Yasir Abdulaziz
TT

Medyanın nüfuz haritaları nasıl değişiyor?

Küresel haber akışındaki bozukluk meselesi, “Medya ve Kültürel Bağımlılığın Eleştirisi” başlığıyla okul tezlerinin onlarca yıldır bizi ikna etmeye çalıştığı gibi “güney” ülkeleriyle sınırlı değil. Zira “kuzeydeki” güçlü ve zengin ülkeler de aynı sorundan mustaripken güneydeki ülkeler bu sorunu aşmayı başarmış durumda.
Arap dünyamızda, zengin Arap ülkeleri yıllardır medya endüstrisinden korkuyorlar. Nedenleri bilinmiyor ancak bu endüstrinin belli ülkelerle sınırlı olduğuna ve zenginlik ile güçlü medyanın aynı noktada birleşemediğine inanıyorlar. Görünen o ki bu ülkeler bu tutumlarından dolayı büyük bedeller ödediler. İçlerinden bazıları şantaja uğradı ya da ellerinde güçlü ve prestijli yerel veya bölgesel medya araçları olmadığı için çıkarları açık bir şekilde zarar gördü.
20 yıldan fazla bir süreden beri bu zengin Arap ülkeleri, sınırlı etkiye sahip ulusal bir medyaya yatırım yapmak için büyük paralar ödüyorlardı. Kendi çıkarları ve vizyonlarına ters düşebilecek ya da çatışabilecek çıkarlar ve öncelikler gündemine sahip diğer ülkelerin bölgesel medyasını finanse ederken de daha fazla ödeme yapıyorlardı.
Durum kötüleşip susulması mümkün olmayan bir raddeye varınca, bu zengin Arap ülkelerinden bazıları gerekli ve mantıklı olan adımı attılar. Böylece yerel medya araçları ilerleme kaydetmeye başladı. Aynı şekilde bu adımı atan ülkeler, Arap bölgesi ile dünyanın farklı bölgelerinde Arapça konuşanların hepsini hedef alan bölgesel ve uluslararası medya araçlarının geliştirilmesi için çalıştılar.
Kısa bir süre içerisinde bölge haritasının medya açısından değiştiği görüldü; merkezdeki ülkeler çevreye doğru çekilirken, çevredeki ülkeler merkeze kaydı. Bozuk bir Arap-Arap medya akışından söz edilmesi özellikle haber gündemleri ile ilişkili olarak yeniden üretimin yararına oldu. Ancak bu kez bozukluk, on yıllardır bu sorunlardan mustarip olan ülkelerin lehine, sahada her zaman yalnız olmaktan zevk alan ve diğerleriyle ciddi bir şekilde rekabet edilmediği sırada ilk sıraya yerleşen ülkelerin aleyhine oldu.
Aslında, birçok medya çalışanı ve medyanın koşullarına aşina olanlar arasında büyük bir anlaşma konusu gibi görünen bu gelişme, üzerine bir şeylerin inşa edilmesine elverişli duruyor. Ayrıca Arap-uluslararası haber akışındaki bozukluğu değiştirmek için kuvvetli bir itici güç oluşturuyor.
Arap dünyasında hala haber akışındaki bozukluklarla ilgili sorunlardan muzdaribiz. Zira “kuzey”deki güçlü ve etkili medya kuruluşlarının bize sağladığı haber materyallerini esas alıyoruz. Onlar bize bilgiler, analizler ve fotoğraflar yolluyorlar, bunlara nitelikler ve roller biçiyorlar, olayları çerçeveliyorlar, kendi bakış açıları ile önemli olaylara ışık tutuyorlar sonra “güney”de olan bizlere bunları yolluyorlar. Biz ise aldığımız haberlerin neredeyse onda birini gönderiyoruz.
Arap araştırmacılar ve entelektüeller, “bozuk haber akışının kültürel istilaya” yol açacağı, “önemsiz konulara ışık tutacağı ve diğer hayati sorunların göz ardı edilerek bunların medyanın gündeminden çıkarılacağı” konusunda uyarıda bulunuyor. Ayrıca Arap dünyasının, gerçekleri gördüğü gibi ifade eden ve kendi bölgesinde olup bitenler hakkında doğru olduğuna inandığı görüntüleri ortaya çıkaran haberler üretmekten mahrum bırakılacağına dikkat çekiyorlar.
Aslına bakılırsa “kuzeyden güneye doğru bozuk bir haber akışından” söz etmek hiç de doğru değil ve bu kaçınılmaz bir mesele de değil. Aksine bazı Arap ülkelerinde olduğu gibi, Arap ülkeleri arası haber akışı haritasında daha güçlü ve profesyonel medya kuruluşları inşa edilerek bu durum aşılabilir. Evet, küresel haber akışının bozuk olduğu doğru. Ancak medya alanında güçlü olan, profesyonel medya sistemlerine ve rekabet azmine sahip ülkeler ile medya ile ilgili malzemelerini hazır olarak ithal etmeyi tercih eden ülkeler arasında böyle bir bozukluk mevcut.
Ayrıca “kuzey”deki her ülkenin, mağlup olmuş üçüncü dünya ülkelerine haber ve görüntü servis etme merkezi olduğu algısı da doğru değil. Zira “kuzey” bölgesinde bulunan Kanada, Avusturya ve Finlandiya gibi ülkeler diğer “kuzey” ülkelerinin medya alanındaki hegemonyasından bizim çektiğimizden daha fazla sıkıntı çekiyor. Bu da söz konusu ülkelerin medya ağlarının zayıf olması, medya alanında ciddi bir rekabet isteklerinin olmaması ya da diğer objektiflik sebeplerinden kaynaklanıyor.
Küresel haber akışının durumuna ilişkin teori şöyle oluşturulmalı: “Küresel haber akışı bozuktur, ancak aynı zamanda Arap ülkeleri arası haber akışı da bozuktur.”
İki durumda da haber akışının bozukluğu söylendiği gibi tek yönlü (kuzeyden güneye) ya da en büyük ve en eskiden en küçük ve en yeniye doğru değildir. Ancak, hangi yarım kürede olduğuna, biyokütlesinin ne olduğuna veya bağımsızlık tarihine bakılmaksızın medyada en güçlü olandan en zayıfa doğru tek bir yöndedir.
Gerek küresel, gerek Arap olsun bozuk haber akışını düzeltme süreci, kaynaklar, emeller ve iyi yönetişimle güçlendirilmesi gereken bir irade ile başlar.