Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Peki ya kırılgan ülkeler, Sayın Biden?

Destekçilerin geçen ay Kongre binasına baskın düzenlemelerinin ardından göstericileri “isyana teşvik” suçlaması ile yargılanan eski Başkan Donald Trump’n aklanmasından sonra yeni Başkan Joe Biden dikkat çekici bir açıklama yaptı.
Trump hakkında aklanma kararı verilmesinden sonra Başkan Biden; “Bu, bize demokrasinin her zaman kırılgan olduğunu, her zaman onu savunacak birini bulması ve her daim tetikte olmamız gerektiğini hatırlatacak tarihimizin üzücü bir dönemidir” ifadesini kullandı.
Şunu da ekledi; “Şiddet ve aşırılığın ABD'de yeri olamaz, Her birimizin, özellikle de liderlik pozisyonlarında olanların, Amerikan vatandaşı olarak hakikati savunma ve yalanları yenme görev ve sorumluluğumuz vardır.”
Peki, bu askeri, ekonomik ve her alanda dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı bunları söylüyorsa, Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'de bilge insanlar, Körfez ülkelerinin liderleri ne diyebilirler? Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı "demokrasinin kırılgan olduğu", ABD'de şiddete ve aşırılığa yer olmadığı, önder kişilerin gerçeği savunup yalanları alt etmeleri gerektiği uyarısında bulunuyorsa, o zaman bölgemizin ister lider isterse halklarından olsun rasyonel ve bilge insanları ne diyebilirler?
Bölgemizdeki bilge insanlar kırılgan fikirler bir yana, İran’ın aşırılık ve mezhepçiliği yayan, şiddetin fitilini ateşleyen müdahaleleri ve bölgeyi tahrip eden bu müdahalelere karşı çıkanlara suikast düzenleme ve uzaklaştırmaya dayalı politikaları nedeniyle kırılgan hale gelen ülkeleri nasıl koruyabilirler?
ABD Başkanı yalanlardan şikayet edip gerçeklerin savunulmasını talep ediyorsa, kanın durmasını talep eden ve İran yüzünden parçalanmış demokrasilerini savunma lüksüne sahip olmayan Iraklılar, Suriyeliler ve Lübnanlılar ne yapabilirler? Biden gerçekler için endişeleniyorsa, Körfez sakinleri de İran'ın balistik füzelerinden ve insansız hava araçlarından korkuyorlar. Ayrıca İran’ın istikrarı sarsan politikaları nedeniyle silahlanmaya yüksek miktarda para harcamak zorunda kaldıkları için yeterince kaynak ayıramadıkları kalkınma projelerinin ve sınırlarının hedef alınmasından korkuyorlar.
Ülkesinin anayasası ve demokratik sistemi için korkmak ABD başkanının hakkıdır. Aynı zamanda, dezenformasyon yalnız ABD değil herhangi bir ülke için en büyük tehlike olduğundan, gerçekleri koruma ve yalanları alt etmeye önem vermek de onun hakkı, hatta görevidir.
Ancak burada şu soru öne çıkıyor: Bölgemizin sloganlarla yıkılmasına, dört Arap başkenti Şam, Bağdat, Beyrut ve Sana'yı tahrip eden İran müdahalelerine, İran’ın bununla yazılar veya tweetlerle değil de açıkça övünmesine ne denilebilir?
Bunları soruyoruz, çünkü ülkesindeki demokrasinin kırılganlığından endişe duyan Başkan Biden’ın yönetimi İran’ı pazarlık edilebilir ve güvenilir bir ülke olarak görüyor. Bu, İran'ın bölgemizde yaptığı her şey göz önüne alındığında hiç isabetli bir tutum değil. Demokrasi için endişelenen onu her yerde korumalı. Gerçekleri korumaya ve yalanları yenmeye önem veren bunu her yerde yapmalıdır, çünkü ilkelerin coğrafi bir kapsamı yoktur, insani bir boyutu vardır. 
Dolayısıyla bir yerde değerleri savunurken, İran ve ajanlarının bölgemizde yaptıklarını görmezden gelemezsiniz. Bir yerde kırılgan demokrasi için endişelenirken, anavatanlarımızı kırılgan bölgelere dönüştüren aşırılık yanlısı bir suç modelinin, uluslararası topluma memnuniyetle dahil edilmesini ve üye yapılmasını kabul edemezsiniz.