Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Mesele Kaşıkçı'dan daha eski

Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili CIA raporunun içeriği bize meselenin Kaşıkçı'nın öldürülmesinden daha eski olduğunu gösteriyor. Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi tüm ölçülerde bir cinayetti ve devlet, vatandaşı olduğu için tüm ahlaki sorumluluğunu üstlenerek suçluları cezalandırdı.
Ancak istihbarat raporunun saygın bir gazetede makale olarak bile yayınlanma değeri olmayan analiz ve spekülasyonlardan ibaret olan, dikkate değer deliller ve kanıtlar içermeyen içeriği, meselenin daha eski ve karmaşık olduğunu gösteriyor.
Mesele tam olarak eski Başkan Barack Obama’nın göreve gelmesiyle ve bölgeden çekilmeye yönelik  açık arzusu ile başladı. Bu nedenle aslında İran ile bir anlaşmadan daha büyük olan nükleer anlaşmayı imzalama konusunda oldukça istekliydi.
Obama, İran'ı kendisi ile ilişki kurulabilecek ve bölgeyi bölme hakkına sahip bir güç olarak tanıyarak bölgeden çekilmek istedi. Aynı şekilde ılımlı oldukları gerekçesiyle İslamcıları, yani İhvan-ı Müslimin’i güçlendirmek de istedi. Bu isteğinin arkasında bir strateji değil ideoloji vardı. Suudi Arabistan da buna karşıt bir tutum benimsedi.
O dönemde yani sözde Arap Baharı zamanında, Suudi Arabistan bir devlet olarak Mısır’ı savunmak için kararlı bir pozisyon benimsedi. Bahreyn’i kurtarmak için köprüyü geçti. Bunlar, Obama yönetiminin tutumuna karşı olduğundan, Suudi Arabistan’ı şeytanlaştırmaya yönelik organize bir kampanyanın başlatılmasına yol açtı.
Evet, Kaşıkçı’nın öldürülmesi bir cinayet, ancak Suudi Arabistan’a karşı benimsenen tutumda acele edildi. Suudi Arabistan’ı şeytanlaştırma kampanyası; İran ile imzalanan haksız nükleer anlaşma, Obama yönetimin Arap Baharı’ndaki pervasız tutumu, Türkiye’nin İhvan yanlısı tutumunu destekleme eğilimi, İranlıları memnun etmek için Suriye devrimini yüzüstü bırakmasına karşı tutumları nedeniyle başlatıldı.
Bu nedenle, ABD istihbarat raporunun bilgiye dayanmayan spekülasyon ve analizler içermesi şaşırtıcı değil, çünkü Suudi Arabistan’ı şeytanlaştırmayı amaçlayan bir dille yazıldı. Bu, yalnızca akıllıları değil Suudi Arabistan'a karşı provokasyonlarıyla bilinen bazı Amerikan medya organları arasında bile bir şoka yol açtı.
Açık olan şu ki, yeni ABD yönetimi, şu anda bir şok yaşıyor çünkü raporun önemli bir şey içermediğini söylerken Trump yönetiminin haklı olduğunu gördü. Ne var ki, seçim vaatlerinden biri olduğu ve solcular da kendisine baskı yaptığı için Biden yönetiminin başka çaresi yoktu.
Bu nedenle, istediği gürültüyü koparması için raporu yayınlamaya karar verdi. Böylece seçim vaadini yerine getirmiş ve solcuların baskısından kurtulmuş olarak, Riyad ile doğal bir şekilde başa çıkmaya, elbette Obama’nın aynı planına, yani Suudi Arabistan’ı şeytanlaştırma planına göre devam edebilecek.
Dolayısıyla bu eski ve yeni oyuna karşı dikkatli olmalıyız, çünkü amaçları ideolojiktir. Nitekim İran’a karşı pozisyonu nedeniyle İsrail ve onun yanı sıra Mısır karşıtı ABD’deki solcu tutum  da bunun delilidir.
Durum açık, Suudi Arabistan gerçekleştirdiği tüm devrimci reformlara rağmen insan hakları konusunda suçlanıp kınanıyor. Aynı şekilde Yemen’de meşruiyetin dönmesiyle ilgili BM kararını uyguladığı ve İran destekli Husi saldırganlığına karşı meşru savunma hakkını kullandığı için de suçlanıyor.
Bütün bunlar olurken, ABD’de solcu kampanyaların ABD’nin 4 Arap başkentini işgal eden, sadece gazeteci ve muhalifleri değil sporcuları bile idam eden, Irak, Lübnan ve Suriye’de İran’a karşı olanlara suikast düzenleyen İran ile yakınlaşması gerektiği yönünde baskı yaptıklarını görüyoruz.
Kısacası mesele Kaşıkçı meselesinden daha eski olan Suudi Arabistan’ı şeytanlaştırma meselesidir. Bu da, tırmandırma veya içe kapanma değil Washington’da daha fazla diyalog ve iletişim için Suudi Arabistan’ın daha kararlı ve yılmaz bir şekilde çalışmasını gerektiriyor.