüyor. Bu hafta içinde “el Sudani” gazetesinde yayınlanan yeni Sudan Maliye Bakanı ve aynı zamanda Adalet ve Eşitlik Hareketi’nin Başkanı Cibril İbrahim’in açıklamalarına göre, yeni kabinedeki bazı bakanlar Başbakan Abdullah Hamduk’a dayatıldı. Cibril İbrahim, başbakana aralarından seçmesi için her bakanlık için 3 ismin önerildiği bir önceki kabinenin kuruluş sürecinin aksine, yeni kabineye katılan bütün silahlı hareketlerin kendilerine tahsis edilen bakanlık için tek bir isim önerdiklerini açıkladı. Cibril, “Tercihlerimizi değiştirmeyi kabul etmiyoruz. Hamduk’un silahlı mücadelenin (hareketlerinin) tercihlerine karışmaya hakkı yok. Bunu reddediyoruz ve hiç kimse bize bir aday belirleyemez” diye konuştu.
Silah gücüne dayalı bu dil, hükümetin kaçınılmaz olarak ikilemlere ve krizlere doğru ilerlediğini açıkça gösteriyor ve bu, korkarım ki Sudan’ı da kendisiyle birlikte tehlikeler ve tuzaklarla dolu bir yola sürükleyecek. Silahlı hareketler adaylarını dayatabileceklerini düşünüyor ve seçimlerinin sorgulanmasını kabul etmiyorlarsa, politikalarını da dikte edebileceklerini zannedebilirler. İsterlerse kendilerine hiçbir şeyi dikte edemeyeceğini düşündükleri başbakanın iradesinin uygulanmasını engelleyebileceklerini varsayabilirler.
Cibril İbrahim bununla da yetinmedi ve başka açıklamalarındaki daha kötü sözlerle halkı şaşırttı. Nitekim bir grup destekçisine yaptığı konuşmayı içeren ve geniş çapta paylaşılan bir videoda Cibril, maliye bakanlığı görevini yalnızca Cuba’da imzalanan barış anlaşmasının öngördüğü, önümüzdeki yıllarda çatışmaların yaşandığı bölgelere harcanması beklenen 7 buçuk milyar dolarlık fonu garanti altına almak için kabul ettiğini söylüyordu. Bu sözleriyle Cibril İbrahim, maliye bakanlığı görevini ulusal ve bir bütün olarak ülkenin mali sorunlarını çözmek, halkın tamamının yaşadığı ve tüm bölgelerde görülen sıkıntıları sona erdirmek perspektifiyle ele almadığı gibi bir görüntü çizdi.
Lideri olduğu hareketin amacının tüm Sudan’ı yönetmek olduğunu söyleyen Cibril İbrahim’in, meşruiyetini silahtan değil devrimden alan bir başbakanın liderlik ettiği bir hükümet ekibinde çalışmak isteyenlerin, olaylara bölgesel değil, kapsamlı bir perspektiften bakanların mantığı ile konuşması gerekiyordu. Sorun şu ki, Cibril’in bu talihsiz açıklamaları, insanlara hükümetlere katılan milislerin zihniyetini ve Lübnan, Irak, Yemen ve Libya gibi ülkelerin bu zihniyet nedeniyle yaşadıklarını hatırlattı. Cibril İbrahim veya barış seçeneğini kabul eden diğer silahlı hareketlerin liderleri Sudan’ı yönetmek isteyebilirler, bu onların hakkı, ancak bunun için silahlı hareket zihniyetinden vazgeçip sandıktan çıkacak sonucu kabul etmeliler. Taraflar ve vatandaşlar arasında ayrım yapmayan ulusal bir perspektif benimsemeliler. 2008’de Um Durman’ı işgal etme girişiminin arkasında bıraktığı çok sayıdaki gölge ve soru nedeniyle Adalet ve Eşitlik Hareketi, bu konuda kendisini başka hareketlerden daha çok kanıtlamalı.
Barış, kota ve paylaşımla gerçekleşmez. Şu veya bu tarafa bakanlık dağıtarak, kalkınma ve marjinalleştirme sorunları çözülmez, adil refah dağılımı sağlanmaz. Bu meseleler, özellikle ülkenin geniş topraklarının her köşesinde Sudan vatandaşlarının yüzleştiği ekonomik, yaşam ve güvenlik krizlerinin ışığında yeni hükümeti önemli bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Barışın kazanımlarının olduğu ve hükümetin dengeli kalkınma kavramını pekiştirmeye gereksinimi olduğu doğru, ancak bunun için öncelikle geçiş sürecinin güvenli bir limana, demokrasi durağına ulaşması gerekiyor. O zaman insanlar uzun vadeli hedeflere odaklanabilirler.
Göstergeler, yeni hükümetin eskisinden daha fazla tuzakla karşı karşıya kalacağını, bileşenleri arasındaki tartışma ve çekişmelerin daha şiddetli olacağını gösteriyor. Zira bu hükümetin kurulmasını sağlayan formül aynı zamanda Egemenlik Konseyi’nin askerileşmesine de yol açtı. Diğer bir deyişle, silahlı hareketleri temsil eden 3 yeni üyenin katılımından sonra Konsey’de çoğunluk askeri bileşenin oldu. Geçiş otoritesinin askeri ve sivil kanatları arasındaki farklılıkların ve anlaşmazlıkların boyutu gizli değil ve herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla askerler silahlı hareketlerin temsilcileriyle bir ittifak tesis ederlerse, Hamduk hükümetinin önündeki engellerin yanı sıra geçiş süreciyle ilgili korkular da artacak. Sudan için, değerli zamanı boşa harcayan ve durumu iyileştirmek yerine daha da kötüleştiren anlaşmazlıkları ve tartışmaları çözmek için erken seçimlere gitmekten başka bir yol olmadığını düşünüyorum. Bundan önce, devrim güçlerini dağıtacağı ve aralarında anlaşmazlıklara yol açacağı gerekçesiyle erken seçime meyilli değildim, fakat koşullar değişti. Gerçek şu ki, Özgürlük ve Değişim Güçleri çoktan dağıldı ve hükümet artık bağımsız ve teknokrat bir hükümet olmaktan çıkıp, partizan ve milisçi kota sistemine dayanan bir hükümete dönüştü. Ayrıca geçiş sürecinin uzatılmasının devrimin hedeflerine hizmet etmediği, aksine zayıflattığı kanıtlandı. Yaşamın zorlaşmasından, koşulların kötüleşmesinden ve baskısını artırmasından şikayet eden sesler yükselirken, geçiş sürecinin uzatılması devrimin hedeflerinin yok edilmesinin dahi önünü açabilir.
Devrimler geniş umutlar ve pek çok iyi niyetle başlatılır ancak çalkantılı siyaset denizindeki yolculuklarında yalnızca iyi niyetle başarılı olup hedeflerini gerçekleştirmeleri zor. Giderek artan zorluklarla ve üzerinde biriken baskılarla karşı karşıya kalan Sudan devriminin de demokrasi durağına ulaşmasını istemeyenler ve bunun için fırsat kollayanların tuzağına düşmeden önce, seçim sandığına giden yolu kısaltması gerekebilir.