Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Husiler, İran’ın baskısıyla çizgiyi aşıyor

Yeni ABD Başkanı Joe Biden’in yaptıkları beni şaşırtıyor. Genel olarak basın, yeni yönetiminin korona dolayısıyla karşılaştığı zorlukları, bunun ekonomik yansımalarını ve bu küresel krizi çözmeye dair olan yönetim programını vurguluyor. Bu sorunun yanı sıra ülkenin dünya çapındaki geleneksel imajına zarar veren 6 Ocak'ta Amerikan demokrasisinin sembolü olan Kongre binasına yapılan saldırıdan sonra ırkçı ve radikal grupların büyümesi devletin temelleri için bir tehdit oluşturuyor. ABD’nin, uluslararası dış politikasında dünyaya güven verici mesajlar göndermesi gerekmektedir. Çünkü iç siyaset, ülke içindeki sağlam bir tabandan başlatılabilir.
ABD Başkanı Biden, Dışişleri Bakanlığı Genel Merkezi’nde 4 Şubat Perşembe günü yaptığı konuşmada öncelikle dış politikadaki bazı yönelimlerinden bahsetti. İran ile nükleer dosya krizinin nasıl çözüleceği konusundaki anlaşmazlığa değinmeksizin yalnızca Yemen krizine odaklandı. Bu bağlamda, demokratik değerleri diplomasinin liderliğinde en iyi şekilde birleştirmek ve dış politikaları düzenlemek gibi bir dizi atılacak ek adımlardan söz etti. Yemen dosyasıyla ilgili şu sözleri sarf etti: “Yemen krizini sona erdirmek için diplomatik çabaları yoğunlaştıracağız. Ortadoğu ekibimden, ateşkes, insani yardım kanalları açmak ve barış görüşmelerine devam etmek gibi amaçlar doğrultusunda Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde devam eden girişime destek olmalarını istedim.”
Ayrıca Biden, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Tim Lenderking'i ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi olarak atadığına değindi. Başkan Biden Tim Lenderking'den övgüyle bahsettiği bu konuşmasında, onun dış politikada uzman, bölgede uzun yıllara dayanan deneyim sahibi ve diplomatik bir çözüme ulaşılması için tüm taraflarla iş birliği içinde çalışacak biri olduğunu söyledi.
Diğer taraftan Suudi Arabistan Krallığı'nın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve halkını savunmasına destek olma ve yardım etme devam etme taahhüdünü teyit eden Joe Biden, İran destekli güçlerin birçok ülkede gerçekleştirdiği füze ve insansız hava aracı saldırılarını kınadı. Ensarullah, ABD Başkanı’nın bu açıklamalarını şüphe ve çekinceyle karşılarken, Yemen hükümeti savaşı durdurma ve barışı sağlamaya yönelik açıklamaları memnuniyetle karşıladı. Suudi Arabistan Krallığı da Yemen'de kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak adına yürütülen diplomatik çabaları memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
Suudi Bakanlar Konseyi, ABD’nin, ‘Suudi Arabistan Krallığı'nın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve halkını savunmasına destek olma taahhüdüne’ olan bağlılığından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Öte taraftan Başkan Donald Trump yönetiminin Husi grubunun terör örgütleri listesine dahil edilmesine dair sunduğu karar taslağının yeni yönetim tarafından resmi olarak iptal edilmesi hoş karşılanmadı.
Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu kararın alınmasından amacın Yemen'de kötüleşen insani durumun tanınması olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bakan Blinken, Yemen'de barışı, güvenliği ve istikrarı tehdit eden eylemlerde bulundukları için Abdülmelik el-Husi, Abdülhalık Bedrettin el-Husi ve Abdullah Yahya Hakim'e yönelik yaptırımların sürdürülmesine karar verildiğini açıkladı. Ayrıca Bakan, ABD'nin “Husi grubunun Yemen'in geniş bölgelerini güçle kontrol altına alması ve insani yardımları kaçırması” gibi kötü niyetli eylemleri ve saldırganlığı hususunda net olduğunu belirtti. Husilerin eylemlerinin ve çıkarmış oldukları sorunların çatışmayı uzattığını ve ağır insani maliyetler doğurduğunu belirten bakan, ABD’nin Körfez'deki ortaklarına saldırılması, Husi kontrolü altındaki bölgelerdeki insanlara baskıyla ve zorbalıkla muamele edilmesi ve 30 Aralık 2020’de Yemen'deki meşru hükümete karşı ölümcül saldırı gibi hususları da zikretti.
Dışişleri Bakanı'nın, Trump'ın “Ensarullah” hareketini terör örgütü olarak kabul etme kararının iptalini gerekçelendirme sadedinde serdettiği hususları kaydettim ve burada iptal kararının yorumlanmasındaki ikilemi açıklamak istiyorum. Örgüt ile örgüt lideri ve örgütün diğer liderleri arasında bir ayrıma gitmek doğru değildir. Abdülmelik Husi, örgütün kendisinde somutlaştığı lideridir ve başı vücudun kalanından ayırmak imkansızdır. Husilerin eylemlerinin ağır insani maliyetler doğurduğunu ve insani yardımların yönünü değiştirdiğini itiraf eden bakan, öte taraftan iptal kararının gerekçesi olarak insani nedenleri öne sürdü. ABD’nin bu esnek pozisyonu, Husi grubunun 10 Şubat'ta Abha Uluslararası Havalimanı'nı hedef almasını engellemedi. Suudi delege bu olaydan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) yazdığı mektupta, bunun bir savaş suçu teşkil ettiğini ve Husi milislerinin uluslararası insancıl hukuka göre sorumlu tutulmaları gerektiğini söyledi.
ABD’nin Yemen Özel Temsilcisi olarak atadığı ve deneyimli bir diplomat olan Tim Lenderking'in, BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’le birlikte taraflar arasındaki barış görüşmelerini canlandırması umuluyor. Ancak ABD tarafının nükleer dosya konusunda İran ile bir çözüme ulaşmaması bu çabaların önünde bir engel olacaktır.